- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
E-KİTAP HAZIRLIĞI (Saf Sanattan İnsana, Şiir Çözümleme Tekniği ve Şiir Eleştirisi)
Sanat ve bilim, insanlığın ortak dilidir. Barışın ve yaşanabilir dünyanın tek güvencesidir. Birbiri içerisinde ve birbirinin tamamlayan bu iki alan, hiçbir gerekçeyle kirletilmemelidir.
SAYISAL SÜRÜM-2021 İÇİN ÖNSÖZ
Saf Sanattan İnsana, Şiir Çözümleme Tekniği ve Şiir Eleştirisi isimli kitabım, Kasım 2018’de Trend Yayınları’ndan yayımlandı. Virüs ve diğer nedenlerle, kitabımın okura yeterince ulaşamadığını bundan sonra da virüs ve açtığı yaralar etkisiyle istendiği düzeyde ulaşmayacağını düşünüyorum. Hangi yolla olursa olsun maksadım, kitabın çok okura ulaması ve okunmasıdır.
Maksadım, Türk şiirini magazinsel söylemlerin dışına taşımaktır. Usta çırak yöntemi öğrenilen şiirin, öykünmeden öte geçemeyeceği kanısındayım. Ayakları yere basar şiir bilgisi ve sanat eğitimi, herkesin ulaşması gereken bir haktır. Bu yüzden, şiire yeni başlayanlara, şairlere, akademisyenlere ve özellikle sanat eğitimi alan lisans öğrencilerine ulaşmak için, kitabımı yeniden düzenleyip e-kitap olarak yayımlamaya karar verdim. Sayısal sürümü için; kitabı yeniden elden geçirdim, dilini yalınlaştırdım ve güncelledim. ’Homeros Edebiyat Ödülleri 2020 Bir Şiiri İnceleme Yarışması’nda üçüncülüğe uygun görülen şiir çözümlememi örnek olarak kitaba aldım. Ayrıca “Eleştiri ve Eleştirinin Eleştirisi” başlıklı denememi, özet bilgi içerdiği için Şiir Eleştirisi bölümüne ekledim.
İlk baskının, dili ağırdır ve anlaşılması güçtür. Ayrıca ileri sürülen teknik, kuram ve öneriler, daha önce dillendirilen konulardan farklıdır; anlaşılma güçlüğü doğurmaktadır. Bunlar, deneme kitaplarım (Denemeler-1-2-3)’la ayrıca açıklanmaktadır. Başvurabilirsiniz. E-kitaptır ve internetten rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Bu kitapta, bir sanat çözümleme tekniği ve üç kuram ileri sürülmüştür. Ayrıca lisans ve doktora öğrencileri için tez konusu olacak öneriler yapılmıştır. İnceleme ve araştırmaya gerek duyulan konular nokta olarak belirtilmiştir.
Saf Sanattan İnsana, okunması zor bir kitaptır; sanatın, özellikle şiirin öyküsünü anlamak istiyorsanız zorlayıp bu kitabı okuyunuz. Size söylenenden farklı bir dünyanın ve sanat dünyasının var olduğunu gösterecek yeni bilgi, bakış ve yorum içeriyor.
ÖN(S)ÖZ (İlk basım önsözü)
Sanata, sanatçıya ve şiire ilişkin manzaranın suskun yerlerinden çekilmiş ve masaya yatırılmış panoramik bir görüntüdür bu kitap. İlk bölüm, sanatın neden bir sanat onuru içerisinde sanatsal tutumla sürdürülemediğinin altında yatan gerekçeleri sorgulamaya yönelir. Dünyayı yeniden yapılandırma söylemlerinin aslında insanı yeniden yapılandırmaya yöneldiğini, sanatın, özellikle şiirin iç sesinin ve insanla ilişkisinin kirletildiğini duyar gibi oluruz satır aralarında. Şiir alandan çekildikçe, şiir içine kapandıkça, buna neden olan sudan gerekçeler daha fazla kafamızı kurcalamaya başlar. Duygu, dil ve düşüncenin bütün olanaklarını kullanabilen, sanatsal yaratıcılığın ekseninde bulunan şiir gibi bir sanat alanının bu denli toplumun uzağında gerçekleşmesinin nedeni yaralar içimizi. Şiir hem yaratıcılık anlamında sanatların merkezindedir hem de estetik kaygıyı ve tavrı yaratma konusunda diğer sanatlara göre ilk sıralarda yer alır. Şiirin meta değeri ve meta estetik değerinin diğer sanat alanlarına oranla daha az olması, bireyin bu kadar uzağında gerçekleşmesini haklı göstermek için yeterli bir neden değildir. Öyleyse şiir sanatının insandan, özellikle genç kuşaktan bu kadar uzak durmasının altında yatan ve bizlerin algılayamadığı sorun nedir?
