- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kıbrıs Türk Evvel Zaman Düğünleri
KKTC Milli Eğitim Ve Kültür Bakanlığı Yayınları arasında yer alan ve henüz yayınlanmış olan “Kıbrıs Türk Evvel Zaman Düğünleri” adlı kitap hediye edildi bana.
Kitabın yazarı Nurperi Özgener. Sağ olsunlar adıma imzalayarak bana göndermişler. Bir solukta okudum desem yalan olmaz. Buram buram bizim kültürümüz kokuyor, Kıbrıs ve Kıbrıs Türkü kokuyor.
Kitabı ilk elinize aldığınızda kapak resmi dikkatinizi çekiyor. Siyah beyaz olan resmin ortasında beyaz gelinlikler içinde bir gelin. Yanında eşi ve kardeşleri olduğunu sandığım insanlar var. Erkeklerin hepsinin kafalarında fes var. Yıllar ötesinden bize haykıran bir resim. Arka kapakta ise oynayan, göbek atan fistanlı iki yaşlı bayan resmi var. Kapak fotoğrafı 1930 yılında basılmış “The Island Of Cyprus” kitabından alınmış. Kapak tasarımı da kitabın yazarı tarafından yapılmış.
EditörlerErdinç Akgür ve Bünyamin Merhametsiz olarak veriliyor. Önsöz kısmında Kültür Dairesi Müdürü Sayın Kerim Akpolat şöyle diyor: “ Kültür Dairesi tarafından desteklenerek yayımlanan “Kıbrıs Türk Evvel Zaman Düğünleri” adlı bu eserde, geçmişte düğünlerimizde uygulanmakta olan fakat günümüzde unutulmaya yüz tutmuş geleneklerimizin nasıl olduğu hakkında bilgi vermektedir. Kitapta yer alan kaynak kişilerden yaşanmışlıklarını kendi anlatımlarıyla aktarılmaktadır. Topluma kazandırılmasında katkı koyduğumuz arşiv niteliğindeki bu kitabı keyifle okuyacağınıza inanıyorum. Bu kitabın gelecek nesillere kaynak oluşturacağından hiç şüphem yoktur.”
Biz de bu noktada Sayın Müdüre katılıyoruz. Gerçekten eser, bir kaynak olacak nitelikte geçmişimize ışık tutuyor. Kültürümüzü ve yaşayış biçimimizi geleceğe taşıyor. Biz, yayımlanan bu eseri oldukça başarılı ve faydalı bulduk. O nedenle her Kıbrıslı Türkün elinin altında olması gereken ve baş vurulabilecek bir kaynak olarak addediyoruz. Hazırlayanlara, emeği geçen herkese teşekkür ediyopruz.
Kitaptan bölümler:
“Önceden oğlanla kızın birbirini önceden görmesi, tanışmaları, konuşup anlaşmaları yokmuş. Genellikle birbirlerinin kapı komşusu olurlarmış. Veya oğlanın annesi kızı görür beğenir ve oğluna “Şu kızı sana isteyelim” dermiş. Oğlan da “Tamam” dermiş. Bazen de çeşme başlarında kızı görme olurmuş. Kız, suyunu doldurup giderken, bir erkek onu görüp bıyığını bükerse, seni beğendim, isteyeceğim demekmiş. Kız da çemberini hafif açarsa ben de beğendim demekmiş. Böylece anlaşma başlarmış.”
Bazen de evlilik aracı kişiler tarafından gerçekleşirmiş. Kız ile erkek arasında mektup taşıyan kadınlar varmış. Görücülükle olan evliliklerde genelde anne ve babanın sözü geçermiş. Anne baba formaliteden “Kıza soralım” dermiş ama son sözü kendileri söylermiş. Cevap olumlu ise birkaç gün içinde iadeyi ziyarete gidilirse iş oldu demekmiş. Ondan sonra aileler aralarında bir anlaşma yapıp ne vereceklerini kararlaştırırlarmış. Tarla mı verilecek, hayvan mı verilecek, para mı verilecek bu ailelerin maddi durumuna göre değişirmiş. Ve alınan karar muhtara da tasdik ettirilirmiş.
