- 350 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SINIRLAR KARDEŞLİĞİMİZİ YERSE BİZİ DE YERLER!
Toplumların yaşamı ferdi yaşamlara ne kadar da benziyor. Örneğin bir ailede aile içi kardeşler arasında olumsuzluklar varsa, kardeşlerin bu zaaflarından yararlanarak onları daha fazla sömürmeyi ve onlar üzerinden menfaatler devşirmeyi düşünenler de olacaktır. Ancak Kardeşler arasında sıcak ve sıkı bağlar varsa onların yaşamında bir gedik açarak onları size köle yapacak duruma getirmeniz mümkün değildir. İslam alemi dediğimiz ama ne alemi olduğunu henüz bu yaşıma kadar çözemediğim bu toplumların yaşamı da tıpkı buna benzemektedir.
Siz kendi aranızda kardeşinizin haklarını vermiyor onları kendinize bir değnek ve dayanak olarak kullanıp her türlü olumsuzluğu ona reva görürseniz, sizin dışınızda olanlardan o kardeşinize çok iyi davranmasını bekleme hakkına asla sahip olamazsınız. Ondan sonra da kalkıp bu neden benim kardeşime böyle davranıyor haydin bir kamuoyu oluşturalım ve tüm toplumun gündemine taşıyarak bu kardeşimin hakkını koruyalım diyerek yırtınmanızın anlamı yoktur. Bu yırtınmaya girişmeden önce o yırtınacak psikolojiye seni getiren süreçlerden hiç rahatsız olmayacaksın, sonrasında kalkıp avazın çıktığı kadar bağıracaksın. Böylesi tutarsızlıklar evreninde yaşıyor olmak hakikaten insanın onuruna dokunmuyor mu bunu anlamak isterim.
İslam Ülkesi olarak bilinen ülkelerin birçoğunda kendi iç meselelerine baktığınız zaman havadan sudan meselelerle birbirilerini kemirdiklerini ve insanlığı sömürmek isteyenlerin ağızlarına sürdüğü bir damlacık şerbet ile hemen palazlanıp ortaya çıktıklarına şahit oluyorsunuz. Orta Doğu’da Kürtler ile ilgili olumsuzluklar bir problem olarak görülüp kendi içinizde çözmediğiniz sürece asla Filistin sorununu çözemeyeceksiniz. Kendi kardeşinizin bir başkası tarafından kullanılmasına ortam oluşturacaksınız, sonrasında o kardeşinizin hassas noktaları kaşındığı ve o özelliğinden bir olumsuzluk ya da kendisi açısından olumlu gördüğü bir eyleme giriştiği zaman hemen onu imha etme yoluna gideceksiniz, sonrasında kalkıp, dünya Siyonist çetesinin Filistinli Kardeşlere yaptığından rahatsızlık duyar gibi gözüküp insanları galeyana getirerek sorunları çözdüğünüzü sanacaksınız. Şunu özellikle deklare etmeliyim ki, Orta doğuda sorunların yok olmasının temel koşulu Kürtlerle ilgili hukuki bir yapının ve yaşamın herkes için nasıl ki doğalsa onlar içinde doğal bir hayat olduğuna inanarak bu kardeşlerinizle ilgili sorunları bir daha karşınıza sorun olarak çıkmayacak düzeyde çözeceksiniz. Siz Bu sorunu çözdüğünüzde İsrail’in Filistinli İnsanlara bunu yapmasını kesinlikle göremeyeceksiniz. Yani İsrail İslam Ülkesi olarak bilinen ülkelerin zaaflarını ranta çevirmeyi bilen yer altı canavardır.
İslam ülkesi olan ve Kürtlerle birlikte yaşayan milli devletlerin hepsine sözüm var, Bu insanlar bu toprakların doğal ürünü mü evet, bunlar uzaydan gelmediler, devleti yöneten zihniyetler eğer birazcık insan hakkı nedir biliyorsa, Kürtlerin taleplerini öğrenmesine gerek yok, bir insan ve toplumun yaratılıştan gelen hakları nedir, bunlar nerede nasıl kısıtlanmış ve sınırlandırılmış olabilir, bunları aldığımız ve yıllarca ihmal ettiğimiz bu değerleri sahiplerine iade edelim ve onlardan helallik alalım ki, yaşadığımız toprakları çatışmalardan uzak barış ve kardeşlik adası haline getirelim diye düşünmeleri gerekir. Bu durum Acemler için Irak İçin Suriye ve Türkiye için geçerli olması gereken bir anlayıştır. Bir devlet, halkına insan olarak bakıp onun yaşamıyla ilgili tüm gerekleri yerine getirdiğinde ve onu mutlu ettiğinde, aşırı ve kullanılan bazı uç odaklar hariç, kişinin kendi devletine karşı cephe alacağını hiç mi hiç düşünmek bile istemiyorum. Sosyopati davranışları hariç kimse normal seyrinde giden ve yaşamına müdahale olmayan bir hayatını zehre çevirmek istemez. Ancak sistemler kendi meşruiyet zemini yakalayamadığından dolayıdır ki, halkına hep kuşkuyla yaklaşarak onları kendinden olmayanlar olarak adlandırarak hep yanlışların kapısını aralar. Yanlışları doğuran geliştiren ve çoğaltarak yaygın hale getiren sistemlerin güdülen koyunları olmaktan kurtulduğumuz zaman, şuna kesinlikle inanıyorum ki, bölgemiz cennet bahçelerinden bir bahçeye dönecektir.
