- 297 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Seni Bekliyor(d)um
Bir limanda sessizce gelen geçen gemileri seyrediyordum bir akşam üstü. En ulaşılmaz doruklarda görünen nokta büyüklüğündeki tepeleri seyrederken pruvadan karayıda süzüyordum öyle gelişigüzel, ama derinden. Bu limanda benim gibi yanlızlığın sessizliğini koruyordu kendi içinde sıkılganlığıyla bütünleştirdiği yüreğini. Ama bir şey vardı günün ve denizin ortasında, Ak Deniz’in ortasında sonsuz bir mavilik uzaklarda torosların dumanlı ve makili tepeleri, laterit toprakları ve ben sıkılgan yolcu. Maviliğin yolcusu, seni tanımadan sana geldiğim, adının vazgeçilmez simgesi olan sevgisi, gizli beklentilerin öznesiydin özelinden. Sıfatlar seni niteliyordu cümlelerde… Sense sözcükleri ölümsüz kılan, umudun, aşkın, özlemin adı oldun birdenbire. Seni bekledim bilmeden, ama bir yerlerde olduğunu bilerek. Arayışların meyve vereceğini, dikilen her fidanın büyüyeceğini hesaplayarak bekliyordum seni. Ve bu duygular için de denizi seyrederken ve bir kadeh de raki içerken tarif edilmez duyguların mahzunluğunu yaşıyordum kendi dünyamda… Biraz kasvetli bir havada da olsa kedere yenilmeyecek kadar da sağlam duruşumla sana doğru bilmeden geliyordum. Çünkü yaşamayı seviyorum ve iyimserim. Bu iyimserliğim beni bir gün mutlaka sana taşıyacaktır. Asırların nasıl geçtiğini bilmem ama, zamanın asırları nasıl bitirdiğini bilirim. Kumsala uzanmak ve yıldızları seyretmek, gecenin tadına doyulmaz anlarıydı burada içimde biriken yanlızlığı silmek için. Dalgalar sessiz, kumsal sakin, gizliden bira içenler, sevgilisiyle köşelerde kaçamak yapanlar gözüme ilişsede sevgiye ve aşka olan sarsılmaz inancımla bunları görmezlikten gelirdim.
Gece yarılarına doğru serinlik çökerdi dalgaların eşliğinde. Kumsal dinlenir temizlenirdi, kendi tuzuyla, kendi doğasından ürettiği. Burada uzanışlarımda Vedat Türkali’nin eserlerinin büyük bölümünüde sayfa sayfa devirdim. Senin yokluğunda kumsala uzanıp seni seyrettim seni düşünerek ve düşleyerek. Deyim yerindeyse; „imanım gevredi ve gevriyor“, „gönlüm soba da gövenen kumaş gibi kızarıyordu“. Hep „sen“ diyordum kendi kendime. Sen, o Sen! Nerelerdesin diye seni bekliyorum. Bazen ahlarda çeksem, sızlansam, savrulsam bir varak gibi havada, kuş olup uçsam da „sen“ diyordum ve başka bir şey söylemiyordum. Bir kalp arıyordum, hem liman, hem gemi, hem kaptan olacak ve olacağım. Bir sokak arıyordum, güzel bir evle, elimde mum, sonsuza dek feriyle beni ısıtacak bir çift gözle, bir çift sözle içimi ısıtacak olan. Seni arıyordum. Yüreğim vazgeçmemişti senden, seni aramaktan. Yıllar yılları kovalasada, ölüme ramak kalsam da geleceğini biliyor ve dört gözle bekliyordum seni. Uçurum kenarında, yolda, sahilde, gemide, iskelede, limanda, karada, havada, denizde, her yerde seni arıyordum. Kalbimle, gönlümle, ruhumla ve bedenimle… Seni arıyorum. Eğer sevgi cehennem olsa diyorum, dibine düşmeğe hazırım, çünkü gömüleceğim bir „SEN“ varsın bir yerlerde… Nerede olduğunu inan ki, bilmiyorum. Sadece hissediyorum. Bu yazıyı küçük defterime tükenmez kalemle karalarken bile, geleceğin anı hissediyorum düşüncelerimde, Çünkü bir hükmün var üzerimde. İlla da „SEN“ diyorum ben, beni ölümden döndürecek „SEN“! Oralarda bir yerdesin, hışırtılarını duyuyor ve hissediyorum. Adım adım da yaklaşıyorsun, belki, bir kaç gün, belki de bir kaç yılımı alacaksın, ama geleceksin, geleceğini biliyorum, inan bana. İşte böyle anlarda ölüm şakağıma dayansa bile azraile silah çekecek kadar güçlüyüm. Bu güç hiç kimsede yoktur ve olamazda. Çünkü ben başkalarının imkansız dediği bir şeyi başarmak istiyorum. „Seni arıyorum“. Hedefim sana kavuşmak. Kalbimle yüzleştim, ona karşı büyük bir borcumun olduğunu da itiraf ettim. Eşek gibi ağladığım anlarda… „İyiliği yanlız iyiler anlar“. Bu ilke düsturum oldu yaşamda bir şiar olarak kullandığım. Parolası aşk, simsgesi sevgi, dozajı ise optimist duygularımı sen gelene kadar sultan ettiğim kalbimde. Çünkü sen geldiğinde „SULTANLIĞI“ sana vereceğim. Unutmam bu kendime verdiğim sözü.
Beklemenin, seni beklememin öz hikayesi elbette bu kadar değil, ama ben bu yazıyı yazarken yüreğimden gelen kendime olan sarsılmaz güvenimle yazdığım için, optimist duyguları da her an, attığım her adımda kendi kendime itiraf ederek yaşadığım için benim yaptığım bilinçsiz bir plan değildir. Şu anda burada, bu sahilde, rakı içerken seni beklediğimi bilmelisin. Umutlarıma yazdığım adını bile bilmiyorum. Benimkisi sadece iyimserlikten gelen bir beklenti. Doğruluğu tartışılan bir konuda olsa, kendi doğrularımdan ödünler vermediğim için, özverilerimde iyimserliğimde yatmaktadır. Geldiğinde bunu sen yaşayarak göreceksin ve ben seni „Prensesim“ ilan edeceğim. Demin defterlerimi karıştırırken bu yazımı gördüm ve beklentilerimi dile getirdiğim bu yazımı sana armağan ediyorum.
Hasan Hüseyin Arslan, 1 Ağustos 2011/ Taşucu (Silifke)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.