- 238 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMURLA GELEN ÖLÜM BÖLÜM-13
YAĞMURLA GELEN ÖLÜM
BÖLÜM-13
‘’ Nerede kaldın Mahmut? İki saattir burada seni bekliyorum, ortalıkta yoksun? Senin hangarı buldular, eğer bana ulaşırlarsa, ölümlerden ölüm beğen.’’
‘’ Benim bir hatam yok Hale Hanım. Bütün iş Memoş’un yüzünden bozuldu. Orospu çocuğu uçkuruna hâkim olamadı.’’
‘’ Adam nasıl olsa öldü. Her şeyi Memoş’un üzerine atmakla bu işten sıyrılamazsın’’
‘’ Benden ne istiyorsunuz onu söyleyin?’’
‘’ Bu resme dikkatli bak. Kendisi babamın özel sekreterliğini yapıyor. Bu orospuyu önce bir güzel benzeteceksin. Sonrada İstanbul dışında bir yere atıver gitsin.’’
‘’ Olmuş bilin Hale Hanım. Bu günlerde Düzce’de bir işim var. Yolda şarampole yuvarlarım, olur biter.’’
‘’ Göreyim seni Mahmut yüzümü kara çıkarma? Bu arada tecavüz falan yok’’
Hale Hanımın yanından ayrıldıktan sonra kafasını dağıtmak için her zaman gittiği meyhanenin yolunu tuttu. Bir ufak açtırarak ufak, ufak demlenmeye başladı. Bir taraftan da bu işe bulaşmak içinden gelmiyordu. Amma iş Hale Hanıma gelip dayanınca durup biraz düşünmesi lazımdı. Bu işi başkalarına havale edemezdi. En doğrusu kendisinin yapması lazımdı. Sekreterin işe geliş gidiş saatlerini takibe alması gerekiyordu. Bunları düşünüp bir sıraya koyarken telefonun çalması ile kendine geldi. Önce ağzına kadar dolu olan kadehten bir yudum alıp daha sonrada telefonu açtı. Arayan Sultan’dı. İstemeden yüzüne bir gülümseme yerleşti. İkna edebilirse bu gece dört dörtlük olurdu.
‘’ Söyle tatlım seni dinliyorum. Gece beni rüyanda mı gördün?’’
‘’ He, he rüyamda gördüm yine beni beceriyordun ama avucunu yalarsın.’’
‘’ İşi niye yokuşa sürüyorsun bir kere daha versen ne olur?’’
‘’ Bırak bana yalvarmayı da, beni iyi dinle. Selcan bu akşam mesaiye kalıyor, saat on a kadar Holdingde takılacak. Kullandığı arabanın plakasını veriyorum. Bu akşam işi bitireceksin. Hale Hanımın kesin emri var. Verme konusunu belki daha sonra düşünürüm. Şimdilik hayalimle idare et. Ama kendini fazla yorma.’’
‘’ Tamam tatlım.’’
*****
Saat dokuz buçuğa kadar bekleyen Mahmut, ses çıkarmadan Sedef Baş komiserin odasının bulunduğu kata çıktı. Holdingde kimse kalmamıştı. Koridorun ışıklarını söndürdükten sonra, çalıştığı odanın kapısı önünde duvara yaslanarak genç kadını beklemeye başladı. Elindeki şırıngayı dikkatle tutarken neredeyse nefes bile almıyordu. İçerden gelen seslerden, genç kadının çıkmaya hazırlandığını anlayınca bütün dikkatini kapıya verdi. Kapı açıldı, genç kadın odadan çıktığı anda her şey birkaç saniye içinde olup bitti. Hemen çantasını karıştırıp arabanın anahtarlarını buldu. Kadını sırtına attığı gibi, birkaç dakikada binanın garajına indi. Arabanın kapısını açıp arka koltuğa yatırdı. Daha önceden hazırladığı battaniye ile iyice sarıp kadını gizledikten sonra, Düzce’ye doğru yola koyuldu. İşin zor tarafını halletmişti. Hiçbir trafik kuralını ihlal etmeden Düzce’ye on kilometre kala, arabayı tenha bir yere çekti. Sıra şimdi dayak faslına gelmişti. Bu konuda üzerine adam tanımıyordu. Kalın bir sopayla Allah ne verdiyse Sedef’i dövmeye başladı. Hale Hanım, ‘’ öldürmeyeceksin’’ demişti. Yeniden yola çıktı. Yolda son işini de yaparak, genç kadını şarampole yuvarladı. Düzce merkeze beş, altı yüz metre kala arabayı sağa çekti. Motoru stop ederek kapıyı kilitleyip anahtarı arabanın yanına attı. Ve yürümeye başladı. Sıra kendi işine gelmişti.
