- 566 Okunma
- 1 Yorum
- 4 Beğeni
607 - HAİN
Onur BİLGE
“Hain,
Sen küçüldükçe büyüyor içimde, dostluğa ihanetinin acısı. Hele kocana ihanetin, tuzu biberi… Annene de ihanettir bu aslında. Seni kime teslim etti, nerde bulacak, kimden soracak! Karabatak gibi bir yerden girdin, kim bilir nerden çıkacaksın.
Benim için mutluluğun düşüydü aşk. Bir bebeğim gülüşüydü. Alçaklardaki bir garibanın yükseklerden düşüşüydü. Zamansız yakan mart güneşiydi, ılık meltemler eşliğinde. Bilirsin kara yakar mart güneşi. Fena yakar! Kıştan yeni çıkan cilt ansızın görür güneşi, mal bulmuş Mağribi gibi emer!
Dallarım çiçeğe durmuştu zamansız. Durdu duracaktı yemişe, hayal bu ya! Nasıl döner bu zamandan sonra yapraksız çiçeksiz geçmişe? Nasıl yaşanır sensizlik, söylesene! Bir yol göstersene, ne yaparım ben? Nasıl gelir tüm renkler siyahla grinin yerine?
En olmazını istemiştim aşkların. Öyle bir yola çıkmıştım ki halimi görmeden, akıbetimi bilmeden… Yoksuldum, kimsesizdim ama umut fakirin ekmeğiydi. Uygun yere düşmezmiş de hakkı olan olmayan her yere düşermiş gönül. Düşmüş bir kere!
Bir de eskinin ateisti ben, sabahlara kadar dua etmiştim, yakın zamanlara kadar, benim olman için. Yoruldu kollarım, ellerim, dilim sabahlara kadar seni dilemekten. Olmayacak dualara âmin dedim.
Bir anda çıkarıp atamam ki seni içimden! Sevdanın kuytularında gezmekteyim, herkesten gizleyerek, gizlenerek. Kendimle yüzleşmekten bile kaçıyorum. Seni ben istemiyorum artık ancak gönlüm istiyor. Hem de ihtirasla! O, yenilgiyi kabul etmeye hiç yanaşmıyor.
Serin bir yel esiyor. Alnım ter içinde… “Alın teri” derler ya çalışırken akan tere, emeğe… Bu zamana kadar çalıştım da ne oldu sanki! Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. Bir de arkama baktım ki bir adım bile yol alamamışım! Geçen ayın masraflarını kapatmaya çalışıyorum hâlâ. Neyse ki bu ay telefon faturası gelmeyecek.
“Bu yolda yürümek her babayiğidin harcı değil, Necmettin’im!” diyor Kaptan. “Kelleyi koltuğa alacaksın, her türlü musibete hazırlıklı olacaksın! Onun için de mangal kadar yürek ister! Bu yola baş koyan, başını fedaya hazır olsun! İsmail mi olmak istersin, İbrahim mi? Hangisi daha iyi? Hangisi daha kolay?”
Sorularıyla kafamı allak bullak ediyor. Gönlümde sen, aklımda fikrimde Kaptan… Soruları beynimi kurcalayıp duruyor. Sen de rahat durmuyorsun gönlümde. Dolanıp duruyor, huzursuzluğuma huzursuzluk katıyorsun.
Ayaz gecelere gebe akşamlar. Mehtabın sarımsı ışığında, uzak yıldızların pırıltısında gözlerinin güzelliğini arıyorum. İçin için kanıyorum. Yanıyorum, yanıyorum!
Sıradan bir akşam alacası… Umutsuzum, yorgunum, durgunum. Fena vurgunum kısacası. Unutmak istedikçe kendimi sende buluyorum. Kahroluyorum!
Ruhumun tenha sokaklarında öylesine, yapayalnız yürürken tesadüf ettim sana. Beni benden aldı güzelliğin. Varlığımı varlığınla yok ettin. Beni beklemelere esir ettin. Heyecan yüklü bekleyişlere… Ne kadar olmayacağını bilsem bile gönlüm örümcek gibi kurmuş ağını, içten içe hâlâ beklemekte…
Takvimler ihanette, saatler gaflette… Saçlarımdaki beyazlar arttıkça, artıyor isyanım! Yaşlıyım, yorgunum, çaresizim. Ara vermek bilmiyor yürek sızım.
Etle tırnak arası, kıymık kabul etmez. Arkadaşlık, dostluk, evlilik, adı her ne ise iki kişi arasına başkası veya başkaları girerse, birliktelik yürümez. Senin en büyük hatan, o üçüncüyü araya koymak oldu. Denize düşenin yılana sarıldığı gibi dört elle sarıldın ona.
Bir ilişkiyi bitirmeden diğerine yelken açtın. Onunla da mutlu olamayacaksın. Yanlış ve zamansız seçim çünkü… Sağlam bir beraberliğin oluşması ve başarıyla devam edebilmesi için, kişilerin araya kimseyi sokmamaları gerekir. Kocan annesini, sevgililerini soktu araya, sen de beni ve kuzenini… Şimdi annenle anneannen de devrede…
Dedin ki: “İhanete gelince... Kimseye ihanet etmedim. Yalan söylemedim, söylemem de… İki tarafı birden idare etmedim. Bunları ben yapmam, yapmadım. Yapan kendini bilir! O zenginlik satan pinti adamın hiç mi suçu yok! Birazcık tasarruf niyetiyle beni saatlerce ağlatan, parasını kadınlarla kızlarla sabahlara kadar barlarda pavyonlarda yiyen pisliğin hiç mi kabahati yok? O beni gecelerce yalnız bıraktı. Yıllık tatilinde annesini dikip başıma, yapayalnız bırakıp gitti beni. Yalnız mıydı sanıyorsun? Sevgilisiyle… Hiç kimsenin suçu yok! Suç varsa hep bende! Neden? Salağım ya ben. Ben sadık köpeğim ya… Milletin işi yolunda, sepeti kolunda. Yâri yanında, yavrusu koynunda… Dört duvar arasında ömrümün sonuna kadar, kümese kapatılmış tavuk gibi bekleyeceğim, öyle mi?”
