- 520 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
700 - GORGONA
Onur BİLGE
“Gorgona,
“Neredeyse bütün dünyaya hükmeden Büyük İskender çok genç yaşta öldü. Henüz otuz üç yaşındaydı. Kazandığı zaferler de yaptığı işler de ölümü de inanılacak gibi değildi! Sahip olduğu toprakları yasa boğdu. Şan şöhret, zenginlik, kudret ondaydı ama ne yazık ki her ölümlü gibi o da bir gün ecel şerbetini içti. İmparatorluk, sonrasında onun gibi hükümdar görmedi! Çok geçmeden parçalandı, her bir parçası yeni bir medeniyete zemin hazırladı. İskenderiye, Bergama, Antakya gibi yüzlerce şehir ondan saçılan tohumlarla hayat buldu.
Büyük İskender, kısa sürede o kadar çok ve takdire şayan işler yaptı ki adı efsaneleşerek ölümsüzleşti. Kız kardeşi Küçük Amazon Kyna da onun ölümüyle destanlaşarak sembol haline geldi. Oysa çok sevdiği ağabeyinin ölümsüzlük kazanması için hayatı boyunca kır bayır dolaşmış, otlardan çiçeklerden ilaçlar yapmak için uğraşmış, ölümsüzlük iksiri arayıp durmuştu. Ağabeyinin ölümünü kabul edememiş, aklını kaybetmişti.
Geri gelmeyeceğini düşünemiyor, gezdiği her yerde onu arıyordu. Dağlarda taşlarda, ovalarda çöllerde, şehirlerde köylerde, akla gelebilecek her yerde… Adım attığı her yerde ilk işi, her önüne gelene onu sormak oluyordu. "Büyük İskender burada mı? Yaşıyor mu?" diye. İnsanlar, daha fazla üzülmemesi için sessizce "Yaşıyor, hâlâ yönetiyor!” diyerek avutuyorlardı onu.
Dağlar aşıyor, dereler geçiyor, gece demeden gündüz demeden mütemadiyen yol alıyordu. Nihayet bir gün, Kırlangıç yani Kalidonya Adaları’na, oradan da Kırlangıç Burnu’nu geçerek, dev dalgaların falezlere savaş açtığı karanlık bir gecede Antalya Körfezi’ne geldi.
Kardeşi ancak burada bulabileceğini zannediyor, ona hemen kavuşmak, sarılmak istiyordu. O arzuyla kendisini azgın dalgaların kucağına attı. Yanında taşımakta olduğu ölümsüzlük iksiri sebebiyle boğulmaktan kurtuldu ama o hengâmede iksir denize döküldü ve vücudunu sarıp, onu bir denizkızı haline getirdi. Belinden aşağısı balık, belinden yukarısı aynı şekilde, güzeller güzeli Küçük Amazon olarak kaldı.
Denizkızı Gorgona deniyordu artık ona. O günden sonra ne zaman ufukta bir gemi görse, içinde ağabeyinin olduğu düşüncesiyle heyecanlanır, ona doğru yüzer, denizcilere "Büyük İskender geldi mi? Yanınızda mı? Yaşıyor mu?" diye sorardı. Bazıları onun kim olduğunu, neden onu sorduğunu bilmez: “O yıllar önce öldü! Bilmiyor musun?” derlerdi.
O zaman Denizkızı Gorgona öfkelenir, gözlerinden alevler fışkırtarak, kuyruğunu denize vurmaya başlardı. O çırpındıkça deniz kabarır, dalgalar çarpa çarpa gemiyi parçalar, kaptan da mürettebat da boğulur giderdi.
Gorgona’nın kim olduğunu bilen, halinden anlayan denizciler, onu bir nebze de olsa mutlu edebilmek amacıyla: "Büyük İskender hayatta! Merak etme!" derler. O zaman Gorgona, neşeli şarkılar söyleyerek sevinç içinde suda dans etmeye başlardı. O zaman deniz sakinleşir, ipek saten bir çarşaf gibi titreşmeye başlar, falezlerle şaklalaşır, Konyaaltı sahilini okşamaya koyulurdu.
Efsane böyle… Senin Aşkdeniz Körfezi’ne yolu düşen gemiciler bilirler, bilmeyenlere de anlatırlar. Bir zamanlar olup bitmiş bir vefat olayının ardından tutulan yas abartılarak, yanına ilaveler yapılarak masal tadında dilden dile günümüze kadar gelmiş.
Yöre halkı Antalya’da hava bozduğunda, deniz çalkalanmaya, hışımla kükreyen dalgalar kudurmuşçasına falezlere ve sahile saldırmaya başladığında, bu efsaneyi hatırlarlar. “Kim kızdırdı yine Gorgona’yı?” derler. Hava güzel, deniz sakin, uysal bir sevgili gibi olduğunda da: “Gorgona’nın keyfi yerinde yine!” diye gülümserler.”
“Daha önce de duymuştum ben bu ismi ama başka şekilde… Gorgon olarak mıydı, Gorgonlar olarak mıydı neydi? Ege’de korkunç üç kız mıydılar onlar? Sen iyi bilirsin Kaptan.”