“O zaman nişanlı olan gençler düğün gecesine kadar bir araya getirilmezmiş.”
“O zamanlarda kızı vermek için istenilen en yaygın şey oğlanın bir evi olmasıymış. Evi olmayan erkeğe kız pek verilmezmiş.”
“Düğünler genelde Eylül ayında yapılırmış. Harmanını kaldıracak, mahsulünü kaldıracak, satacak para alacak ve düğünü ona göre yapacak. Bütün bunlar da Eylül ayına denk gelirmiş. Eylül ayı içinde evlenilirmiş. Hatta “Soğuklar başlıyor, donacak bu çocuklar. Hadi evlendirelim kendileri. Kucak sıcaktır.” diye şakası dahi yapılırmış.”
“Düğün hazırlıkları yapılırmış. Gelinlik, damatlık dikilirmiş. Davetiyeler hazırlanırmış. O zamanın davetiyesi mersin dalıymış. Herkese verilirmiş. Mersin dalı bulamayanlar zeytin dalı verirmiş.”
“Civar köylerden gelen misafirler mum ile davet edilirmiş. Kız tarafı, mum dağıtırken, mumun altını yeşil boya ile boyarmış. Ağır, zengin misafirleri de bu yeşil götlü mumla davet ederlermiş. Ama bu mumlar çok az sayıda imiş. 4-5 kişiyi geçmezmiş. Genelde en zengiin kişiler olurmuş. Ve bu yeşil mumu alan kişiler mutlaka düğüne gider ve altın takarmış. O günlerden bir se şu söz kalmış: “Ne yeşil götlü mum mu verdim sana da geldin?” sözü buradan kalmış.”
“Düğünlerde yemekler yapılır, oyunlar oynanırmış. Dövme denilen yemekler yapılırmış. Buna herse diyenler de var. Buğday dövülürmüş Kazan dolusu dövme yapılırmış. Koyun, keçi kesip pişirirlermiş. Etler, kemiklerinden ayrılır fırına sürülürmüş.”
“Etler kazanda kaynatılırmış. İçine buğday atarlarmış. Gelen giden alır yermiş. Evlere götürenler de olurmuş.”
“Köy kadınları toplanır, yorgan döşek yaparmış. Yorganları kaplarlarmış. Sonra yorganın üzerinde erkek çocuk yuvarlarlarmış. Bunun amacı doğacak çocuk da erkek olsun diye imiş.
“Önceden düğünlerde yardımlaşma vardı. Düğünün bütün masrafları düğün sahibine bırakılmazdı. Köylüler de yardım ederdi. Kimileri koyun verirdi, kimileri keçi verirdi. Kimileri içkileri alırdı. Kimileri patates, kolakas, domates gibi yiyecekleri alır verirdi. Herkes maddi durumuna göre katkı sağlardı.”
“O zamanlar gumbaro denilen yardımcılar vardı. Bunlar, bu iş için seçilirdi. Gumbarolar, düğüne masraf ederlerdi. Dört gumbaro seçilir ve bunlar masrafları kendi aralarında paylaşırdı. Düğün düzenlemesi bu gumbarolara aitti.”
“Gumbarolar, deneyimli insanlardır. Düğünde akıl hocalığı yaparlar. Fırınları bir gün önceden ayarlarlar, patatesleri soyarlar, yemekleri bir gün öncesinden hazır ederlerdi.”
“Bir de Gumera vardı. Gumbaronun karısı olurdu Gumbarolar dışarda iş yaparken gumereler de içerde iş yapardı.”
Kültür Dairesi kitabı ücretsiz olarak dağıtıyor. Bitmeden elinizi çabuk tutup bir an önce bu değerli eseri alınız demekten kendimi alamıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.