ZİYARET ( ANI )
ZİYARET
Sora sora Bağdat bulunurmuş, işte Hasan amcanın dükkânının karşısındayım. Hasan amcayla ticari tanışıklığım vardı fakat kendisini hiç görmemiş, ticaretimizi telefonla yapardık. Hasan amca, ahlaklı ticaret yapan iyi bir insandı. Dükkândan içeri girerken tezgah arkasındaki, Hasan amcanın oğlu olduğunu tahmin ettiğim genç ayağa kalkarak tebessümle beni karşıladı.
-Selamun aleyküm.
-Ve aleyküm selam. Hoş geldiniz, buyurun.
-Ben Can, Kayseri’den. Genç daha bir dikkatle baktı yüzüme, şaşkınlıkla.
-Vay be Can abim ha. Hoş geldin abi, buyur şöyle, hangi rüzgâr attı seni buralara.
-Eşimin memleketine akraba ziyaretine gelmiştik. Yol yakınlaşmışken bir de Hasan amcayı ziyaret edeyim, kendisini göreyim dedim. Baban yok mu?
-Abime bak yol yakınken ha, yakın dediğin iki saatlik yol. Babam artık pek dükkana gelmiyor. Şimdiye kadar sizin için çalıştım, ömür geçiyor, biraz da kendime çalışayım, diyor. Bu arada tezgahın arkasından 5-6 yaşlarında sevimli bir erkek çocuğu çıkıyor.
-Bu bizim Mustafa abi, okula başlayacak bu sene. Haydi, oğlum amcanın elini öpsene, hoş geldin amca desene. Çocuk tanımamanın verdiği ürkeklikle elime uzanıyor… ben de onun yanaklarından öpüyorum.
Hasan amcanın oğlu Ali gelişime çok sevindiğini her halinden belli ediyor. Hele ticaret için değil de ziyaret için geldiğimi öğrenince mutluluğu artıyor.
-Abi, aslında her işin bir ticari yönü var, yaptığınız da manevi ticaret oluyor değil mi? Abi ya kusura bakma, boş boş laf ediyorum. Yoldan geldin, yemek yiyelim.
-Teşekkür ederim, karnım tok fakat mümkünse çaya hayır demem.
-Mümkün ne demek abi derhal ama yemek hakkın da sende saklı ha. Çaylar, kahveler içiliyor, oradan buradan sohbet koyulaşıyor. Ali’ye kanım ısınıyor, kırk yıllık tanış gibi hissediyorum kendimi. Bu arada dükkânın kapısından içeriye birisi kafasını uzatıp, geri çekiyor ve kapının yanında beklemeye başlıyor. Ali cebinden çıkardığı parayı oğluna uzatıyor,
-Haydi oğlum amcana bunu ver, diye kapının yanında bekleyen adamı işaret ediyor.
-Abi, ben küçüktüm Mustafa gibi babam böyle yapardı. Mustafa’da küçükken vermeye alışsın istiyorum. Yoksa büyüyünce veremez abi. Ali, parayı adama verip yanımıza dönen Mustafa’nın başına okşayarak bir miktar para da onun avucuna sıkıştırıyor, aferin demeyi de ihmal etmeden. Mustafa büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla, babasının verdiği para ve aferin cebinde, dükkanın içerisinde dolaşmaya başlıyor. Dükkana gelen yok, giden yok derken nihayet biri geldi.
-Selamun aleyküm.
-Ve aleyküm selam dayı, hoş geldin.
-Hoş bulduk oğlum, sağol. Gelen adamın Ali’nin dayısı olduğunu öğreniyorum. Hal hatır ettikten sonra,
-Oğlum işler nasıl?
-Elhamdülillah dayı, memleketin hali belli, bizi de etkiliyor tabi.
-Oğlum, kolayı var. Allah’la c.c. aranızı düzeltin, sizin de işiniz düzelsin. Siz verin ki O da c.c. size versin. Sözü unutmamak adına akıl cebime koyuyor, eski toprak işte, ihtiyacı olanın elinden tutan ne güzel insanlar varmış eskiden, şimdi ise böyle insanlar nerede? diye düşünüyorum. O ise devam ediyor konuşmasına,
-İnsan güzel dostlar arar elbette. Fakat daha önemlisi kendisinin başkasına güzel dost olabilmesidir. Her sözü ile hayata farklı pencerelerden bakmamı sağlıyor, konuştukça konuşmasını istiyorum. Dayısının gidişiyle saatime bakıyor, zamanın ne kadar çabuk geçtiğine şaşırıyorum. Artık benim de dönme vaktim gelmiştir,
-Ali bana müsaade Hasan amcaya selamlarımı ilet.
-Abi ne müsaadesi ya. Seni bu gece misafir etmeden göndermem. Böyle bir cevap hiç beklemediğimden midir? Şaşırıyorum. Yeni tanıştığım birisi beni evinde misafir etmek istiyor, tanışma sebebimiz ise sadece ticaret, nasıl şaşırmayayım.
-Ali sağol ama kalamam. Çocuklar bekler beni, onlara haber vermeden çıktım, geldim. Hem eşimin memleketine de sık gelemiyoruz malum iş yoğunluğumdan. Ali, çok ısrar ediyor kalmam için fakat o da kalamayacağımı anlıyor. Dükkânını kapatıyor, her zaman bu saatlerde kapattığını söyleyerek. Otobüse binerken son sözü,
-Abi, bu gelişinden lütfen babamın haberi olmasın. Seni misafir etmediğimize hem çok üzülür hem de beni üzer. Haydi, selametle gidesin, bir daha ki gelişinde programına gece misafir kalmayı da ekle olur mu?
YORUMLAR
Ne kadar güzel bir yazı yazmışsınız. Okurken tebessüm etmekten kendimi alamadım. Eski toprak.. Gerçekten öyleymiş eskiler. Madden hiç tanımamış, tanışmamış olsalarda aralarındaki muhabbet onları sanki öz kardeşmiş gibi yakın hisaettiriyormuş. Şimdi nerede öyle dost, nerede öyle eski toprak. İlimli hilmli... Emeğinize sağlık. Hem tebessüm ettirdiniz hem tefekkür... 🌹🌹🌹