- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EDUARDO MAZO
İspanyol şairleri severim. Ama içlerinde beni en çok etkileyeni Eduardo Mazo oldu. Bunun bir kaç nedeni var. İlki, Mazo azıcık Türk şiirinden haberdardı ve Nazım Hikmet’ede hayrandı.
Mazo halkçı tavra sahip, tipik bir bulvar şairiydi. Bizim Bayezid’deki ünlü Çınaraltı’na yirmi küsür yıldan beri palamarı bağlamış bulunan bulvar şairimiz Hüseyin Avni Dede gibi, bir yandan kendi bastırdığı şiir kitaplarını imzalayıp satıyor; bir yandan da okurlarıyla, bire bir doğrudan iletişim içinde bulunuyordu. Onu bir şiirinde şöyle diyebildiği için sevmiştim’’Bir gün ortadan kalkacak...Despotlar zorbalar...Taşınmaz mallar...Ve insanın insana sömürüsü...Yalnızca aşk devam edecek..Ayrım yapmaya’’
Eduardo Mazo’nun şiir sanatı konusundaki düşünceleri kendi ifadesiyle şöyle özetlenebilir:
’’İyi bir marangoz, bir ağaca bakar ve bu ağaçtan bir masanın nasıl yapılabileceğini düşünür. Bir şair ise, bir ağaca bakarak ondan nasıl bir masa yapabileceğini tasarlayan marangoza bakarak bu gözlemden nasıl bir şiir çıkarabileceğinin olanaklarını araştırır.
Bu sonsuz ilkeler ve ilişkiler zinciri içinde ansızın şu soru gelir aklımıza: Şiir nereden ve nasıl doğmuştur? Eşyanın kendisiyle, aralarındaki ilişkilerden mi, bu ilişkilerin gözlemlenmesinden mi, yoksa, şairin halisünasyonlarından mı? Bu durum, tıpkı, bir kabile büyücüsünün , sadece kuşku ve içe doğuştan hareketle kesin karşılıkları bulunmayan doğa sorunları önündeki tavrı gibidir.’’
İyi bir şairle bizler, yalnız kendimizi değil, içinde yaşadığımız toplumu da yorumlarız. Bazen de çok uzak ülkelerden ve yabancı kültürlerden gelen bir şairin, bizimle birlikte aynı türküleri söylemekte olduğunu fark ederiz. O zaman anlarız ki, globalleşen dünyanın tepesine çökmüş bir avuç zorbanın inlettiği halklar, yalnız acılarında değil, türkülerinde de ortaktırlar. İspanyol şair Eduardo Mazo, bizim türkümüzü söylüyor...Sesi Lorca gibi gür, üslubu ise Borges gibi azıcık alaylı...
Yazımızı Eduardo Mazo’nun Jorge Luis Borges’e ithaf ettiği ’Ustama’ adlı şiiriyle bitirelim.
Ya ölürsen...
Neler saçmalıyorum?
Öldün sen arkadaş Borges!
Eğer yazdıkların gibiyse
Homeros’tan da ölümsüz,
(Derim ki sonsuzlukta toplandıklarını göreceksin)
Plutorkos’tan daha kör
Daha da bizim.
Ve Borges daha da senin
Demir karbonu daha Jorge
Daha da harap sonradan bir önceki
Ve greyfurt tadında Luis
Kanayan Aydede’ye ışıktan taç olur.
Bu belki bir yol unutulmaya
(Büyücüler yedi iğnelerin yaşlı saati
Ki ona hiç kimse ağlayamaz),
Çünkü senin parmakların görür
sevişir parmakların
Tıpkı seçkin ve sonsuz
mavi masalların
ve sondan bir önce yazdıkların
Gibi.
Geldiğin yerlere gidelim de
yırtıp atalım yazılmış günlükleri,
yorgun ve kırık uçlu bir kalemle
Alçak gönüllülüğü saygı için.
Terk edilmiş geceye
-Ki sayısal bir ülkeye benzer
Herkesin saatine
Mırıldanır kuş diliyle
Sisler arasından bilinir
Ve çağrılır karanlığına senin
Çıplak bir yerlinin çığlığı
Ve Norveçli kardeş saygı duyuyor
senin sessiz zaferlerine.
Seni ezelden beri seviyorum
Ustam!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.