“Kimin kimsen var mı arkanda?” diye sorduğumda: “Sen varsın!” dediğin için dört elle sarılmıştım sana. Başıma taç etmiştim seni. Öyle büyük bir hayal kırıklığına uğrattın ki beni, feleğimi şaşırdım!
Bana ben bile dost olamamışım. Sadece en büyük tahammül sahibi olan Allah dost… Herkes kalleş, menfaatçi… Yeryüzünde tutunacak dal yok. Onun için geçtim işimin başına… Tüm dikkatimi ona verdim. Deli gibi çalışmaya verdim kendimi! Akşam da olur sabah da… Nice akşamlar, sabahlar olur, bu kahırla.
Hesap günü de gelir. Elbette gelecek. Tek tesellim bu! Burada açık veren hesaplar orada kapatılacak.
Herkes ikiyüzlü… Yerde sevgi yok, ne varsa göklerde… Yönüm o tarafa dönük bundan sonra. Kim ne derse desin, geri dönmeyeceğim!
Belki yine aşk şiirleri yazacağım, aşklar yaşasın diye. Kendim yaratıp, kendim tapmayacağım bundan böyle. Yüreğimin seri imalata geçerek ürettiği bu kaliteli sevginin tek göz yaşını dahi bir kula vermeyeceğim!
Sevginin değerinin maddiyatla ölçüldüğü bir devirdeyiz. Bu dünyada her şey para… Kira verirsin, yiyecek içecek alırsın, evde hiç bir işe yaramadığını söyleyen kadının sigara parasına kadar ödersin, yıllarca kaşını eğmeden beslersin, gâvur parasıyla beş para etmez değerin!
Öyle olsun! Çok üzüldüm. Bittim ama bir olaya bir kez üzülürüm böyle ölürcesine ben. Bir daha asla!..
Kimseye bir milim sevgim yok bundan sonra. Yok!
Cimri”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 607
YORUMLAR
Erkenden okumuştum yazıyı aslında yazmak nasip olmadı Şimdi bir daha okuma gereği duydum. Çok çetrefilli bir işleyişe sahip yazı . Evli birine aşık olmanın handikapı yetmiyormuş gibi kuzen mevzusu hadi bunuda geçtik. Maşuğun güzelliği ve "neden benim değil" adı altında her tarafa sarmış Necmetdin.:)
Esasen bir güzelliğe vurulmuş olmanın savrulmuşluğu çok güzel anlatılmış. Hani Hırsız çalmayı değilde yakalanmayı suç sayar ya işte o misal. kendini suçunun masumu ilan etmiş ve her acının kaynağı sanki başkalarıymış gibi dövünüp durmuş.
Bu yazıda bence anahtar cümle""Beni benden aldı güzelliğin." Evet kaybolmuşluğun bizzat kendisi gibi Necmetdin'in serzeniş ve şikayetleri. Güzel olan sevmektir oysa. Sevgili değil. Duygu dünyasına girip kapıyı bulamamak Necmetdinin ki. Aşk var mı evet
Aşık var mı hayır. Zira satırlarda nükseden şey İştah. Kaptan yine misafir oyuncu Misyonundan kopmuş.
""“Bu yolda yürümek her babayiğidin harcı değil, Necmettin’im!” diyor Kaptan. “Kelleyi koltuğa alacaksın, her türlü musibete hazırlıklı olacaksın! Onun için de mangal kadar yürek ister!"
Yürek istiyorsa bir iş. O iş hayırlı bir iş değildir. Gönül sevgide mahirdir Yürek ise kavga ister. Ve evet. Evli birini sevmek; Önce Cür'et sonra yürek ister.
Kaptana gücensem mi biraz :):):):
Kahvaltıda yoğurtlu makarna yemiş gibiyim. :)
Birde yazıdan anlamak mümkün olmadı HAİN kim ? Yazıda hain yok. Hainler ordusu var.
:):):):
Sevgi ve Selam.
Onur BİLGE
Zeki, dikkatli ve sezgileri kuvvetli bir okurla karşı karşıyayım. Sanki önceden biliyor ne yazacağımı. Bundan sonraki yazımı yazdım, bitirdim, kaydettim, buraya baktım. Yazacağım şeyleri önceden kestirmiş, yoruma yazmış. Şaşkın ve sevinçliyim.
Leb demeden leblebiyi anlamak böyle bir şey olmalı. Bazılarına bin kere anlat, anlamazlar.
Yazanın okuyanla paslaşması ne güzel! :)
Teşekkürler... Sevgiler...
yeğinadnan
Akşamınız hayrolsun.
yeğinadnan
Sabaha asılacak yazsaydınız ya ya hu. Bir sevinçle gitmiştim sormayın. Ama iyi oldu.
Sayfaya zaman ayırabileceğim bu sayede. Ben biraz gezineyim.
Sevgi ve Selam.