Fabrika Ayarlarımıza-Kur'ana Dönmeliyiz
Dağıldı Rusya ve yıkıldı Berlin duvarları…
Avrupanın ortasında Srebrenitsa Katliamı ortaya çıkardı gavurları…
Birisi yediğini çöpe atsın diye Afrika’da açlıkla savurdukları…
İnsanlık son iki yüz yıldır sınıfta kaldı!
Her ödül alan filmde, Amerikan süper gücü adalet dağıtıyor aldatması
Arka planda siyahi vatandaşlarına yaptıkları kıyımlar, vahşette diretmesi
Sanki zenginlik israfa örnek
Güçsüz insan ise kul olacak denek…
Dinmiş, ırkmış, gelenekmiş, görenekmiş kağıt üstünde mum gibi yanıp sönen fiyasko, karanlıksa sadece bir nefes alsın diye icat ettikleri mutluluğun gölgesiyle göze nakşedilem kaos…
Biz bu insanları her asırda nasıl icat ediyoruz ki?
Kime sorsanız, çocuğuna doğruyu öğrensin diye bin takla attığı, masraftan ve paradan kaçınılmadığı gayrette görürken… Zalim yetiştirmenin okulu yokken! Bombalar yağdıran, elinde makineli tüfek ile sinek öldürür gibi insan öldüren… Onlara sorsanız, adalet ve huzur dağıtmak için bunu yapıyoruz diyorlar ya!
Herhalde buna dur diyecek din ve Allah korkusu ama son iki yüz yıldır din yerine teknoloji, para ve bunun sağladığı güç din yerini almış durumda. İnsanların taptığı yaratıcı değil, asla değil… Sen en zengin olacaksın, sen ancak bu şekilde garantili yaşarsın, sen şu mesleği seçmezsen onun bunu ayağı altında ezilirsin… Diyen ön yargı ve korkutmalarla, dayatmalarla büyüyen çocuklar! Seçtiği meslek yüzünden de mutsuz, depresyondan çıkamayan, her şeyi olmasına rağmen hiç dostu olmayan, kimseye güven duyulmayan yaşam biçimi… Hortladı!
Neresi yıkılırsa yıkılsın ama iyi niyetin onun yıkıntısı altında kaldığı yaşam biçimleri!
İnsanlık hep almak üzerine kurgulanıyor. Aldığını da vermek enayilik olarak tescilleniyor. Almak tek gaye olduğu içinde, çalmak, kandırmak, işe hile karıştırmak, rüşvet alıp vermek, yönetmek değil kendi çıkarına göre düzen kurmak ön plana çıkıyor. Alda, nasıl alırsan al o senindir. Yeter ki, kimseye çaktırma.
Oysa, Allah’tan korksa, kalbinde ona iman olsa, Onun her yerde gördüğünü, herkesi kandırsa bile Onu kandıramayacağına anlasa, öldükten sonra da yaptıklarından Ona hesap vereceğine yani ahirete iman etse… Öğretileri bunun üzerine kurulsa… Ne bekçiye, ne polise, ne hakime nede hapishaneye ve savaşlara gerek olur muydu? Öğreti din üzerine kurulmuyor, kimse yüce kitabımız Kur’ana göre hayat şeklini kurgulamıyor…Sonuç ise, bugün ki ahlaki çöküntü ve zalimane yaşama dönüşüyor.
Hesap soranın hesap verenden farkının olmadığı bir düzen içinde yaşam devam ediyor. Hala dünya nüfusu artıyor ve insanlık var oluyor ya, şaşılacak olanı da bu durum…
Bu dünyada kimse kimseyi kandırmasın, kimse saf süt gibi temiz değil… Bir güzeli inşa ederken onlarca kötülüğün ekildiği bir dünyada yaşıyoruz. Herkes bundan pay alıyor ve ölürken imam efendi boşuna demiyor, “Hakkınızı helal ettiniz mi?” Çünkü birbirimizin üzerinde bilerek bilmeyerek o kadar çok hak bırakıyoruz ki… Ben doğruyu yapıyorum diyen insan, içtiği sigara dumanının başkalarınının da çektiğini ve kendi içtiği sigaradan daha fazla zarar gördüğünü düşünmeden, sigara içiyorsam kendime zararı, kim ne karışır ki deyişi gibi oluyor!
