- 518 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
585 - İLHAM PERİSİ
Onur BİLGE
"İlham Peri’m,
"Doyamadım, sarılamadım, kaderimi yaşadım. Kabullendim ve sustum. İşte ben böyle bittim." dedim, Kaptan’a.
"Müminleri tanıştıran, kaynaştıran Allah’ıma Hamdolsun! Senin gibi insanları anlayan çok kişi olamaz. Onun için ruhen hep yalnız kalırlar." diye başladı yine.
"Aman Kaptan! Allah aşkına..." diyecek oldum. Devam etti:
" Allah, bazı kişileri iman, sanat ve bakış açısı yönünden farklı yaratmıştır. Onların gönüllerinde art arda harikalar yaratılır. Dışarıdan bakanlar o muhteşem güzelliklerin görkemine akıl bile erdiremezler. Onlara dünya küçücük, her yer sıkıcı ve daracık gelir. Bir ömür yetmez onlara. Günler bir avuç, hayat çok kısa gelir. Yıllar yetmez ruhlarındakileri yaşamalarına ve hep yalnızlığa mahkum, boyunları bükük, öksüz çocuklar gibi duygusal, gözleri nemli yaşarlar. Ebu ZER gibi yalnız gelirler, yalnız yaşarlar ve yalnız göçerler bu dünyadan.
Çevrelerinden de hep kırılırlar, incinirler, hırpalanırlar. Onları en çok kendi hallerinde kalmaları mutlu eder. Ruhsal tatmine, ancak tabiatla ve İlahi güçle bütünleşerek ererler.
İnsan, sanat, iş, tabiat,... Uzun veya kısa, belli bir zamana kadar bir arayış içinde olurlar ve sonunda ancak dinle dinginleşebilirler. Allah onlara ilham verir. Her işte yaratıcılık, buluş, keşif, yenilikler bahşederek sevindirir, gönendirir ve şöhretle de sınar. Çok hayranları olur ama hiçbiri onların ruhlarının tam anlamda dermanı olamaz. Çünkü hepsi de eksiktir. On özelliklerinden dokuzu tamam olsa, eksik kalan, her an akla gelir, göze ilişir ve huzursuzluk yaratır. Bu, bir makinenin dişlilerinden bir diş kırılmış veya eğilmiş gibi işleyişi aksatır, tutukluk yapar, tatminsizlik yaratır.
Mükemmeliyetçi olurlar. Ancak mükemmellerle bütünleşebilirler. Allah, Resul, eren evliya ya da onlara fayda sağlayacak, ellerinden tutacak üstün yetenekli veya üstün zekalı kişilerle..."
"Diyorsun diyorsun da... Son zamana kadar onunla bir bütündük. Her derdini bana anlatırdı. Konuşur, tartışır, birlikte bir sonuca ulaşır, ona ait kararları beraber alırdık. Bu kuzenden haberim olmadı. Onu gizledi. Onu sonradan, bu zamana kadar bana yapılan en kötü sürpriz olarak karşıma çıkardı. Onu mahvedecek kararı kendi başına aldı. Benden sakladı. Çünkü mani olacağımı biliyordu."
"Aşkın gözü kör, kulağı sağırdır. Bırak sarhoşu, yıkıncaya kadar gitsin! Kendi düşen ağlamaz! Sana ne! Bundan sonra onunla olan münasebetlerinde daha hesaplı ve daha anlayışlı olmalısın. Senden yardım talep etmedikçe hiçbir vakasına ve kararına karışmamalı, samimiyetini tadında bırakmalı, devamlı alaka isteyerek bezdirmemelisin. Belki bu şekilde ona daha fazla yardımcı olursun. O sana soruncaya kadar iyi veya kötü hiçbir şey söylememelisin. Sevgi varsa, alaka vardır.. Alaka varsa, ümit vardır. Ümit varsa, müşterek bir ati vardır."
"Karşılıksız ve ilan edilmemiş bir aşk, onunla beraber yoğun hüzün, acı, keder ve gözyaşı vardı ama tamamından fazla tuhaf bir mutluluk da vardır. Her şeye rağmen dünya yansa haberim olmazdı! Çünkü aşk, dünyalara bedeldi!.."
"Arzuya bağlı hiçbir şey yok. Ne varsa kadere bağlı… Nasıl takdir edildiyse öyle teşekkül eder her şey, her vaka... Ne, nasıl olduysa, sana "Eyvallah!" demek düşer. Mukadderatı değiştiremezsin! Böyle giderse kendine edersin!"
"Onca arkadaşlıktan, dostluktan sonra kızın bana yaptığına bak! Kaç gündür Antalya’da... Annesinin evinde... Üç gün ömrüm kaldı, o da beklemekle geçiyor! Öf!.. Bu zamana kadar davet etmesini bekledim. Etmedi kendi geldi. O kadar beklediğim yetmedi, daha hâlâ bekliyorum! Sevmek bir tarafa... Özlemek nedir, nasıldır bilmem bilir misin Kaptan?"
"Hayatının neredeyse tamamı gurbet ellerde, açık denizlerde, okyanuslarda geçen bir adama sorduğun şeye bak Necmettin! Acaba sen mi daha iyi bilirsin hasreti, yoksa ben mi!"
"Hasret de sevgiyle beraber büyüyor ve taşınamaz bir hal alıyor da... Hele gizli sevdalarda... Birazcık huzur ve ferahlık duyabilmek için çırpınıyorum. Onun için şiirler, mektuplar yazıyorum. Hiçbirinden haberi yok. Yazmazsam da delireceğim! Bunlar sanat için falan değil. Edebi değerleri de yok belki ama beni rahatlatıyorlar."