Bu kitabın temel konusu, “Şiir Çözümleme Tekniği”dir. Dil, düşünce, duygu, nesne, evren, yaşam, bireysel ve toplumsal olgular gibi pek çok alanı bir arada kullanabilen şiir sanatını, sanat bilimi ve diğer bilimlerin bize sunduğu olanaklarla ele almaya çalıştım. Maksadım, şiir gibi temel bir sanat alanının varlık katmanlarına yaslanarak şiir çözümleme tekniği yoluyla, sanat kavramının ne olup olmadığı ile sanat olgusunu zihinlerde duyulur ve görünür kılmaya çalışmaktır. Türk şiirinin tarihsel, dilsel ve bilimsel görünümünden yola çıkarak şiir sanatını ayakları yere basar nesnel bilgiye dönüştürebilmek ve bununla birlikte aşağıda sıraladığım birkaç konuya açıklık kazandırabilmektir.
Öncelikle amacım, genç bireylerin algılarında sanatsal bakış farkındalığı oluşturmak ve sanata yönelik olumlu duygu yaratmaya çalışmaktır. Sanat eğitimi alanlar için ise şiirin varoluş gerçeği hakkında bilgi bütünlüğü oluşturmak, şiirin iç ve dış organlarını inceleyerek bir parça olsun şiirin hak ettiği biçimde zihinlerinde yer etmesini sağlamaktır.
Benim anlayışıma göre deneyim, bilgi ve kültür mirası, ekonomik miraslardan daha değerlidir. Özellikle sanat eğitimi alan gençlere yardımcı kaynak oluşturmak amacıyla bütün sanat dallarının incelenmesi, deneyim ve bulguların ayrıntılı biçimde yazılması, deneyim, kültür ve bilgi aktarımının sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Geleceği kurmanın vazgeçilemez adımlarından biri de gençlerin kullanabileceği biçimde sanatsal bilgi ve deneyim aktarımıdır.
Sevme duygusunu var eden, olumlu duyguyu besleyen ve insan olmanın kapılarını açan etkinliklerin başında sanat gelir. İnsan olmanın, yaratıcı düşünmenin, işitmenin, görmeyi güçlendirmenin, yaşanabilir bir dünya tasarımı oluşturmanın, yaşam sevincini duyumsatmanın ve sevme duygusunu başat kılmanın; en keskin yollarından biri sanat kültürünün aktarımı ve içselleştirilmesidir. Bu nedenle:
Ülkemizdeki sanatsal etkinliklerin panoramik görüntüsünden, sanat bilimi ve diğer bilimlerden de yararlanarak sanatsal eylemlerin olur ve olmazlarını çözümleyerek bir nebze olsun görünür kılmaktır.
Şiiri tanımlamak, dilsel, sanatsal ve şiirsel özelliklerini saptamak; başka bir göz ve formatta şiirin dış ve iç tasarımını, görünmeyen duyusal alanını daha ayrıntılı ve daha analitik okumaya yöneltmektir. Diğer yandan, şiir nasıl yazılır sorusuna somut verilere dayalı kaynak oluşturmaktır. Özet olarak söylemek gerekirse; dil, duygu, düş ve düşüncenin hareket merkezi bir sanat alanına yaslanarak saf sanat[1]a giden yol güzergâhını temizlemektir anlaklarda.
Şiirin taşıdığı şiirsel, sanatsal ve yazınsal değeri daha somut ortaya koyabilmek için şiir çözümleme tekniği ile bir bakış biçimi ve yordam geliştirmektir. Ayrıca bu yöntemle, şiir eleştirisinde daha nesnel, bilimsel sonuçlara ulaşmak, öznel yargıyı en az düzeye getirmek ve biçimlendirilmiş (dünya algısı güdüm altına alınmış) eleştirmen tutumunu kabul edilebilir sınırlara çekmektir.
