EŞEĞİN GÖLGESİ
EŞEĞİN GÖLGESİ
Fikirler ayakkabı numarası gibidir, kimimize uyar, kimimize uymaz. Hepimiz aynı şeyi düşünseydik, ne anlamı kalacaktı. Fikirlerin ve görüşlerin çokluğu bir zenginliktir. Yarış, sınav, rekabet, kıyas; hayatı zehreden, insanca paylaşımı unutturan unsurlardır. Sosyal medyadaki yorumlarımıza şöyle bir göz attığımızda birbirimize karşı ne kadar tahammülsüz olduğumuzu görürüz...Çocuklarımıza iyi örnek olabilme adına lütfen biraz sükunet , anlayış, hoşgörü… Maalesef ki , teknoloji, geliştirilen yeni oyunlar çocuklarımızı arkadaşlarından bizi, bizden uzaklaştırdı. Sokaklarımız çocuksuz, çocuklarımız oyunsuz kaldı; her şeyden önemlisi çocuklarımız sevgisiz, sahipsiz kaldı..
Memleketi siyasiler böler ve istediklerini alırlar ve giderler. Seçimler biter vatandaş olarak yine biz bize kalırız. Bir arada yaşamak zorunda olduğumuzu, bu ülkeyi ayakta tutan harçlar olduğumuzu unutmayalım. Siyasilerden daha bilinçli ve bütünleştirici olmak zorundayız; çünkü bizim bir koltuk sevdamız yoktur. Fikirler ayakkabı numarası gibidir, kimimize uyar, kimimize uymaz. Hepimiz aynı şeyi düşünseydik, ne anlamı kalacaktı fikirlerin? Fikirlerin, ötekileştirmediği sürece, çokluğu bir zenginliktir. Yarış, sınav, rekabet, kıyas hayatı zehreden, paylaşımı unutturan unsurlardır..
Tahammülsüzlük, rekabet ,dünya malına tamahı çocuklarımıza da öğrettik maalesef ,onların çocukluğunu, düşlerini mi çaldık ,yoksa biz mi çocukluğumuza doyamadık? Nasıl böyle tahammülsüz , sevgisiz, anlayışsız kaldık? Aramızdaki konuşmalar bazen dudak uçuklatıyor ;seviyesizlik ve terbiyesizlik sınırlarının çok ötesine geçmiş, hayâ, yahut haysiyet gibi kavramları unuttuk maalesef…Çocuklarımızı da tükettik, onlar da artık bize benzemeye başladı.. Üzerimizdeki sorumluluğu atmak, çocukların sorularından ,kendi sorunlarımızdan kaçmak için çocuklarımızın yükünün bir kısmını okullara, bir kısmını da gelişen teknoloji ile birlikte, sanal oyunlar ve oyuncaklara ,internete teslim ettik , bu ilgisizlik çocuklarımızı hayattan gittikçe kopardı, duygusuz, dilsiz, hissiz bir hale soktu.? Nasıl böyle tahammülsüz , sevgisiz, anlayışsız kaldık.. Aynı mekândayız, aynı masadayız, aynı vatandayız ama yakınlarımız, çocuklarımız ile muhabbet edeceğimize, sanal alemde uzakları yakın etmeye çalışıyoruz. Sohbet kültürümüz yok oldu. Bu yok oluş aramızdaki sevgiyi, bağlılığı azalttı. Konuşmuyoruz, yazıyoruz ,boş boş yazıyoruz.
Mahalle arkadaşlarımız vardı eskiden, sokak arkadaşlarımız vardı, kaldırım taşlarında top oynarken, düşlerimiz de kaygılarımız da aynıydı. Günümüzde sanal oyunlar, çocukları, gençleri yalnızlığa, bunalıma sürüklemektedir, ebeveyn tarafından hazıra alıştırılan çocuk, basit problemleri çözememekte, arkadaşı da olmadığı için duygularını kimseyle paylamakta, bunalıma girmektedir. Boşuna artmadı ülkemiz ve dünyadaki Mavi Balina Vakaları. Dert bende ama çözüm sende değil, çünkü anlatmıyoruz, konuşmuyoruz. Ebeveynler , adeta çocuklarının kölesi olmuşlar,’ hayır, olmaz,yok” sözcüklerini lûgâtlarından silmişler. Ebeveynler, çocuklarına:“ Annecim, babacım, halacım..” gibi sıfatlar yakıştırarak, çocukların oyuncağı haline gelmektedirler. Anne ve babanın zayıf yönlerini fark eden çocuk, bütçenin üzerinde taleplerde bulunmakta, ”hayır” sözcüğünü çocuklara karşı kullanamama ,aileleri markaların esiri yapmaktadır. Maalesef ki kullandığımız eşyaları markalaştırdığımız gibi dostlukları da ,çocukları da markalaştırdık. Kariyeri olan insanlarla boy boy poz vermeyi alışkanlık haline getirirken yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza tercih ettik, eski dostlarımız darda iken, değişik mekanlardan durum bildirmekten onların durumlarını göz ardı ettik. Üretmedik, tükettik, hem kendimizi hem çocuklarımızı, geleceğimizi.. En acısı, anne babalar da çağımızın hastalığına yakalanmış, çocukları, sınavdan sınava koşturarak, en iyi test çözen, en yüksek puan alan; en sükseli okul kazanan evlât yetiştirmenin derdine düşmüşlerdir. En ahlâklı, en dürüst, en ilkeli çocukların boynu hep bükük kalmıştır.
