- 447 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
OKUMAK VE OKUMAK
Anadolu da sanki bir işaret gibidir. Su çıkan yerlere söğüt ağacının dalını, toprağın bağrına saplayınca mutlaka tutar ve büyür. Söğüt ağacı suyu sevdiğinden dibinde mutlaka şu vardır. Kırda gezerken susamışsanız ve bir söğüt ağacı görmüşseniz köklerinin suyu dayanak aldığını unutmayın.
Yine böyle bir söğüt ağacının gölgesinde oturmuş 13-14 yaşlarında iki erkek çocuk etraflarında 8-10 kuzu yayılırken onları izleyerek sohbet ediyorlardı.
"Oysa ne çok isterdim o siyah önlük ile ay şeklinde ki beyaz yakalığı" dedi Memik.
"Sen okula hiç gitmemiştin değil mi memik," dedi arkadaşı Neco,
Bir iç çekti Memik, "evet" kelimesi yetersiz kalacağından mi yoksa duygulandığından mıdır, bilinmez kalın ve dingin ses tonu ile, konuşmaya başladı. "Ailenin en büyük çocuğu olmak nedir bilir misin Neco, babanın annenin beklentileri, tarlada bahçede onlara yardım etmek. Bir nevi onlar ile arkadaş olmak gibi birşeydir. Onlar sana birsey söylemese dahi sen anlarsın ne istediklerini. İyi ve fedakar bir evlat olmak, onların gözünde ne kadar çocukta olsan kardeşlerinden büyük olduğun için sorumluluk sahibi olman gerekir. Yani Neco ben okuyamadım çünkü babam ve annem istemediğinden değil sadece babamın ve annemin benim yardımına ihtiyaç duyduğunu hissettiğimden. Bağ, bahçe, hayvanların bakımı, tarla vs işler yeri geldi dışarıda ki işlerden çalışıp para kazanıp aileye destek olmak. Hep bunlardan dolayı okuyamadım."
Neco kafası önünde elinde bir küçük çırpı parçası ile yere çizgiler çekerek düşünüyordu. Ee bu Memik okumayı yazmayı biliyor nerede bir parça yazı yazan kağıt görse okuyor. Okulda bize ögretilenlerden daha çoğunu biliyor. Peki bu okula gitmediyse nerden öğrendi. Evet babası ve annesine yardım ettiği doğru olmasına doğruydu. Lakin şehirde ki sinemaya gidip orada izlediği kovboy filminden sonra bir silah merakı başlamıştı. Çalışıp para kazanıp kaçak bir silah almıştı ve bununla arada bir dağda tepede atış yapardı. Okumak istememesi acaba bundan miydi yoksa gerçekten dediği gibi ailesine yardım etmek miydi. Hem okul çok uzaktaydı, Memik erken kalkmayı hiç sevmezdi. Biz okula giderken o uyurdu, peki okula gitmemesinin sebebi bu olamaz mıydı? Kendisini aklamak için bir bahane olarak evin büyüğü olduğunu söylüyordu. Ne alakası vardi biz hem okula gidip hemde evde ki ailemize yardım edebiliyorduk. Oda bizim gibi yapabilirdi. Lakin okula gitmeden okur yazar olması ve bizden daha çok şey bilmesi kafa karışıyordu. diye düşünen Neco toprağı kurcalamaktan vaz geçip Memik’ e doğru baktı. "Peki ya nerden öğrendin okumayı yazmayı?" dedi. Memik baktı gülümsedi "kolay olmadı gazete ve kitaplarda harflere baka baka sora sora öğrendim okumayı sonrada okudum bol bol, " dedi.
Neco düşünceye dalmıştı yine, Bu biraz garip değil miydi, kimisi senelerce okula gidip gelsin ve okula hiç gitmeyen kadar bilgi sahibi olamasın. Bu nasıl bir durumdu bizde mi keşke okula gitmeseydikte Memik gibi herşeyden bilgimiz olsaydı, diye düşünmeden edemedi.
Neyse ki akşam vakti herkes evine gittiğinde Neco babasına öyle sakin ve sessizce otururken sordu. "Baba biz okula gidiyoruz kitap okuyoruz öğretmen bize ders veriyor onları yapıyoruz ama Memik hiç okula girmeden bizden çok şey biliyor. Her konuda bilgisi var, hem tüm hastalıkları da o yapar, sinemaya bile gitmiş" dedi. Babası gülümsedi kafasını hafif kaşıdı.
"Ah benim güzel oğlum, sen ne edecen Memiği. Söz okula gidersiniz, okuduk sanırsınız ya işte gerçek okumak sadece okula gidip gelmekle olmuyor. Kitap okumak, mecmua okumak gerekiyor, Memik yerde bir parça gazete görse onunla ateş tutuşturmadan önce okur. Memik bir kitap bulsa bu ne yazıyor benim fikrime ters demez okur, Memigin fıtratında okumak var be yavrum. Sen bosver Memiği ne kadar okursa okusun okula gitmediği için sadece kuru bilgisi olacak sen ise belki bir doktor belki bir hakim olacaksın, bunun için hiiiç üzülme okula gitmeye devam et göreceksin benim dediklerim olacak"
Gerçekten Neco’nun babasının dedikleri olmuştu. Memik okula gitmediği için bir filozof kadar bilgili lakin çiftçi olarak hayatını sürdürdü. Neco ise bir okudu liseyi çift dikiş bitirdi. Üniversiteyi de öyle lakin 35-40 yaşlarında adliye koridorlarında odasının kapısı açılınca herkesin ayağa kalktığı Hakim Necmettin Demir olmuştu.