Bir devlet varlığını devam ettirmeyi, saldırı öldürme ve başkalarının varlığını hesaba katmadan yaşayacak etnik köken üzerine kurmayı düşünmüş ise,o devletler karşılaşacaklarının da hesabını yapmak zorundadırlar. Bir devletin içinde vatandaşlık açısından bir ırkın çoğunlukta olması o devletin tamamıyla bir etnik kökeni temel kıstas alarak şekillenmesini gerekli kılmaz. Şunu diye bilirsiniz, acaba Bizim ülke de de durum belli bir etnik yapı üzerine mi oturmaktadır. Bizim devlette etnik köken olarak, "sadece Türk "kullanılmaktadır diye düşünüyorum. Çünkü devletin yönetim anlayışına baktığımız zaman kuruluşundan bugüne hep devşirme kökenlilerin ülke yönetiminde güç sahibi olduklarını görmekteyiz. Peki neden, o zaman Türk diye isimlendiriliyor olabilir dersiniz, İşte bunun temel esprisi, eğer bir yönetim çoğunlukta olan bir etnik yapıya kendisini dayandırmazsa hayati tehlikeye her zaman açık demektir. Bir istemin halkı içinde tarihte en çok devlet kuran bir toplum varsa bunu dikkate almıyorsanız kendi ipini çekersiniz. İşte bu sistemin Türklerle olan ilişki ve alakasının bu kadar olduğunu düşünüyorum. Türk olarak ülke yönetiminde olanların veya imkanları ele geçirmiş olanların bir kısmının da Türk olmadıklarını biliyorum, ancak Türklüğe sahip çıkarak bunları yapmak ve kendilerini meşrulaştırmanın daha kolay olduğunu bilmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bir toplumu uyutmanın en kolay yolu onlardan olduğunuzu söyleyerek onların değerlerine sahip çıkıyor gibi onları uyutmaktır. Biz Türkler olarak yüz yıldır böyle bir uyuma hastalığından kalkarak kendimize gelemedik. İşte bize layık gördükleri sistemlerin kendi içinde barındırdığı bu çelişkiler varken, bizim ötemizde yaşan kardeşlerimiz için nasıl bir formül icat etmeyi düşünüyoruz sahiden...?
Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle birlikte halk olarak Türkler ile Kürtler arasında kitlesel bir kavga ve savaşın olduğunu gösterebilir misiniz asla ben görmedim. Ancak devlet bazında devlet kendi sorunlarını halkın bir sorunuymuş gibi bir zemin oluşturarak neden bu kardeşler arasındaki dayanışma ve sevgi bağlarını imha eder. Çünkü devletin üzerine oturduğu ideolojik algı kardeşçe yaşamanın getireceği olumlu sonuçlar, sömürülmekte olan toplumları bilinçlendirir ve kendi dışlarında kendilerine dayatılan sistemin kendileriyle bir alakasının olmadığını gördüklerinde, bu insanlar üzerinde sistem üzerinden oyun kuranların oyunları ellerinde kalır. Bunu çok iyi gördükleri için kardeşleri kardeşlere düşman ederek dışarıdaki kardeşe sahip çıkacak durumumuzu bırakmadılar. Biz bunları doğru anladığımızda Siyonist bir devletin orta doğuda esamisi olmayacaktır.
