DEPREM ANISINA YİTİP GİDEN CANLAR ANISINA
Deprem
Sanırım bir depremdi o. Saat akşamüzeri yedi… Sessiz bir perşembe gecesi … Havada gecenin kokusu var. Birden sallanmaya başladı yüreğimin en kırılgan yeri. Önce içimdeki aşka dair yazılmış tüm kitaplar düştü raflardan. Gözlerimdeki ışık sallanarak yere düştü ve kırıldı. Tüm sessizliğin ortasında kaldı çığlıklarım, çırpınışlarım. İçimdeki okyanusun dalgaları çarparak gözlerime, yanaklarımdan süzüldüler. 8.1 büyüklüğünde bir depremin günlerce durmayacağına tanık oldum. Sallandıkça yitirdim güvenimi, derin bir yarığa düşürdüm. İçimde yeşeren minik bir çiçeğin kırıldı boynu, bir balık vurdu kıyılara, gözleri donuk. Derimin içine işlediğim tüm mutluluk tabloları düştü de rengi soldu, tozlandı, parçalandı. Yazdığım tüm aşk şiirleri, hasret cümleleri, Tanrı’ya yazdığım o özür mektupları bir bir rüzgara karışarak yok oldu. Gece vurgun yeri… Yüzüme tokat gibi çarpan, yüzyıllar önce yazılan yazgımın kara lekesi. Yüreğime astığım kandilin yere düşmesiyle yandı içim dışım. Gün doğmadan öleceğim, gün doğmadan yanacağım, gün doğmadan yıkıntıların arasında kalacağım. Üstelik durmuyor deprem, sallamaya devam ediyor umarsızca. Bu yıkıntıyı nasıl görmezden gelir? Susarak, bazen çığlık çığlığa bekledim. Bu depremler beni düşürecek dizlerimin üzerine.
Sanırım bir depremdi o. Saat gecenin bir yarısı. Perşembeden cumaya geçişin aydınlanışı var gökyüzünde. Benim içimde koca bir karanlık… Yıkılan duvarların arasında bir başına sıkışmış, kurtarılmayı bekledim. Üstelik çökmüşüm dizlerimin üzerine. Yıkıntıların arasında bularak boynu kırık minik çiçeği umutsuzca yeşermesini bekledim. Zihnimin kıvrımlarında yıkıntıların arasında, kazarak toprağı geçmişe uzandım. Geçmişte önce kız kardeşimi gömdüm, ölümü öptüm alnından. ‘Ah’ dedim, ‘ah bu cehennem doğmadan sarmış dört bir yanımı.’ Cızırtılı bir plak çaldı karanlıkta umarsızca. Kızgın ateşte dövülmüş yüreğimden ayıklayarak tüm güzel duyguları kardeşime evlatlık verdim. Sallandıkça titredi toprak, titredikçe ortaya çıktı ölüm kokusu. ‘gel ey ölüm, sar tüm benliğimi.’ Dizlerimin üzerine çökmüşken bir daha sallanıyor ve omuzlarıma düşüyor başımın üstündeki tavan. Demedim mi? ‘Yüreğimde gezinirken yavaş yürümen gerekir.’ Diye. İşte şimdi öyle bir sallanıyor ki durmuyor.
Sanırım bir depremdi o. Saat yine gecenin yarısı. Cumadan diğer günlere geçişin sessizliği var yeryüzünde. Sessizliğimi yapıştırarak yüzüme, gömdüm çığlıkları içime. Öyle bir deprem ki çiçeklerimi yitirdim, balığımı öldürdüm, güvenimi düşürdüm, gülüşümü gömdüm. Adını koymadığım doğmamış çocuklarımı bir sepet içinde denize bıraktım. Sanırım ben koca bir depremle kimsesiz kaldım. İçimdeki depremi göremeyen, uykusuzluktan gözleri şişmiş depremin sebebine sordum; ‘sanki sallanıyor dört bir yanım, deprem mi oluyor?’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.