Yine bir duruşma yine sıradan bir gündü lakin farklı olan tek şey Memik’in sanık sandalyesinde olmasıydı. Memik başı önde çaresizce beklerken Neco onun dosyasını incelenmişti. Cezası hapishaneye gitmekti ve onu avukatlar bile kurtaramazdı. Gerçi avukatı bile yoktu. Nerden olsun bir köylü garibanın avukatı. Sonunda duruşma son safhaya geldi. Memik silah kaçakçılığı ve ruhsatsız silah bulundurmak ve taşımaktan o günlerde ki sağ sol davalarının tehlikesi göz önünde bulundurularak 3 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Memik kelepçelenirken Neco ile göz göze geldiler. Neco arkadaşını bu durumda görmekten hiç hoşnut değildi ama sonuç olarak kanunu uygulamak zorunda olduğundan elinden hiç birşey gelmemişti. Memik duruşma salonunda kelepçeli bir şekilde çıktı. Neco ise babasının söylediği sözleri hatırladı. Odasına geçti müşaviri çağırdı. Mubasir hemen düğmelerini iliklemek suretiyle asker gibi hazırolda durdu. Hakim önünde ki boş bardağı göstererek çayocağından çay söylemesini işaret etti. Masasında kırmızı beyaz kaplı bir iki tanesinin filtresi dışarıya doğru çıkmış sigarasını avukat eşinin hediye ettiği pahalı çakmakla yaktı. Dönüp şehrin gürültülü sokaklarına ve penceresinin camına düşen yağmur tanelerine baktı. Pencerenin metal kolunu bükerek açtı ve sigarasının dumanını dışarı doğru üfledi. Birazdan çayı gelmişti ve hakim arkadaşlarından biriside dedikodu için içeri girmişti bile.
"Ya Hakimim nasılsınız, bakın geçen gün söylediğiniz yaz tatili için araştırma yaptım" diyerek geldi masanın önünde ki deri koltuklardan birisine kendisini attı, masanın üzerinde ki sigaradan bir tanede o yaktı. Hakim Necmettin bey o lafları dinlerken Memik’ i unutmustu bile.
YORUMLAR
Duygular hasıl olan bazen insan dona kalıyor.
Ne çok bizdendi yazınız ve okumanın kutsallığı.
''Oku'' diyen Rabbimiz ve gelişimin de bilginin de sınırsızlığı elbet insanlığı ihlal ve de ihmal etmeden...
İnsan olmanın ilk şartı: temiz bir vicdan ve iyimserlik ve sonsuzluğa dokunma arzusu ve nice cahil kök söktüren ve aydınlık yürekler ve aydın bir bakış açısı.
UNutmak ve de unutulmak ki.
Haiz olduğumuz o tek zerre bir o kadar bizi sonsuzluğa taşıyan ulvi bir duygu sağanağı ve rahmetin iz düşümü.
Yorgun bir kelam.
Yorgun fıtratlar.
Var olmanın tutanağı hiçlikle yoğrulan yürek ve emsalsiz bir rahmet.
İçten ve kapsamlı yürek sesinizi kutluyorum değerli hocam.
Okumak ve okumak...
Rahmetin sığınağı ve sağanağı ile içselleşen.
En içten selam ve de saygılarımla
mavitükenmez
Yoksa iyi ile kötü nasıl ayırt edilebilir ki?
Lakin günümüzde okumak deyince akla gelen ilk şey üniversite bitirmek okula gidip gelmek vs aslında okumak insanın bir başına yapabileceği kutsal bir eylem. Sırf diploma için üniversitelere giden binlerce çocuğumuz orada dersleri geçeceği kadar kitap okuyup mezun oluyorken, genel kültürleri bile gelişmiyorken buna okumak demek pek yaman bir çelişki. Oysa klasik edebiyattan tutunda felsefe, psikoloji tarih veya bir yemek kitabı asıl okumak ve öğrenmek bu kadar basit. Lakin kurulu olan düzene aykırı bir söylemde bulunmamak için susmak gerekiyor.
Temenni ederim ki bütün gençlerimiz sosyal medyada saatlerini harcayacaklarına kitap okusunlar. Böyle güzel edebi platformlarda tecrübeli yazarlarımızın deneme, makale, anlatılarindan faydalansinlar. Kendilerine yazsınlar biz okuyalım.
Velhasıl kelam, Yorumunuz ve geriye dönük bu yazımı okuma lütfunda bulunduğunuz için çok çok teşekkür ederim üstadem.
Sağlicakla kalınız
Hep mutlu kalınız