Çocuklarımız, geleceğimizin teminatıdır öyle ise onları, yarınları düşünen, ilkeli birer birey olarak hayata hazırlamalıyız. Onlara, mutlaka saygıyı sevgiyi öğretelim; çocuklarımız, varı, yoğu, hayırı, hayrı bilsin. Küçük yaşta sorumluluk almayı ve bütçesini yapmayı öğrensin. Günlük harçlık yerine, haftalık veya aylık harçlık verelim ki plânlı harcamayı, plânlı yaşamayı öğrensin. Bunu başarabilen çocuk, varı ve yoğu bilecektir, yuvadan uçtuğunda kendinden emin, evinde ve işinde mutlu bir birey olacaktır…
Sağlam karakterli, çevresine ve insanlığa duyarlı çocuklar yetiştirmenin diğer bir yolu da eğitim sistemimizin, dışarıdan eğitim modeli arama yerine ,maneviyatçı ve millî, evrensel bir model geliştirmelidir. Her öğrencinin ilgi ve yeteneği olduğunu da göz önünde bulunduran bir eğitim sistemi geliştirilmelidir.. Küçük yaşta çocuğun ilgi ve yetenekleri çok iyi gözlenerek bu doğrultuda çocuğu yönlendirmeliyiz. Çocuklarımız, geleceğimizin teminatıdır öyle ise çocukları, yarınları düşünen, ilkeli birer birey olarak hayata hazırlayalım. Onlara, mutlaka saygı, her şeyden önemlisi insan sevgisi ve haysiyetini öğretelim, varı, yoğu, hayırı, hayrı bilsin.
Kafamızdaki mesleği çocuğumuzu şartlandırmaya çalıştığımız anda ileride mesleğini sevmeyen, sadece bu mesleği para için yapan mutsuz, duyarsız bireyler oluşacağını unutmayalım. Sanata, spora ilgisi varsa önünü kesmeyelim. Çocuklarımızın okuma alışkanlığı kazanması için biz de okuyalım. Çocuğunuzun çevresi ile uyumlu, kendisi ile barışık, sorumluluklarının bilincinde, iletişiminin kuvvetli olmasını istiyorsak, ilköğretim çağından itibaren bir esnafın yanında sorumluluk da verebiliriz, böylece çocuk, insanları daha iyi tanır; doğal iletişimi, güveni, alışverişi, kısacası hayatı burada yüzeysel de olsa öğrenebilir.
Yıllardır, eğitim, çocuk, gençlik sorunları tartışılır durur, tam konunun özüne inilecekken yeni sistem (!)daha devreye girer. Öğretmen, ağzıyla kuş tutsa da sistem ,insanımızın kimyasıyla uyuşmadığı için boştur. Hal böyleyken bütün başarısızlıkların faturası da öğretmene kesilmeye devam edecektir..
Ne olacak bu memleketin hali, diye birazcık kaygı taşıyorsak üzerimizde, bize ondan bundan alınan eğitim sisteminin bir yararının olmadığını artık görme vaktidir. Yazımı bir fıkra ile bitireyim: Filozofun biri konferans vermek için kürsüye çıkar. Görür ki kimse kendisini dinlemiyor, mikrofondan yüksek bir sesle: ”Size iki cümle bir şey söyleyip konuşmamı bitireceğim.” der şöyle bir fıkra anlatmaya başlar: “Geçmiş zamanda adamın biri gideceği yere ulaşmak için bir eşek kiralar. Eşeğin asıl sahibi de aynı yere gidecektir. Çöle doğru hareket ederler. Bir süre sonra sıcak şiddetlenir, sığınacak gölge ararlar; fakat eşeğin gölgesinden başka gölge de yoktur. Eşeği kiralayan adam, hemen eşeğin gölgesine sığınır. Eşeğin asıl sahibi itiraz eder: “Bu eşeğin sahibi benim !”der. Böyle bir şey olamaz, ben bu eşeği ben kiraladım paranı da verdim. “ der diğer adam. Eşek sahibi: “Evet, sen eşeği kiraladın ama ben gölgesini sana kiralamadım ki.” der.
Filozof, konuşmasını burada bitirir, kürsüden iner. Herkes merak içindedir, acaba gölge kimin hakkı? Israr ederler filozofa ille de hikâyenin sonunu anlat diye. Filozof, tekrar kürsüye çıkar:” Sizin hayatınızı etkileyecek bilgiler vermek için buraya geldim beni dinlemediğiniz yetmezmiş gibi bir de, eşeğin gölgesi kimin hakkı var, diye tartışıyorsunuz.” der ve sözü bitirir.
Etrafınıza bir bakın insanlar, eşeklerin gölgesini mi tartışıyor yoksa hayatlarına yön verecek konuları mı? Sokaklarımız çocuksuz, çocuklarımız oyunsuz kaldı; her şeyden önemlisi çocuklarımız sevgisiz, idealsiz, sahipsiz kaldı. Paylaşmayı unuttu. Sevgiyi unuttu, almadan vermeyi unuttu, geçmişini unuttu. Kayıp nesillerin olmaması için hepimize çok görev düşüyor….
Şenol ŞEN
YORUMLAR
Muhteşem!..''fikirler ayakkabı numarası gibidir''ne doğru bir söz..Ama sanırım ayakkabıya ve numarasına değer verilmiyor bu devirde..Ayakkabı kutularını dolduran kazanımlar alın terini ve vatan millet sevgisini bir kenara itti..Hainlerle dolu olan bir ülkede kayıp nesillerin olması kaçınılmazdır.Eşek artık şeffaf..Kiralayacak gölgesi de yok..Her şey buharlaştı..Bakalım bir daha ki yağmur ne getirecek..Saygıyla..