Evet dostlar başta söylediğim konuya gelmek istiyorum biz kendi içimizdeki sorunları çözerek hakkaniyet temelli bir yaşam oluşturduğumuzda Allah bizim durumumuzu kesinlikle değiştirecektir. Âmâ böyle bir düşünce ve eylemimiz olmadan giriştiğimiz tüm çabalarımız sonuçsuz kalacaktır. Aklı başında bir insan şunu anlayabilir mi, bir buçuk milyon insan arasında yedi milyonluk toplumun merkezi yönetimi bize nasıl kan kusturuyor. Bunu anlamamız için önce kendi kardeşlerimizle olan hukukumuzu iyi belirlememiz lazım, işte o zaman belki bunu anlayabilecek basiret sahibi olabiliriz. Yanı başımızda İslam devleti olarak kendisini lanse eden,80 milyonluk bir ülke var, onların yönetim sistemi de İslam olduğunu iddia ediyor. Peki Bir Müslüman devlet, Müslüman olarak böylesi bir keşmekeşliği toplumlar bazında rehabilite edip çözüme götüremiyor, kendi kültürel kodlarını insanlara dayatarak onları kültürel ve mezhebi bir şemsiye altında toplamak istiyorsa, İsrail denen Siyonizm sizi nasıl kandıramaz, bunun akıllı bir açıklaması olabilir mi? yani surda gedik açmaya siz fırsat verdiğiniz sürece neden bu gedikler kapanmıyor diye hayıflanmak ancak aptal ve beyinsiz olmayı gerektirir. Biz gerekeni yapıyoruz ama geldiğimiz nokta bundan ötesi olmuyor diyen yönetimler yalan söylüyordur. Çünkü onların elinden geleni yapıyoruz dedikleri, kuşatıcı evrensel bir din olan Allah’ın buyruğu değil, herkesin kendi çıkar ve menfaat borazanlığını yapmasıdır. Herkesin kendi çıkarını anlaşma maddelerinin temel kıstası olarak dayattığı bir yerde, kimin çıkarı kim tarafından daha fazla okşanırsa ibre de o tarafa kayar. Dolayısıyla sizlerin kardeşlik bahsi de sadece kuru sıkı olur. Boşa atmanın anlamı yoktur.
Filistin sorunu, tesis edilememiş kardeşlik arzularının iflas etmiş pratiğinin açtığı bir yaradır. Bu yaranın çabucak iyileşmesini istiyorsak herkesin kendi yanlışını ve menfaatini savunur olmaktan çıkıp hakikatin öncülüğüne örnek olması gerekir. Bir buçuk milyar insan hala Birleş-(miş) pisliğinin yayılacak kokusuna göre yön belirlemeyi düşünür mü? Eğer böyle bir bekleyiş varsa bizim için ölüm asıl hayattır sloganları genelde bir hiçtir. Ölümün hayat olduğuna hakikaten geniş kapsamlı inanıyor olsaydık bu kadar zilleti bu kadar zamandan beri çekiyor olur muyduk? Burada bir terslik yok mu dostlar?
Filistin’e ağıt yakan, onları şiirlere dönüştürerek açık alanlarda insanlara duygusal besteler yaparak okuyarak onları hipnoz edip rahatlamaya ayarlanmış olan beyin ve yürek donanımımızı yeniden oluşturmamız ve eskiyi çöpe atmamız gerekir.Filistin,Doğu Türkistan,Mymanmar,Arakan, Irak,Suriye Yemen ve daha bir çok yerde adını bile duymadığımız ortamlardaki mazlumların yürek sesi ve acısını dindirecek bir iklim oluşturmak için kendi iklim koşullarımızı iyileştirip kardeşlik harcı ile kuracağımız binada hep birlikte adam gibi yaşayacak hale gelelim. Bunu yaptığımız zaman bu gün ki gibi hep ağlayan ve acı duyan yer ve iklim olmaktan çıkarak rahatlatan acıları dindiren yer haline geleceğiz...Bunun için ayağa kalkalım ve herkes bulunduğu lokal çevreden başlayarak insanlık için bir şey yapalım sloganıyla eyleme geçip insanlarımızı bilinçlendirmesi ve harekete geçirmesi gerekir. Bu süreci yakaladığımız gün, tüm ilişiklerimizi düzenleyecek olan Göklerin ve yerin rabbi, sonucu nasıl kılacak hep birlikte göreceğiz inşallah...
Allah çifte standart davrananlara lanet ediyor ve vay onların haline diyor...Kürtler Bu topraklarda tüm kardeşleri gibi doğal ve meşru bir zeminde huzurla yaşayacağı ortama getirilmeden diğer çabalarımız anlam ifade etmeyecektir. Kürtlerin en doğal tabii hakkı olan haklılıklarını savunur gibi gözüken haydut ve eşkıyaların Kürtlerin vekaletini alarak onlar adına konuşuyor gibi görülmesi sizleri aşırıya götürmesin ve sizleri bu insanların yaşam haklarını inkarla yüz yüze getirmesin. Öyle olduğu zaman kardeşler arasındaki kavgayı gören karşı esnafın kendisine yeni rant kapıları açacağını hesap ederek kendinize gelmemiz gerekiyor...Yoksa Filistin değil kendimizi bile çözmeden bu dünyadan gideriz...
Ey İslam alemi (Varsa tabi ki)
"Ey iman edenler! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah’tan sakının! Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler!" Maide/11
"Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız." Al-İ İmran/103
Sözlerin en güzeli Allah’ın sözüdür...Selam muhabbet ve dualarımla...
Erol KEKEÇ/16.05.2021/15.21
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.