- 295 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Modern Yaşam ve Psikoloji
Modern yaşam denince yaşadığımız çağ akla gelir. Çağımız, modern
teknolojisiyle her alana girmiş dünyayı bir evden dahi küçük hale getirmiştir.
Aile büyüğü de olsa odalarının bir mahremiyeti varken, ulusların mahremiyeti
genel manada ortadan kalkmıştır. Gelişen iletişim araçları insanların duygu ve
heyecanlarını her an kamçılar hale gelmiştir. Bir telkin boyutuna varan iletişim
araçlarından aktarılan mesajlar, öfke, kaygı, hüzün, sevinç vb. heyecanlarımızın
motivi haline gelmiştir. Kültürel, sosyal, iktisadi ve siyasi kaos, çıkarlara
dayanan farklı kaynaklı telkinlerle evimize aktarmaktadır. Bu ortam içinde
bulunan, öfkelenen insanlar evden taşmaktadır. Ve de okulda, evde, sokakta,
işyerinde ve diğer sosyal zeminlerde coşkusunu taşımaktadır.
Bilgisizlik ve fakirlik geri kalmış toplumların ortak özelliğidir. Kültürel,
sosyal, ve siyasi olgunluğa ulaşamamış bu toplumlar modern teknolojik
araçların ithali, tutkuları olmuştur. Kendilerini cehalete ve fakirliğe mahkum
eden bu söz konusu toplumlar, dünyada oynanan psikolojik savaşı evlerine
taşımışlardır. Maurice Megret’in: “Psikolojik savaş, devletler yada
uluslararası ilişkilerde örgütlenmiş bir zorbalık türüdür. Ama, gerçek
kişilerle mala, mülke yönelen geleneksel zorbalığın yerine ve onun ötesinde,
zihinlere yönelmiş bir zorbalıktır.”(1) Şeklindeki tespitini göz ardı etmişlerdir.
Ailede, okulda ve çevrede iç içe olduğumuz telkin olgusunu Vahap
Okay’ın tespitine göre: “Maddeten ve manen zayıf olanlara, kadınlara ve
topluluklara daha çok etkileyicidir. Plansız, programsız topluluklar canlıdır.
Devrim, savaş, ekonomik bunalım, cinayet, kıtlık ve felaket anlarında halkın
heyecanı artar. Toplum, kendisine güvendiği propogandacıları aracılığıyla,
önüne geçilmeyen bir kuvvet halinde kırar, döker. Birey bilinci işlemediği için
meydana gelecek sonuç üzerinde mantık ve muhakeme yürütmez... Topluluk
psikolojisi öyle bir güçtür ki, şöförsüz, frensiz bir otomobil gibi nereye
çarpacağı kimleri ezeceği belli olmaz.(2) şeklinde yorumlanmaktadır.
Halbuki ilk bakışta birey kaynaklı sanılır. Halbuki heyecanların bireyde
oluşması dış etkenlere bağlıdır. Hatta, bireylerde oluşan heyecan bir sosyal
ortam içinde gerçekleşir olumlu veya olumsuz bir değer almaktadır. Bundan
ötürü heyecanlar, gurup psikoloji ve sosyal ahlak ile sıkı ilişki içindedir. Erol
Güngör’ün ifadesiyle: “İnsan sadece bir fert değil “cemiyet içinde bir
fert”tir.”(3) Bu tespitler, önceki bölümlerde ortaya konan verilerin bir sonucudur.
Demek ki fert, kendi dünyası ve dış dünyanın ortaklaşa ürettiği sosyopsikolojik
bir varlıktır.
Organik dengesizlikleri yaratan yalnız modern yaşam değildir. Aşırıcı
coşkusallıklar, bunaltı ve korkudur. Bunaltı, tekrar ediyorum, bu açıdan
bakıldığında ilk sırayı alır. Genellikle psikosomatik hastalıkların büyük kısmına
neden olur. (takınak, saplantı, ülser, mide hastalıkları vb. gibi.) (4)
Heyecanlar ve bunaltılar tüm bir modern hastalıklar dizisini oluşturur.
Fakat, önemli olan, heyecanın değil de, beyin kabuğunun sahip olduğu
hakimiyettir. Bir heyecanın ciddiyeti ve yankılanması daima, egemen bir efendi
olan beynin yetersizliğinden ileri gelir. Modern yaşam bir beyin ve vücut
dengesi için bir şey yapamaz. Öyle ki, beyni, kendisini yoran ve karıştıran tüm
unsurlardan korumalıyız. Derin kökenli, bilinçsiz ve uzun süreli heyecanların
büyük tehlikesini ortaya koymaya çalıştık. Heyecan ve baskılarla yüklü
karmaşaları beyin düşmanlarının en önemlilerini oluştururlar.(5)
Demek ki, birey hem iç ve hem dış cepheden gelen etkenlere karşı dirençli
olmalıdır. Bir sanatçının ifadesiyle: “Direnmek yaşamak”tır. Direnmek bir
heyecan olgunluğudur. Gerek olumlu, hayırlı faaliyetlerin devamı için olsun,
gerek olumsuz aktiviteleri frenlemek için olsun direnç ve sabır şarttır. Direnç,
şuurlu bir iradenin olgun bir beden üzerinde hayata yansımasıdır. Bu bir yönüyle
hayata uyum demektir. Kelebeklerin güzgar önündeki uyumu gibi değil, bireyin
iradesi ile dış etkenlerin uygun ortam ve süreç içinde çarpımına eşittir. Bu olgu
insanlar ile diğer canlıları birbirinden ayıran en belirgin özelliklerdendir.
Örneğin, insanlar yeryüzünün her tarafına yayılıp yaşarken, diğer canlıların belli
ortamlarda ve coğrafi konumlarda yaşamaları bundandır.
(Reşat ÖNDER)
-----------------------------------------------------------------------------------
1 MEGRET Maurice; Psikolojik Savaş, (ter. Samih Tiryakioğlu) Varlık Yayınları, İstanbul, 1972, s.6.
2 OKAY, Vahap; Teknik Propagandanın Esasları ve Modern Propaganda, Okay Yay. İstanbul, 1957.
3 GÜNGÖR, a.g.e, s.59.
4 DACO, a.g.e., s.290.
5 DACO, a.e., s.291.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.