Arabaları Sollamadan Vaz Geçemiyorum
Sanki yaşlanmışlığı sergileyen, üstünde ağır yük taşıyan, arkasında öğütler yazan, ağır ağır giden kamyonları solluyorum.
Kibri ve gururu temsil eden, görkemi ve hızıyla göz kamaştıran son model, oldukça pahalı bir jeepi solluyorum.
Geçmişte yaşayan, onu çeken hayvana kamçıyı vurdukça hızlanan, teknolojiyi boşa sayan at arabasını solluyorum.
Korkuyu gözlerinde gördüğüm, ellerindeki taşları giden arabalara tüm hıncıyla atan, asla isabet ettiremeyen, giden arabalarla koşarak yarışan çocukları solluyorum.
Dünyayı biriktiren, sollamaya geçit vermeyen, yolların lideri modunda hızlı giden binek arabalarla yarışan, daha fazla hız yok mu ki diyen tırları solluyorum.
Engelin olmadığına inanan, bir yarış yahut sıradan bisikletini süren, hiç kimseye bakmadan yolunda ilerleyen bisikletliyi solluyorum.
Ölüme meydan okuyan, sıra dışı görünen, çıkardığı sesle yıldırım gürleyişi ile korkutan, gençliği sergileyen motoru solluyorum.
Uzun yolda asla yürüyeni görmüyorum. Belki bir karınca ya da yere konmuş bir arı yahut ismini bilmediğim böceler yürüyor, onları da solluyorum.
Neyi sollarsam sollayım, kimseyi görmüyorum. Görüp bakacak ve yorumlayacak kadar zamanım olmuyor. Hani tanısam, bir kusur bulsam yahut övgüler yağdırsam ne kıymeti olacak ki… Ne ben ne de o arabının içinde ki bunu dinlemeyeceğiz, bildiğim bildik diyeceğiz. O yollarda yaşamı harcamak için yarışacağız. Sollayan sollayana… Ancak gün gelecek bir petrol ofisinin önünde duracak o arabalar. Orada ne petrol olacak, ne de ne kadar para verse arabasına benzini dolduramayacak…Derin fren izleri ve ötesinde kabirler… Artık sollayamayacağız.
Dünya yolunda hedefin adıdır ölüm. Ne kadar hızlı gitsen o kadar yakınlaştırıyor ölüme… Bu yüzden ralliymiş gibi hız yapanlar bir nevi intihar ediyorlar sanırım. Kim ölüme meydan okuyabilir ki? Mesele, bu kısa zaman diliminin; bakınca gören, yolun bir yerinde durupta duranlarla paylaşan, beraber yiyip içerek ana mizah katan, anlatılanı öğüt kabul eden, ne adres ne de telefon alarak son kez görmüş gibi vedalaşan ve asla sahiplenilmeyen keyifli bir yolculuk olmasında.
Ancak yola çıkıp da hedefe bir an önce varayım deyip de, hız yaparak sollamayı marifet sanıyoruz. Yolculuğun-ömrün keyfini çıkarmıyoruz. Çıktığı yolculuğu huzura dönüştürene ne mutlu…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.