ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESİN, ŞEKER DE YİYEBİLSİNLER!
USTANIN DEDİĞİ GİBİ...
Ülke olaraktan, sessizce tükenerek yolun sonuna doğru gidiyoruz. Ağlamak zayıflık mıdır?, diye bir soru sorsam karşılığında nasıl bir cevap alırım acaba?,diye merak etmiyorum, çünkü ağlamanın artık zayıflık olmadığını öğrendim . Yine kapattılar bizi. Zar zor açtırdığımız iş yerimizi yeniden kapatma kararı verdiler ve başları da göğe erdi. Bizim yanımızda pek çok dükkânı da kapattılar, onlar kapatmasalar da dükkan sahipleri kendileri kapatacaktır iş yerlerini; bittik mahvolduk, eridik ve de yol yol oluyoruz bu kahrolası sistemin içerisinde. Ha bu iktidar bizlere destek çıkacak mıdır..., gülersem eğer yadırgamayın beni emi. İktidar şu ana kadar kime destek çıktı ki bize, yani küçük esnaflara destek çıkacak; yandaşlardan artar mı, artsa bile yine de bize düşmez...Bize düşse -düşse zamlar ve de vergiler düşer o kadar. Şu an iktidar mafya ikilisi karşılıklı düello oynuyorlar ve mafya lideri ülkenin ana muhalefet partisi liderini açık ve net bir şekilde tehdit etti, etmeye de devam edecektir çünkü almış arkasına devleti yönetenlerin tüm güçlerini, ya da karşı güçlerini istediği gibi konuşuyor. Hani bir Ata sözü vardır…Teşbihte hata olmaz, ’Köpeksiz köy bulmuş, değneksiz dolaşıyor’’, Muhalefet liderine, ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor ve iktidardan ses yok, ama iktidarın destekçisi olan D. Bahçeli, mafya liderine sahip çıkıyor ona mafya bozuntusu diyemezsiniz, o benim yol arkadaşım, dava arkadaşımdır, diyerek mafya liderini sırtlandı. Bide ona mafya diyenleri, eleştirenleri yargı önüne çıkarmakla tehdit etti üstelik, ne günlere kaldık yarabbi. İçerde, yani yönetenler arasında, ya bizlerin bilmediği çok büyük bir kavga var, ya da bizlerin göremediği çok büyük bir güç savaşı var, ya da dünya yakında yıkılacak, ne bileyim, bir şeyler olmadıysa da mutlaka bir şeylerin olacağı kesin.
-Yarın akşam sekizde iş yerimizi kapatıp eve kapanacağız; tamam, yasak değil,dokuza kadar sokağa çıkabileceğiz ama iş yerimiz açık olmadığı için kendimi de kapatılmış olarak hissediyorum, ve de iş yerimizi bir daha ne zaman açarız, o konuda herhangi bir açıklama yok, bekleyeceğiz eğer bekleyebilirsek tatbiki de..., diye de bir not düşmüşüm, zaten yaptığım tek şeyde bu, not almak, not düşmek, bi işe de yarasalar bari. Bakalım ben not alamaya, ya da not düşmeye devam edeyim de sonrasını sonra konuşur tartışırız, ben böyle düşünüyorum, mecburen tabi ki de😊 Dükkân, bir daha kapatılırsa açmayız, tamamen kapatırız demiştim, bu konuda yine sözümdeyim ama oğullarım ne yaparlarsa onlara uyacağım ve bu kez kapatma çok uzun sürmeyeceğini düşündükleri için kapatmazlar diye düşünüyorum, kapatabilirler de, var ya her şey karma karışık, kafam allak bullak olmuş durumda.. Öyle bir çukura düştük ki halk olarak, ne yapacağız, bu çukurdan nasıl çıkacağız bilenmiyorum ve de kimsenin elinden de bir şey gelmiyor. Kapattılar bütün yolları tek tek, ellerinde ne kadar güç varsa halkın karşısına diktiler ve tüm çareler tükeniyor gibi ve öyle anlaşılıyor ki her şeyi kontrollerine aldılar, ya da bizlerin öyle düşünmemizi istiyor da olabilirler. Tüm güç ve de yetki onların elinde olması için var güçleriyle savaşıyorlar ve bu savaşta halkın lehine en ufak bir çıkar yok, her şeyi kendilerine almak, her şeyi kendileri için istiyorlar. İnsan düşünmeden edemiyor. Nasıl bir kusur, ya da bir suç işlemişler ki, sürekli orda, sürekli güç ellerinde kalsın istiyorlar? Merak ediyorum doğrusu.
Böyle düşünüyorum ve çok fazla da yanıldığımı zannetmiyorum. Bilemiyorum, bildiğim tek şey var o da bu ülke insanları olarak çok bitik bir durumda olduğumuzdur.…
Alışveriş için biraz uzaktaki markete gitmeye başladım son günler de. O market, daha bi geniş, daha bir aydınlık ferah gibi sanki, hem de gezmek olsun diye gidiyorum o markete. Her ne kadar da tasarruflu kullansam da ürünleri yine de çabuk bitiyorlar, sanki çok para harcıyormuşum gibi hissediyorum, ve çok canım sıkılıyor bu duruma. Oysa çok normal davranıyorum, yanı paranın çok harcanması benim suçum değil çünkü hayat gerçekten de çok pahalı, öyle böyle değil.
