- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SABAH SABAH
Bilimden uzak düşen bireyler,kimisi birbirine boş çene çalmakla vakit geçirir, kimisi yeni sorunlar üretir, kimi hiçbir şeyi takmaz, kimisi gününü gün eyler.
Ne yapacağını bilmezlikten üretilen boş hâyal, safsata, hurafe ve aymazlığın sınırı yoktur. "Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz"
Kurduğu cümlelerin içine bir peygamber adı, bir ayet sıkıştıran kendini ulema zannediyor! Oysa bahsettiği meseller gerçek hayatta olup olamayacağına zerre kadar kafa yormuyor, ağzından çıkan sözü mantık süzgeçinden geçirmiyor; çünkü mantık gelişmemiş, bilim süzgeci noksan!
Böylelerinin ister iki karış ak sakalı olsun, ister beş vakit camiden çıkmasın, çok bilmiş geçinerek toplumu geri kalmışlığa mahkum eden ayakbağı olmaktan başka hiçbir işe yaramazlar.
Gerçek ilerici, aydın, üretken insan kendini, ne olup olmadığını, çağdaş teknoloji ve bilim ile ve ne ürettiği ile mukayese eder.
Hiç şüphesiz yaşadığımız coğrafya çok farklı kültürlerin coğrafyasıdır. Bu yüzden çıkar çatışmaları savaşlara dönüşmüş, büyük kırgınlıklar, dargınlıklar küskünlükler yaşanmıştır. Günümüzde bile bu yüzden büyük toplumsal ayrışmalar yaşanmaktadır.
En basitinden cami herkesin inandığı bir Allah’ın evi olsa idi küçücük bir köy ya da kasabada hiçbiri tiklım tıklım dolu olmaz iken onlarca cami olmaz, herkes aynı kardeşlik duygusu içinde gerçek mümin gibi hareket eder, herkes aynı camide ibadet eder, kimse kimsenin etlisine sütlüsüne karışmazdı.
Asıl çekememezlik kin ve nefretin temelinde ekonomik çıkar farklılıklarından kaynaklı sahip olma kayguları yatmakta olup, bencil düşünenler kendi çıkar ağlarını örmekle meşguldürler. Bu nedenle her bireyin söylemi mantığı bencillik temelinde yükselmektedir.
Bunun önüne geçmek ise özveri, gerçek anlamda emek, yorgunluk kafa yormak okumak kendini geliştirmek gibi ciddi bir çaba gerektirir.
Sayfaları binlerce yıldır değişmeyen bir kitabın dünyayı değiştireceğini beklemek akıl mantık ve bilim ile bağdaşmaz.. Bu nedenle doğmatik düşünceli, bilimden payını almamış dar kalıplı bir insan ile, okumuş aydın insan arasında uçurumlarca fark vardır.
Tarihte pek çok hükümdarlıklar kurulmuş, imparatorluklar yaşanmış, tahtlar saltanalar çökmüş, çökertilmiştir. Adaletin ve eşitliğin sağlanamadığı bir ortamda iç huzursuzluklar, toplumsal kargaşalar, isyanlar ve kanlı iç çatışmalar yaşanmıştır. Oysa her birey için aslolan hayattır ve mutlu yaşama kaygısıdır.
Din bir topluma mutlu yaşama olanağı sağlar mı?!
Binlerce yıl önce halka baskı ve zulüm uygulayan krallar Nemrut’lar, Büyük Iskender’ler, Neron’lar, Hitler’ler gördü dünyamız.
Onların zulmüne karşı direnirken çaresizlik yoksulluk içinde bazan korku ile başbaşa bazan da cesaretle savaşarak içinde bulundukları zorluklardan kurtulmaya uğraştılar. Bu süreç içerisinde kendi destanlarını, söylem ve söylencelerini de ürettiler. Tüm bu üretilenler içinde çağları aşıp gelen meseller, kıstaslar efsaneleşerek ilk özünü zamanla yitirmiş de olabilir. Çünkü zamanla değişmeyen hiçbir şey kalmaz.
İşte günümüzde sorgulanması gereken, ilk bakışta iyi niyetli gibi görünen halk hikayesi olarak bilinen mesellerin içine bile sızmış olan bir gericilik de olabilir. Bunlardan sıyrılmak çok zor keza insanlar kolayın esiri olmayı ve masalları daha çok seviyorlar (!)
Eğer din, hurafelerden ve tarikatların baskısından kurtulursa topluma huzurlu bir çıkış yolu sunabilir, ancak tarihsel süreç mezhep kavgalarının önüne gecilemediğini defalarca kanıtlamıştır. Hemen her ülkede bu tür mezhep ayrılılıkları yaşanırken ülkelerarası kültür din ve ahlâk farklılıkları da açıkça göze çarpmaktadır.
Vahşi kapitalizmin ve emperyalizmin kan dökme amacı dini kaygılardan uzak, ekonomisini ayakta tutmak ve toplumsal refah kaygısıdır. Ancak yönetici sınıf ( Elitler) kendini öncelikli sayar hep.
Dünyamızın geldiği noktada küresel ısınma, doğal afetler, nüfus artışı, su, beslenme ve enerji kaynaklarının sürdürülebilirliği üstüne bina edilmesi zorunlu bir dizi temel sorunla karşı karşıyayız. Böyle bir aşamada cübbelinin cübbesi ile, hacı hocanın takkesi ile uğraşmaya ne gerek ne de zaman var?!
Çağdaş demokrasi anlayışı cumhuriyet ile temellendirilmiş bir rejimden geri adım atmaya ve bilim yolunda taviz vermeye zerre kadar tahammülümüz kalmamıştır.
Cumhuriyet değerlerini tahrip edenlerden başta adalet mekanizmasının gereken hesabı sorması gereklidir, yoksa gelecek tablo çok acı ve ürkütücü olacaktır.
Sabah sabah nerden aklıma estiyse, hep Atatürk’ün sönmeyen dahiyane aydınlık ışığında kalmanız dileğiyle .
Şaban AKTAŞ
15.09.2019
Fotograf: Şaban AKTAŞ
Ertuğrul Gazi Türbesinin
1921 yılında
Yunan askerleri tarafından kurşunlanmış kepenkleri.
Söğüt Bilecik 30.08.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.