"Öyle deme, Necmettin! Tevazuun fazlası da iyi değildir. Gurura girer. Yazma işi, çok okuma neticesinde hasıl olan duygu, bilgi birikimin dillenişidir. Evvela kültür işidir. Yalnız sevgi, ilgi, aşk yetmez, mutlaka birikim, yanı sıra edebiyat bilgisi gerekir. Sende sevmeye programlı yürek ve kabiliyet olmasaydı, diğerleri de bir işe yaramazdı. Bunların hepsinin bir insanda bir araya gelebilmesi için mübalağa etmiyorum, bir ömür lazım. Bende bunlar yok. Sadece Allah aşkı var. Bütün aşkların sonunda da o var zaten. Ben de sona gelen bir adamım. Hanımı gönderdim. Benim de bir ayağım çukurda..."
Ağzından yel alsın, Kaptan! Allah geçinden versin! Sen bize lazımsın! En çok da bana... Tek dert ortağımsın benim. Öteki meseleye gelince... Benim gibi cahil adamlar da bir şeyler karalayabildiğine göre edebiyat bilgisi de çok gerekmiyor olmalı. Ben bu konuda da çok zayıfım. Yazım bile güzel değildir. Her şeyim gibi beceriksizcedir."
"Arada sırada bana okuduğun şiirler hiç de öyle acemi işi gibi değil. Ötekileri bilmem."
"Benimkiler sıradan... Hani köy yerlerinde delikanlılar, yavuklularına maniler uydururlar ya kafalarına estiği gibi, içlerinden geldiği gibi... Hani çobanlar kavallarıyla, ozanlar sazlarıyla dile getirirler ya gönüllerindekileri... Türkülerle ulaştırırlar ya duygularını sevdiklerine. Benimkisi de öyle işte!"
"Doğru söylüyorsun. Aşk, dünyanı en güzel duygusudur ve o kadar kabarır ki mayası, insanın içine sığmaz! Dışarıya taşmazsa yüreği çatlatır! Sevdiğini görünce dizlerinin bağı çözülenler, hatta bayılanlar bile vardır. Kalpleri o heyecana dayanamayıp ölenlerin bile olduğu rivayet edilmektedir. Denizler köpük köpük, göklerse bulut bulut dışarıya vurur duygularını. Bu duygu, mutlaka bir şekilde dışa çıkmalıdır. Âşık naçardı. Aşk, bir şekilde söylenerek dışa vurulmazsa, âşığın sonu intihardır. Açık açık söylenemeyince, kapalı bir biçimde anlatılması gerekir. Şarkı sözleri, şiirler bu yüzden ortaya çıkar. Kâğıda aktarılmazsa, akla zarardır. Yakınlarını kaybedenler de ağıt yakarlar, ağlaya ağlaya. Kıyamaya kıyamaya çocuk sünnet ettirenler, kız verenler düğünlerde, asker gönderenler, yüreklerine taş basa basa kına yakarlar evlatlarının ellerine, yaptıkları düğünlerde, eğlencelerde metanetlerini muhafaza ederek, ağıtımsı duygularla. Ben de bir tane gönderdim, birkaç yıl önce ellerinin kınasıyla. Şimdi tekrar göndereceğim onu, daha beterine, hem de iki gözü iki çeşme, ağlaya ağlaya... Yine yazacağım bir şeyler, yüreğimi dağlaya dağlaya."
"Sevgi, insan için çok önemli bir ihtiyaçtır. Allah onun için sevgiyi yaratmıştır. Birbirimizi sevmemizi istemiştir. Sevgi, birlik ve beraberlik için en gerekli unsurdur. Zatı için bile yalnız sevgiyi istemiştir. Sevilmek veya sevilmemek O’nun için değil, O’nu sevmek bizim için gereklidir. Çünkü mutluluk ancak sevgiyledir ve sevgilerin her çeşidi noksandır, hepsi de ancak Allah aşkıyla tamamlanır. Bizim tam anlamda mutlu olmamız için Allah’ı aşkla sevmemiz lazımdır."
"Sen de çok şey istemiyor musun Kaptan? Dünün kâfiriyim ben. Benden adam olmaz! Olsam olsam bu kadar olabilirim ancak. Ne senin gibi âbid olabilirim bu yaştan sonra ne de zabit."
"Kızma bana birader! Din nasihatle kaimdir. Sana verilen zaman tükenmeden öğütlerimi dinle ve düşün! Bak, insanlardan umduğunu bulamadın. Vakit bu vakit oldu. Hala maddede misin? Her şey geçici, herkes fani... Yalnız Allah gerçek! Hakikat Kur’an’da... Senin derdinin ilacı da Kur’an’da… Ancak Allah sevebilir seni sevdiğin kadar, hatta ondan da çok... Senden tek istirhamım var:
Şefkat tokadını yemeden kendine gel!"
Amatör Şair"
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 585
YORUMLAR
Bir ilham perisi arıyordum ömrümün kalan kısa gününe Bismillah ile başlarken,
İki satır karalamak olsa amacım...
Derken;
Bir ses duydum, oturdu yüreğimin köşeciğine
KAPTANA denk geldim Necmettin ile sohbet ederken .
Çaldım gönül kapısını, vardım içeri " Ya dost " diye ...
Yine o peri oturmaz mı karşımda ....!!!!!
Ben;
Taaa... gençlikten kalma yarım kalmış sevdayı tamamlarken.
Maneviyatta huzur arayan herkese Selamlar... Saygılar.