Marketin merdivenlerini çıkarken, belki altı, belki yedi yaşlarında bir kız çocuğu, tam marketin çıkış kapısının önünde, elinde birkaç mendil soğuk merdivenler de oturuyordu.
Ben tam marketin kapısından içeriye girerken kız, ’’Abla, bana şeker alır mısın’ ’dedi. Bir anda şuurum karıştı ve kulaklarıma bir uğultu girdi.. Durdum, solumda duran o küçük kıza baktım ve ne istiyorsun?
Küçük kız, ’Şeker’’ dedi. Aklıma birden usta şairin o şiiri geldi, çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler’’Şiiri. .Gözlerim dolu-dolu oldu, yüzümde maske vardı ve küçük kız benim yüz ifademi Göremiyordu Allahtan.
Kıza, başka ne istiyorsun? diye sordum.
Kız, ‘’ekmek arası kaşa olabilir’ ’dedi. Marketten içeriye nasıl daldığımı hatırlamıyorum bile, deli gibi şeker arıyordum marketin raflarında. Nihayet şekerleri buldum ama hangisinden alsam daha iyi olur diye düşündüm ve kendi çocukluğumu düşünerek, Lolipop, şekerlerden almaya karar verdim ve paketlenmiş şeker vardı, aklıma bir hafta önceki o kedi geldi, ben bir kedi diye mama almıştım sonra bir sürü olmuşlardı etrafımda, mutlaka bu kızın başka arkadaşları da vardı diye düşündüm ve birkaç tane şeker aldım. İlerledim, kaşar ekmek olmaz çünkü marketin öyle bir hizmeti yoktur. Gözüm sütlere takıldı, bir kutu süt aldım şekerlerin yanında ama içimden, bi şey eksik, bir şey eksik diye diye ilerlerken peynirlerin bulunduğu raflara yaklaşınca ne alacağıma hemen karar verdim, meyveli yoğurt ve bütün çocukların bu yoğurtlara bayıldığını, bu yoğurtları çok sevdiğini biliyordum. Yoğurtların dörtlü olanından aldım; o kadar hızlı hareket ediyordum ki sanki kız oradan gidecekmiş gibi, oysa nereye gidebilirdi ki,.
Hemen hesabı öder ödemez kızın yanına koştum, kızda çaktırmadan beni gözetiyordu ve elimdekileri görünce, ’Ne çok şey aldın’ ’dedi, sanki biraz mahcup olmuş gibiydi, alırım diye düşünmedi her halde. Aldıklarımı kıza verdim, kız hepsini aldı ve bir bana, bir de elindekilere baktı. Ben tekrardan içeriye girdim ve diğer alacaklarımı alıp çıktım.
Dışarıya çıktığımda ise, kıza aldıklarım aynen duruyordu ve beni görünce, elindekileri düzgün bir şekilde yere bırakarak hemen ayağa kalktı.
-Neden yemedin?
Kız biraz kekeleyerek, ‘’şey’’…, dedi durdu. İyi ama hiç birisine dokunmamışsın.
Kız, maskesini indirerek,’’ onları kardeşlerime götüreceğim’ ’derken titriyordu ve o kadar küçük bir kızın böyle düşünmesi hiçte normal gelmemişti bana ama benim o anda yapabileceğim bir şey yoktu. Bakındım sağa sola acaba bu çocukları birileri mi dilendiriyor diye ama kimseyi göremedim etrafta.
-Kaç kardeşin var peki?
Kız biraz korkarak ve gözlerini sonuna kadar açarak, ’dört, dört kardeşim var ’’dedi ama kız hala daha titriyordu ve bana ne diyeceğini şaşırmış durumdaydı
-Dört kardeş misiniz, yoksa dört kardeşin mi var?
-Dört kardeşiz’ ’derken bile çok tuhaftı. Ben daha fazla kalamayıp uzaklaştım oradan ve hemen arkamdan birileri kızı uzaklaştırdı kapı önünden zaten.
Eve gelir gelmez olayı oğluma anlattım. Oğlum da, ’’Gene mi’’ dedi. Haklısın. Aslında ben hiçbir zaman dilenciye para vermem, baban hiçbir dilenciyi atlamaz hepsine para verirdi ve ben sinir olurdum.Ama o küçük kız şeker isteyince aklıma o şiir geldi... ’’Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler’’şiiri... Demek ki yaşlandım ve de biraz da duygusallaştım. Olan mayoneze oldu, param yetmediği için mayonez alamadım dedim.25,12,2020,cuma.
YORUMLAR
Bu sıralar içimizde dışımızda yanımızda yöremizde hep hüzün dolu... İnsanın artık bazı şeyleri yüreği kaldırmıyor gerçekten... Gönlünüze sağlık...
pomborya
.tşk ederim okuyup yorumladığınız için...