- 299 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SU YOKSA
Ekim ayının sonlarına yaklaştık halen yağmurlar yok. Çiftçi yağmur yağsada ekinilerimizi arpalarımızı eksek diye bekliyor.Yağmurların yağmadığı gibi sıcaklıklarda Temmuz, Ağustos ayları sıcaklıkları gibi çok yüksek. Yağışların olmaması, sıcakların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi pek hayra alamet değil, Allah sonumuzu hayr eylesin. Meteoroloji Mühendislerinin söylediğine göre bu aydan sonra da geçen yıllara göre yağış miktarının az olacağı yönünde. Ülkemizin en fazla yağış alan Karadeniz Bölgesinde bile yağışlar yüzde 50 oranında azalmış. Tabi ki yağışların azalması şehirlerimizin içme suyunu karşılayan barajlarada aynı oranda yansımakta.
Mesela İstanbul’un barajlarında şu anda yaklaşık 90 günlük su kalmış durumda. (25.10.2020 tarihi itibariyle 31.16 %)
Ankara’nın barajlarının doluluk oranı (25.10.2020 tarihi itibariyle 25.53 %)
Barajlardaki su miktarlarının bu kadar azalmasından ne Devlet Su İşleri nede Belediye Başkanları bir endişe duymuyor gibi gözüküyor. Endişelenseler mevcut su miktarlarına göre bir takım tedbirler alıp uygulamaya koyarlar. Mevcut suları arttırma ve doğru kullanma durumu öncelikli işlerinden olmalı. Su yoksa kıtlık hastalık kapıda demektir.
Tabi ki sadece yağışların az olması su kaynaklarımızın her geçen gün azalmasının sebebi değil; küresel ısınma, çevre kirliliği ve bunun dışında insan kaynaklı pek çok sebepleri var.
Türkiye Tabiatı Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici’nin hazıladığı bir rapora göre Türkiye’de kuruyan ve kuruma sürecine giren göllerin büyük bir bölümü tatlı su gölleri özelliği olanlar bunlarda Akşehir, Beyşehir ve Eğirdir gölleri.
Ülkemizde son altmış yılda üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurumuş.
Yanlış su kullanma nedeniyle Sadece Göller Yöresinde Burdur sınırlarında 60 yıl önce 20’ye yakın doğal göl varken bugün bu sayı 5’e düşmüş.
Söz konusu raporda Türkiye’de son 60 yılda kuruyan, kuruma ve kirlilik tehdidi altında gölleri şöyle sıralanmış.
Amik Ovası Ziraat verimliliği çok yüksek kalı alüvyonla toprak tabakası elde edilmesi ve çiftçilere dağıtmak için 1974 yılında kurutulmuş.
Antalya yöresinde Kara Göl, Avan Gölü, Keklicek, Manay, Tecer, Mamak ve Genceli gölleri tamamen kurumuş.
Türkiye’nin stratejik öneme sahip 2’nci büyük tatlı su gölü olan Eğirdir, Kovada gölleri de kuruma ve çok ciddi kirlilik sorunlarıyla karşı karşıya. Kestel Gölü tamamen kurumuş.
İç Anadolu Bölgesinde Tuz Gölü havzası kirlilik etkisi ve kuruma tehlikesi altında.
Eber, Tersakan, Bolluk, Musallar, Ilgın, Sava, yay. Seyefe gölleri kurumuş.
Beyşehir Gölü’nde aşrı su kullanımı, kirlilik v.b. nedenlerle ortalama su seviyesi 26 metreden 3-4 metreye kadar düşmüş.
Marmara bölgesinde; İznik, Sapanca, Uluabat ve Kuş gölleri tarımsal su alımları ve tarımsal sanayinin aşrı kirlilik etkisiyle doğal göl özelliklerini kaybetme üzere.
İstanbul Büyükçekmece Gölü su kapasitesinin neredeyse yüzde 35’ini, Küçükçekmece Gölü de içme suyu özelliğini kaybetmiş.
Doğu bölgesinde;
Büyük ve Küçük Göl, Azaplı gölü tamamen kurumuş. Gölbaşı, Aktaş, Çıldır, Haçlı, Turna, Nazik ve Tortum gölleri kurumak üzere.
Kurumuş olan göllerimizi , akarsularımızı derelerimizi biliyoruz olan oldu ama mevcut göllerimizi kirletmeden bilinçli şekilde amacına uygun olarak kulanalım ki torunlarımıza temiz su temiz dünya bırakalım. Bu işlerde devletin kararlı tutumu ile olur.
Su yoksa hastalık var, kıtlık var Allah korusun savaş var.
Fevzi GÜLTUNA
YORUMLAR
Çok kurak geçiyor mevsimler bunda da bilinçsiz insanların ve devletlerin büyük payı var. Sonra da ağlayıp sızlıyorlar... Nükleer çalışmalar, deneme maksatlı patlatılan bombalar, sera gazları atmosferi ozon tabakasını olumsuz etkiliyor, yüksek binalar hava sirkülasyonunu engelliyor yağmurlar geç yağıyor, kış kış gibi olmuyor sonuç ortada. İnsan ne yaparsa kendine yapıyor. Oysa ki su hayattır...