Türkiye’min Başı Sağ Olsun
Kader insanların çabalarına gebedir, bağlıdır.
Ortaya bir eser çıkmışsa günahına da sevabına da her tanığı, her eli değen, emeği geçen aynı derecede sorumludur.
Sonuçta bir açıklama gerektirecek ve vicdan muhasebesi yaptıracak her iş yanlıştır.
Olan olmuştur ancak, önemli olan arıza, kabus ve yıkım yaşanmadan önce her sonucu değerlendirerek önlem alınmasındaydı.
Maalesef bizim geleneksel yaşantımızda, sondan başa doğru ilerleyerek işi başarmak adet olmuştur. Binalar dikilir, sonra alt yapı yapılır. Dökülen asvalt kim bilir kaç kez açılır kapanır. Açılan çukurlar ve yağmurla meydana gelen
çamurlar medeni yaşamın, rezidans binaların kabusu olur.
Bir ev alırken kimse sorgulamaz, bir bilene sormaz, ikinci el araba alıp da ekspere danışır gibi, bina sağlam mıdır demez?… En düşük fiyatla, en gösterişli binadan ev almak, insanın başını döndürür. Yıllar geçer bir deprem olur, o bina sallanır ve vahim sonuç ortaya çıkar. Bina yerle bir olur, yıkılır. Enkazından kimileri canlı kimileri ise ölümle sonuçlanan kabusu yaşar. Artık geleneksel yaklaşım, suçlu kimdir olur…
Herkes inşaat mühendisi ya da mimar olamaz. Bina tekniklerini ve teknolojisini bilemez. Neden araba da olduğu gibi bunu araştıran bir eksper grubu, güvenilir ve bağımsız uzmanlık şirketleri olmaz. Kişi evi alırken, binanın durumunu sorgulamaz… Sadece görünüşü, bulunduğu yer ve konforu üzerine bir beğeni oluşur ve maksat en düşük fiyatla almaktır gaye?
Her deprem sonrası yıkılan binaları ve yaşanılan acıları konuşuruz… Bu kader midir, asla. Bunu değiştirmek insanın elindedir. Bunu düzenlemek ve yönetmelikleri hazırlamak, onları uygulamak için birinin ihmaline karşılık o ihmali ortadan kaldıracak müesseseleri kurmak da bizim elimizdedir.
19 Ağustos Depremi ve onun manzaralarının küçük bir gölgesini yine yaşadık maalesef. O günden bu güne 21 sene geçti ama değişen bir şey olmadı. Depremin kader olduğu bir ülkede yaşarken, insanın bu felakete karşı bilinçli olması gerekirken… Her depremde, insanları perişan eden korku ve panik hep tanıdık geliyor… Üzgünüz, Türkiye’min başı sağ olsun diyerek teselli buluyoruz, hani başka da bir şey bize teselli de veremez.
Oysa, bir deprem ülkesi olan Japonya’da ki uzmanlar; büyük depremlere maruz kalmış ve asla zarar görmemiş Mimar Sinan eserlerini incelemiş, bu tekniklere göre bina tekniklerini geliştirmişlerdir. Çok büyük depremler de bile en az zararla bunu atlatmışlar, korku ve paniği insanların yenmesini öğretmişlerdir. Bizim bu örneklerden öğüt almamız gerekiyor. Depremle Allah insanlara zülüm etmiyor, yahut cezalandırmıyor. Bunun varlığı Onun ilminde var ve bizim yalnızca ona karşı önlem almamız gerekiyor. Tıpkı tayfunlara, büyük sel akıntılarına, toprak kaymalarına, kuraklığa, yangınlara karşı olduğu gibi depreme de önlem almalıyız. Artık afetler olduğunda ölüm ve yaşanılan zarar en aza indirilmelidir. Bu medeniyeti gerçekleştirmeliyiz ve insanımızı yaşatmalıyız.
Bu büyük felaket için Türkiye’min başı sağ olsun. Artık bu kaderi yaşamayalım temennisi ile…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.