Bugün dinini yaşamayan, Allah’a inanmayan ve ben doğruyu yaşıyorum diyen insanın verdiği zarar da, sigara içip de hala yalnızca kendisine zararı olduğunu savunan insan gibidir. Ne yapıyorsak, iyi veya kötü yaptığımızdan etkilenmeyen kimse kalmıyor etrafımızda.
İnsan yaşadığı hayat bir ezber ve hep almak üzerine olmamalıdır. Yanıldığında, hata yaptığında, huzursuz olduğunda fabrika ayarlarına döndüğü güvenilir bir yaşam rehberi olmalıdır. Bu rehberi uyguladığımızda da hiç kimseye yan etkisi veya kötülüğü dokunmadığına inanmalıdır. Bu rehber, ancak bizi icat eden yani yaratan tarafından hazırlanmalıdır, Yani Rabbimiz tarafından… Bu son öğüt olan Kur’an ile bize tebliğ edilmiştir. Kur’an insan için tövbeyle fabrika ayarlarımıza döndüğümüz sarsılmaz ve dosdoğru olmamıza vesile, kaynak suyumuzdur.
Çocuklarımızı, hayatın garanti olması, hep almak üzerine bir eğitim yerine… Dosdoğru işler yapacağı, yalan ve kandırmanın çare olmadığı, almak kadar vermeninde güzellikleri ile çevrilmiş bir eğitimle donatmalıyız. Eğitimin rehberi, fabrika ayarı da Kur’an olmalıdır.
Eğer bu dünya fabrika ayarlarına dönmezse, daha nice zalimler doğar, eşkiyalar hükümdar olur ve farkında olmadan kıyamet gelmeden kıyameti yaşarız, maalesef… Aldığımız kararları ve onun uygulamalarını iyice düşünmeden yaşamamak gerekliliği aşikardır… Tüm bildiklerimiz bir kenara bırakıp, “Fabrika Ayarları”mıza dönmemiz temennisi ile….
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
"Fabrika ayarlarımıza-kur'ana dönmeliyiz" Baslik diyeceginizi demis zaten .KUTLUYORUM YÜREKTEN..Fabrika ayarlarina dönmek bir yana dünya o ayara isyan ediyor asirlardir...Üstelik fabrika mabrika tanimam diyenler bile var...Iste buyüzdendir ki makinanin basini gözünü cikardik disliller kirildi kör topal....Buyurdugunuz gibi artik basa carede yok..denenmemis alternatifta kalmadi ..DÖNERLER INSALLAH GEC OLMADAN
saf şiir
Yürekten temenni ediyor ve katılıyorum.
Samimii bir inanç başka ne önem arz eder ki?
Sınandığmız kainatta sorumlu olduğumuz ama bu sorumluluğu göz ardı edip hayata ve insanlara elimizle sorun yüklediğimiz.
Hala neyi inkar eder hala neyi kendilerinde hak bulurlar ki?
Hayatı birbirimize zehir ettik matahmış gibi de gurur duyuyoruz bununla hala birbirimizin gözüne parmak sokuyoruz
Yetmedi mi sahi?
Hep ben hep ben...
Alın işte biz olmayı hala başaramadık hala benlik davasında bunca insan.
Selam ve dua ile ağabeyim
saf şiir
En büyük namussuzluklar toplumlarda din ve Allah korkusu altında yapılanlardır bu hiç şaşmaz.
Cliff Burton tarafından 17.12.2020 17:25:28 zamanında düzenlenmiştir.