“Gorgo, Yunancada “korkunç, berbat” demektir. Yunan Mitolojisine göre Gorgonlar üç kız kardeştir. Medusa, Euryale ve Stheno… Bunlar, keskin, uzun ve sivri köpek dişlerine sahip, saçlarının yerine başlarında zehirli yılanlar kaynaşmakta olan korkunç dişi canavarlardır. Deniz tanrısı Phorcys ve Ceto’nun kızlarıdır. Bu kızların altın kanatları ve pirinç pençeleri olduğu da söylenir. Efsaneye göre Medusa’nın yüzüne bakan taş kesilirmiş.
Bu üç kardeş, eski Yunan vazo ressamları tarafından canavar şeklinde resmedilmişler ama beşinci yüzyıldan itibaren onları heykeltıraşlar ve ressamlar çok güzel ama korkutucu olarak tasvir etmeye başlamışlar.”
“Belki de onun için Gorgona’ya bu iki karakter de verilmiş.”
“İnsan karakterinde iyilik de var kötülük de… Cezalandırma arzusu da var mükâfatlandırma arzusu da… Onları sembolize ediyor olmalı… Her zaman değil de arada Gorgon’laşıyor, Gorgona oluyor Amazon da…”
“Konyaaltı Plajı’na yakın zamanlara kadar böyle bisikletle falan inmek mümkün değilmiş. Bahçelievler bile kayalık ve çalılıkmış. Yokuşun altında mersin ağaçları, kargılar, daha ileride Boğaçayı’nda kamışlar falan varmış.”
“Öyleydi. Bakir bir yerdi. Otuz sene önce yaya olarak bile gitmek mümkün değildi. Koca koca kayaların, çalıların arasında ilerlemek çok zordu. Şehir, Kadınyarı’nda biterdi. Hastane bile şehir dışında kalırdı. Geceleri kurtlar ulur, çakallar iner, gündüzleri etrafta yılanlar, fareler, kertenkeleler gezerdi.”
“Desene bu güzelim çakıllı plaj, pırıl pırıl deniz mahzun kalırdı.”
“Yakın zamana kadar ıssızdı. On dört yıl önce plaj haline geldi. Yaz sıcakları basmadan herkes yaylalara kaçardı. Mecburen memurlarla işçiler kalırdı. Valiliğin bile İstanaz’a taşınması ne demek!”
“Konya’yla ne alakası var ki buranın! Neden Konyaaltı denmiş acaba?””
“Bazıları koy altı, bazıları kaya altı tamlamasının zamanla Konyaaltı haline gelmiş olabileceğini söylüyor. Mürekkep yalamış kesimden bazıları da gönye altı sözünün değişikliğe uğramış olabileceğini iddia ediyor. Bana sorarsan, kaya altı zamanla Konyaaltı olmuştur. Gorgana bilir miydi acaba? Sorsak mı? Ne dersin?”
“Âlemsin Kaptan yahu! Belki de o koymuştur buraya o adı!”
Ben de sana Denizkızı demiştim de uygun bir isim bulamamıştım. İskele’deki kayaların üstünde hayalin kalmış. Ufuklara dalmış vaziyette öylece hareketsiz ve sessiz oturuyorsun. Belki de gelecek gemileri gözlüyorsun. O zaman Gorgona sen oluyorsun.
Sana kaçık demek istemiyorum. Yanlış anlama! Olsan olsan kaçak olabilirsin. Güzeller güzeli efsanevi yaratık! Uyarına gidilince keyfin yerindedir. Gülersin, şarkı söylersin, dans edersin. Kuyruğuna basıldı mı feryat edersin, yeri göğü inletirsin! Kaçıklar bile eline su dökemez senin!
Benim kız kardeşim olmadı. Belki de olmuştur ama ben bilmiyorum. Bilmek de istemedim zaten. Geçmişimin peşine düşmedim. Ona evlat gerekmemiş, bana da anne gerekmedi inadına! Gördüm görmesine de gerçek annemi… Komşu teyze gibi bile gelmedi. Oğlu olsa bana ne, kızı olsa bana ne? Bana anne olabilecek nitelikte bir anne gerekirdi. O beni göbeğim düşmeden ellere vermiş.
Uzun lafın kısası Gorgona… Keşke Gorgona’nın ağabeyini sevdiği gibi sevilseydim de otuz dördümü göremeden ölseydim! Keşke onun binde biri kadar beni sevseydin de gerçek kız kardeşim olsaydın!
Hayal bu ya… Sen Gorgona’ymışsın, ben de Büyük İskender… Gülme! “Sen kim, İskender kim! Bursa’nın meşhur İskender Kebabı kadar bile olamazsın sen!” deme! Hayallerime elleme!
Hem ne dersen de, Büyük İskender’im bu gece! Yok! Sarhoş falan değilim. Aklım da yerinde… Yani ne olmuş İskender olmuş da? Ölüm yok mu yolun sonunda? O da kalmadı bir süre sonra, ben de kalmayacağım. Dünyalar onun oldu da ne oldu yani? Ne varsa olduğu gibi burada kaldı. Bir ad bıraktı geride. Onu da bana kaptırdı!
Hey gidi yalan dünya hey!..
Büyük İskender”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 700
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.