- 467 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
YAZAR VE OKUR
YAZAR VE OKUR.
Yazmak, bir kalemi eline alarak akıl dünyasının bize sunduğu gizemli yolculuğun evrelerinde düşüncelerimizin pekiştiği ve bizi en çokta etkileyen iz bırakan olaylar konuları bir kağıda kalem aracılığı ile anlatmak.
Bir şiir hikâye, roman, anlatı veya deneme olarak anlatmak. En çokta kendimize göre olan doğruları anlatmak. Ne kadar kolaydır insanın kendini haklı çıkarması biliyor musunuz? En çetrefilli durumlardan ayıklayarak bir toprağın içerisinde elmas ararcasına kendini haklı çıkaracak o unsuru yakalayıp ta, kendini haklı çıkarmak. Aslında bir dağ gibi duran hatayı hiçe sayarak o küçücük değerli taşın arkasına saklanmak. İşte insanın olaylara bakış açısı budur. Kendini görmek lakin kendi istediği gibi. Maalesef kendinin hatalarını hiçe sayan yanlışlarını söylemeyen gururunu okşayan bir çevrede mutlu olmak. Çok acı, elim ve vahim bir durumda olmak ve bunu bilmemek. Tıpkı satranç tahtasında rakibinizin veziri size yem ederek kalenizi ileriye sürmeniz ve kendi kalesiyle size şah mat yapması gibi bir durum içerisindeyken son hamleyi dışarıdan herkesin görmesi ve size söylememesi gibi bir şey. Aslında olan sizin yorumlamayıp doğru gördüğünüze balıklama atlamanız ve nihayetinde doğru olanı görmeniz. Lakin çok geç kalınmış bir zamanda geçmişe dönmenin imkânsızlığı ve nasıl bu hatayı yaptım diyerek üzülmeniz doğrultusunda.
İşte yazmak, başarılı olarak okuyana bir şeyler vererek onu etkileme sanatı mı? Yoksa aklına gelen ve kendi aklının yorumladıklarını evrensel olarak düşünmeyerek karalamak mı? Evet yazmak bir sanattır. Hatta en önemlisi okuyanı etkileyerek düşüncelerini değiştirebilmek doğru bildiklerinin yanlış olduğunu anlayabilmesi sanatıdır. Tarihten günümüze kadar mutlaka bir şeyler yazmış zor şartlarda olmalarına rağmen bize birçok düşünce aktarmış ve bunun doğruluk değerlendirmesini de yine bize bırakmışlardır. Bizde onları okuyarak aktarılan düşüncenin doğru mu? Yanlış mı? Olduğunu hem evrensel nitelikte hem de bireysel olarak değerlendirerek ya onlara hak vermiş ya da zamanın ve imkansızlıkların içerisinde o günün şartları ile yanlışta olsa bize o günkü en doğru olanı anlattıklarına saygı duymuşuzdur.
Yazmak gerçekten çok zordur. Geleceğe atılan bir mektubu okunduğunda nasıl bir düşünce oluşturduğunu henüz dünyada olmamış olabilecek her şeyi karşınıza alarak yazmak. Belki gelecekte bir gülümseme ile yanıt bulacak veya öğüt alarak okuyanın hayatına yön vermesini sağlamak. Yazmak çalakalem benimde çorbada tuzum bulunsun diye olmadan, özümseyerek araştırarak en doğru olanı en iyi olanı milyarlarca düşünceye sunmaktır. Henüz hiçbir fikri olmadığı birkaç basit düşünce ile insanlara anlatılabilecek ne olabilir ki. Yazar öncelikle bir birikim sahibi olarak gözlemleyerek ve bu gözlemi ve birikimi doğrultusunda yazmalı ve okurun dimağına hitap etmelidir. Yazar, yazmanın bir ihtiyaç olacağı güne kadar beklemeli ve düşüncelerini değerlendirerek yazıp on yıl sonrada bunu gerçekten çok iyi yazmışım eksiği yok diyebildiği zaman yazar olduğunu anlayıp ona göre eserlerini okura sunmalıdır. İşte böyle olduğu zaman yazmak çok değerli ve yazdıklarınız içinde ki her anekdot bir cevher niteliğindedir. Bir kum çakıl dağının içinde ki cevherin azlığı emek ve uğraşın karşılığını vermediğinde hayal kırıklığı ile sonuçlandığı gibi, Bir cevher dağının içerisinde değersiz kum çakıl dahi bir anlam ve mana kazanacaktır. Bu sebepten yazar kendisine kurallar koyarak yazmalı ve yazdıklarına kendinden bir şeyler katacaksa bu ahengi yansıtırken titizlik ve dikkat içerisinde olmalıdır. Bunu yaparken de hassasiyetini okuyucu hissetmelidir. Boş bir saman yığını gibiyse yazılanlar okur bundan bir şevk duyamaz ve yazılanların değersizliği emekleri karşılamaz ve değerli zaman dilimimizden ömrümüzden çalmaktan başka bir şey değildir. Onun için herkes yazar olamaz herkesin yazdığı okunmaz ve yazılan kitaba saygı duyulmayacak nitelikteyse bir kenara atılır. Kitaplara insanların saygı duyması için doğru yazarın doğru eserin seçilmesi ve okunması da çok önemlidir. Nitekim kitabın kapağına bakarak bu görünmeyeceği gibi yazarın kalitesinin de dikkate alınması gerekir. Okur yeni bir yazarı ve kitabı tavsiye üzerine okuyacaksa bu bir şans sayılır. Lakin tavsiye olmadan sadece kitabın ismine aldanarak okursa denize bir olta atmış gibidir ve isteğini karşılama olanağı düşük olabilir. Beş, on sayfa okuyarak kitabın sürükleyiciliğini anlayabilirseniz kendinizi şanlı olarak düşünebilirsiniz. Çünkü okuduğunuz her sayfa daha iyi düşünce ile yazılan bir kitaptan çalmaktadır. Bu sebepten okurun değerli zamanını doğru eserde harcaması gerçekten çok önemlidir. Bunu yapabilmesi içinde kendi kişiliğine ve aklına uyacak kendine doğru yönde bir şeyler katabilecek eseri bulmalıdır.