****
ON BEŞ GÜN SONRA
Leyla, her zamanki gibi koşar adım Büşra Amirin odasına girerek,
‘’ Amirim, Süleyman Tan isimli bir doktor sizinle görüşmek istiyor çok önemliymiş.’’
‘’ Şu anda içim parça, parça kimseyle görüşecek durumda değilim.’’
‘’ Bende sizin bana söylediğiniz gibi söyledim ama çok ısrar ediyor Amirim.’’
‘’ Bağla telefonu konuşalım bakalım derdi neymiş?’’
‘’ Buyurun Beyefendi, çok ısrar ettiğiniz için sizinle görüşmeyi kabul ettim. Hemen konuya girip boşuna zamanımı harcamayın.’’
‘’ Sizi Düzce’den arıyorum Amirim, inşallah doğru kişiyle görüşüyorumdur.’’
‘’ Bakın Beyefendi lafı ağzınızda geveleyip durmayın.’’
‘’ Hemen konuya giriyorum Amirim, on beş gün önce, Düzce Devlet hastanesine bir hasta getirildi. Çok feci şekilde dövülmüş olup kırılmadık kemiği kalmamış. On gündür komada yatıyordu. Bütün hastane personeli kadını iyileştirmek için seferber olduk. Hastamız bir ara kendine gelir gibi oldu. Bir an sayıkladığını sandık ama bilinci yerindeydi. İstanbul Asayiş diyordu, birde Büşra diye bir isim telaffuz etti. İki gündür size ulaşmak için uğraşıyorum.’’
Büşra Amir, duydukları karşısında, gözleri büyüdü ve gözlerinden gözyaşları sel gibi akıyordu. ‘’Bu bizim Sedef mi Allah’ım’’ diye aklından geçirdi. Asayişteki bütün elemanlar bir şeyler olduğunu anlamışlar umutla bekliyorlardı. Kirli gür sesiyle,
‘’ Sedef, Sedef’ten haber var. Yoksa Büşra böyle bir tepki vermezdi.’’
Doktor konuşmaya devam ederek,
‘’Amirim, kadının adı S harfiyle başlıyor. Başka bir şeyde söyleyemedi.’’
Büşra Amir, alacağı cevaptan korka, korka,
‘’ Şimdi nasıl doktor bey?’’
‘’ Allah’tan umut kesilmez, biz hastane olarak elimizden geleni yapıyoruz.’’
‘’ Size yalvarıyorum doktor, başucundan bir dakika dahi ayrılmayın. Hemen yola çıkıyoruz.’’
Telefonu kapatan Büşra, Kirli’ye,
‘’ Hazırlan Kirli, Hansa’yı da al üçümüz Düzce’ye gidiyoruz. İnşallah biz gidinceye kadar Sedef Dayanır.’’
Büşra Amir, Kirli ve Hansa ile beraber Asayişten çıkmadan, Heval’i yanına çağırarak,
‘’ Heval, burası sana emanet, hiç vakit kaybetmeden bir tane ambulans helikopter ayarla. Düzce Atatürk Devlet Hastanesine yönlendir. Bu gün Sedef Baş komiseri İstanbul Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Ve Araştırma Hastanesine nakledeceğiz.’’
Daha sonra Doktor Süleyman’ı arayarak,
‘’ Doktor Bey, gereken hazırlığı yapın, iki saat içinde hastamızı İstanbul’a nakledeceğiz.’’
‘’ Hazırlıklara hemen başlıyorum Amirim. Siz gönlünüzü ferah tutun Sedef Hanım çok güçlü bir kadın zor dönemi atlattı. İnşallah kısa zamanda iyileşecek.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.