Şiir Çözümleme Tekniği (ŞÇT), aynı zamanda bütün sanat alanlarına uygulanabilir bir sanat çözümlemesinin doğum sancısıdır. İleride ayrıntılarıyla değineceğim ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim; şiir çözümleme tekniğinde ele aldığım katman, tabaka ve eksen terimleri ile çözümleme akışı, dans gibi hareket sanatlarıyla birlikte tüm yapıtlarda var olan özellikleri çözümlemek için temel bir yaklaşım ortaya koyabilir. Ne var ki bu teknik, felsefi, bilimsel ve sanatsal bilgi altyapısı gerektirir; aynı zamanda farklı görüş, yorum, düşünce ve yaklaşımlarla olgunlaştırılmasına gereksinimi vardır.
Okunması oldukça zor, tercih edeni az ve içeriği çoğunluğun ilgi alanı dışında olan bunca uzun bir metni, uzun ve ayrıntılı araştırmalardan sonra oturup yazmamın önemli bir nedeni vardır. İnsanlar, toplumlar ve uluslararası ilişkilerin sağlıklı işleyebilmesi, insanın mutlu yaşayabilmesi; insanı insan olarak görmek ve insana hak ettiği değeri vermekle olasıdır. İnsanlar arası ve toplumlar arası ilişiklerin bu kadar bozulduğu ve yozlaştığı bir ortamda tek çıkış yolu; günümüz bireyini hırs, düşünme tembelliği ve ekonomik baskıdan kurtarmak; insan sevgisi ve yaşam sevincini duyabilecek yetkinliğe ulaştırmaktır. Bunu yapabilmenin en keskin yolu da saf sanat algısını ön plana çıkararak işlerlik kazandırmaktır.
Bu kitapta şiiri tanımak ve anlamak için yeni denebilecek bir teknik ve çok sık rastlanmayan önerilere tanık olacaksınız. Bir anlamda olagelenin dışında bir yaklaşım göreceksiniz satır aralarında. Her ne olursa olsun, amacımız, duruşumuz, direncimiz sanat ve şiirden önce tam insan[2] olmayı başarmaktır. Bu yüzden saplantı ve önyargı denen baş belâsı alışkılarımızdan, ayrılmış, bölünmüş, üstünlük veya ezilmişlik sendromundan kurtulup sevgi ile bu satırlara yaklaşırsanız kitapta çok şey bulacağınızı şimdiden söyleyebilirim.
Bu kitabı yazmaktaki diğer nedenim şudur: Şiir ve sanat dünyasında paradigma değişimine gidilmesi gereğine inanıyorum. Biçimlendirilmiş bilinçlerden şiirin kurtarılmasının, paradigma değişimine bağlı olduğunu düşünüyorum. Şiir, insanı insana egemen kılmaya yönelik güçlerin değil, insanı insana yaklaştıran duygu ve bilincin anlatımı, onun yatağından doğan imgelemin yansıması, sezdirilmesi ve duyumsatılması olmalıdır. En kısa söylemi ile Yunus Emre örneği, sevgi olmalıdır. Bir bakıma şiirin insana dönmesi, insanın olgusal, algısal, düşünsel sınırsızlığının evrenini bulgulaması önemlidir. Bugün algılanan şiir modeli ve sanat modeli, modern, postmodern veya çağdaş sanat anlayışı bağlamında bile olsa yer üstünde mutlak geçerli tek model ya da anlayış değildir.
Ne yaparsak yapalım; bugün anlayabildiğimiz kadarı ile düşünmek durumundayız. Ne yaparsak yapalım; bugün şiiri kavrayabildiğimiz kadarıyla değerlendirmek zorundayız. Tarihsel ve güncel tüm şiirsel ayrıntıları didikleyerek çözümlemek, çözümlenen bilgilerden hareketle sanatın özellikle de şiirsel tasarım mantığının genişlemesine katkıda bulunmak, bir diğer amacımdır.
