- 381 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İZ BIRAKAN KADINLAR (6) VİRGİNİA WOOLF
Son zamanlarını nasıl geçirdiği bilinmiyordu. Günlüğüne uzun zamandır pek bir şeyde yazmamıştı. Her sabah yaptığı gibi daktilosunun başına geçmemişti. Yine bir bunalımda olduğu düşünülüyordu. İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle korkunç yüzünü göstermiş, onun çok sevdiği evi de bu felaketten nasibini almıştı. Babasının kütüphanesini zar zor kurtarabilmişti. Son eseri Perde Arası’nı zihnindeki pek çok soru işaretine rağmen tamamlamıştı. Kafasının içinde binlerce şey ona sesleniyordu. Yazacak ve okuyacak cesareti bulamıyor, kendini beceriksiz hissediyordu. Çok sevdiği kocası için bir yük olduğunu düşünüyor, ona en mutlu günlerini yaşatan bu adama daha fazla eziyet etmek istemiyordu.
Paltosunu giyip evden uzaklaştı. Eşi günlük işlerle uğraştığı için, onu son gören evin hizmetçisi oldu. Ceplerine doldurduğu taşlarla Ouse Nehri’nin serin koynuna atladı. Cesedi bir kaç hafta sonra bulunabildi. Bu dramatik sonu yaşayan isim, yirminci yüzyılda İngiliz edebiyatına getirdiği yeni ve cüretkar üslubun sahibi Virginia Woolf’tan başkası değildir.
Yaşadığı çevrenin tüm kurallarına yıllarca karşı çıkmış, otoriteden, basma kalıp davranış şekillerinden tiksinmiş bir kadındır. Virginia Woolf’. Ruhuna en iyi gelen işi yazmayı bir meslek haline getirmek için verdiği çaba, zamanımızın kadınlarına örnek olabilecek niteliktedir.
Virginia Woolf’un çalkantılı hayatının başlangıcı annesinin 1895’de ani ölümüyle başlar. Babasının uzun bir yas dönemine girdiği bu olayın ardından, kendisi de ilk depresyonunu yaşar. Bu acının izleri hatıralarda yerini almaya başlarken, kız kardeşi Stella ölür. Bu olay babasının dünyayla ilişkisini hepten koparmasına sebep olacaktır.
Virginia’nın hayatında ölümle gelen ayrılıklar devam eder. Çok sevdiği babasını 1904’te mide kanserinden kaybeder. İki yıl sonra hayran olduğu çok sevgili abisi Thaby ölür. Yaşadığı bu zor günler onun duygularının aklıyla oyun oynamasına yetecektir. Kuşların Yunanca konuştuklarından yakınır. İkinci bir sinir kriziyle yüzleşir. Yaşadığı evden ayrılır ve Bloomsy’de satın aldıkları eve yerleşir. Bu tarihten itibaren Bloomsy Grubu olarak anılaca, edebiyat ve sanatla ilgilenen entelektüel insanların arasında vakit geçirmeye başlayacaktır.
Yıllardır evinde aldığı eğitimin ardından, bu grupla edindiği pek çok tecrübe, hayatı boyunca yayınlayacağı eserler için de bir kaynak ve temel oluşturur. Artık babasına bağlı değildir, geçinmesi için belirli miktarda parası da vardır ve yazmaması için hiç bir sebep yoktur.
1912 yılında Leonard Woollf ile evlenir. Evliliğin ardından Leonard Woolf, eşini mutlu etmek için elinden geleni yapar. Onun yazdığı yazılar için daima teşvik ve takdir eder. Onun en büyük destekçisi olur. Ancak 1913 yılında kalkıştığı intihar girişimini engelleyemez. İlk romanı Dışa Yolculuk 1915’te yayınlanır.
1919’da Gece ve Gündüz, ardından kardeşi Thaby ’den izler taşıyan Jacop’un Odası 1922’de basılır. Eserleri elliden fazla dile çevrilir. Amerika’da en çok satan kitaplar arasında yer alır. Kapısından giremediği okulların onur konuğu olarak davetler alır, pek çok konferansın gözde ismi olur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.