Kitabın ilk bölümünde, “Saf Sanattan İnsana” başlığı altında uzunca bir bölüm okuyacaksınız. Bir bakıma bu bölümde, saf sanata uğrayan yolların ayrıntılarında gezineceksiniz. Hedefim, sanata/şiire ilişkin algı ve yargının temelinde yatan verileri ortaya koyabilmek ve kavramlar arası sanatsal ilişkinin insan gözünden görülebilmesini sağlamaktır. Şiir ve insan arasındaki ilişki ile insanla diğer olgular arasındaki kısır döngünün ayrıntılarını bulacaksınız. Bir anlamda sadece sanat ve şiiri değil, gerçek dünyanın işleyiş biçimindeki kişisel algı yanılgılarını da satır aralarında duyar gibi olacaksınız. Bu bölüm, aynı zamanda şiir çözümleme tekniğinin bilgi altyapısını hazırlamaya yöneliktir. Ayrıca, zaman zaman entelektüel diye adlandırdığımız aydın kesiminin ve sanat yolcularının, nasırlı sosyal yaralarını görüntüye taşıyıp gelecekte kullanılmak üzere okur bilinçaltına itilmesine yöneliktir. Diğer bir söylemle bu bölüm, bir anlamda ön(s)öz niteliğindedir; sabırla okumanızı diliyorum.
Kitabım, sıra dışı ve yeni şeyler söylüyor ve şaşırtıcı önerilerde bulunuyor. Şiirin her ögesini ayrı ayrı inceliyor. Bunu yanında şiiri; ses bilimi ve estetik bilimi açısından her yönüyle ele alıp ‘şiirsel ezgi’ ve ‘durumsal estetik değer’ gibi yeni bilgilere ulaşıyor. Bu çalışmanın, Türk yazınında bir ilk olduğunu söylersem abartmış olmam kanısındayım. Doğa, sosyal, insan bilimleri ve sanat bilimini olabildiğince temel alır. Bilginin en işlenebilir-kullanılabilir biçimi ile hazırlanmış veri ve öneriler içerir. Maksadım; ekonomik veya kendi egoma dair bir sonuç elde etmek değildir, sadece bu tür bilgi ve bakışın sanat dünyasına, temel anlamda insanlığa kazandırılmasıdır.
Nâzım Hikmet, geçen yüzyılın birinci çeyreğinde “Putları yıkmalıyız.” der. Bugün de aynı tümceyi kurmak durumundayız. O günün yıkılan putları daha sağlam, güncel ve daha gösterişli varislerini getirip dikmeseydi şiir ve sanatımızın üstüne eğer, sanırım bu sözü tekrar kullanmak zorunda kalmayacaktık. Günümüzde öyle aşılması zor engellerle karşı karşıyayız ki bugün şiirimizin üstüne dikilen putların öyle kolay yıkılır şeyler olmadığını görebilmek ve okuyabilmek için güncel olaylara egemen ve bilimsel birikime sahip olmak yetmez. İnanç, ekonomi ve ideoloji gibi imgelemi hapsedici, istem dışı düşünmeye zorlayıcı, sınırlayıcı ve yönetici etkenlerin dışına çıkabilmeyi başarmak, kavramlar arası hiyerarşiyi çözümleyebilmek gerekir.
İnsanın benimsediği davranış türleri, tutumlar, hırslar ve korkular ile bunun yanında bilgi, teknik, teknoloji, yapay zekâ, öğrenen makinalar gibi etkenler, günümüzde insanların algılarında ve düşünme biçimlerinde hızlı bir dönüşüme neden olmaktadır. Gelecekte nasıl bir sanatsal dünya kuracağı konusu kocaman bir karanlığı önümüze yığmaktadır. Sanatın gelecekte alacağı biçim ve formlar, bu karanlıkta sürekli bir arayış içindedir. Ne var ki ulaştığımız bilgi ve sahip olduğumuz deneyim ile sağduyulu ve mantıksal yorumlarımız ışığında geleceğe baktığımızda, geçmiş yüzyıllarda yaşayanların aksine daha belirsiz ve tahmini daha zor sanat öngörüsü içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Ne yazık ki sezgi ve öngörü yetilerimiz, teknolojinin ve bilgi üretiminin baş döndürücü hızı karşısında yetersiz kalmaktadır. Bizim aydın dediğimiz adı belli çoğu şairimiz, sanatçımız, genelleme yapmamakla birlikte, mistik ve antik kültürün verilerini hâlâ güncelleyemediğine tanık oluruz.
Sanatın tözünü kavramadan, anlamadan, sanatta estetik değer ve estetik yargı sürecini içselleştirmeden üretilen her yapıt, yazılan her şiir, var olanların karakterine fazlaca yaslanır. Çünkü kavramlar arası ilişkilerin sağduyulu çözümleri zihne oturmadan, görme, duyma, sezme ve anlamlandırma, buna bağlı olarak sanatsal yaratıcılık istenen düzeye ulaşamaz.
Her nasıl düşünürsek düşünelim insanın gelecekte, bugün temel sorun olan pek çok şeyin üstesinden geleceğine ve daha yaşanabilir bir dünya kurmak için en doğru yolu bulacağına inananlardanım. Geçmişte yer altı şehirlerinde birbirinden saklanarak yaşayan insanların dünyasından, bugün temel sorunları çözüp daha yaşanabilir bir dünyaya ulaşmış isek savaş ve terör gibi resmi ve gayri resmi cinayetlerden şiddete kadar insana yaraşmayan pek çok şeyin varlığının da sona erdirileceğini pekâlâ düşleyebiliriz. Ancak bunun gerçekleşmesi, yine gelip sevgi kavramına dayanmaktadır. Sanat gibi duyu ve duyguları olumlu yönde işleyebilen etkinliklere gereksinim duymaktadır. Kısacası bu düş, duygudaşlık kurabilir duygunun ve bilincin geliştirilebilir olması ile ilişkilidir. Bugün düşünebildiklerimiz, gelecekte tasarımı ve yaşama geçirilmesi çoğunlukla olanaklı olanlardır. Hele özlenenler daha yakındır. Geçmişte ütopya diye adlandırılan düşlerimizin pek çoğu gerçek olmuştur; somut-soyut anlamsal bütünlük veya nesnellik kazanmışlardır.
Sonuç olarak, kitapta bir şiirin duyusal ve nesnel varlık alanları katman yöntemi ile ele alınmıştır. Şiir sanatında var olan katmanların çözümüne ve bu katmanların açılımından daha önce dillendirilmemiş üç kurama ulaşılmıştır. Bunlar; Rastlantısal Anlam Kuramı, Çağrışımsal İmgelem Kuramı ve Katman Edebiyat Eleştiri Kuramı’dır. Ayrıca, saf imgelemden saf sanata ve saf sanattan daha duyarlı, estetik kaygısı gelişmiş insana varışın izdüşümü resmedilmiştir. Sanatçı, eleştirmen, akademisyen, öğrenci, şair ve okur zihnini kurcalayan sanat bilimine ilişkin pek çok konu ele alınarak yeni bir bakış açısıyla çözümlemeye ve öneriler üretmeye çalışılmıştır.
Kitabımın diğer yanı, daha bilimsel ve kuramsal eleştiri için bir arayış içindedir. Katman Edebiyat Eleştiri kuramını ileri sürer; ne var ki bununla iş tamamlanmış sayılmaz. Şimdilik ne söylersem söyleyeyim, şiirin ve sanatın nitelik ve niceliği, çağsıl bilinçle ilgili bir konudur. Sanatçı, eleştirmen, akademisyen, öğrenci, şair ve okur; hepsi birer insandır. İnsanın yargıları çoğunlukla mevcut bilgi ve alışkılarının yansımasından beslenir, ancak bunu değiştirebilen insanlar geleceği şekillendirebilirler. Sanatı ve şiiri de...
Dünyanın en güzel ve yüce duygusu sevgidir. Sevgi ise güzellik karşısında büyüyen bir duyumsama eylemidir. Pek çok düşünürün söylediği gibi sanat güzeli görünüşe çıkarmak, insanı güzel ve yetkin ruha taşımaktır. Sonuç olarak insanda sevgiyi ve yaşam sevincini yaratmaktır. Sanat sevmektir; sevmekse şiirdir, şiirselliktir.
Yaşar Özmen
26 Ağustos 2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.