UMUTLAR ÜLKESİ
UYKUCU KRAL (masal kitabından bir bölüm)
Evvel zaman içinde, umut sevgi içinde uzak, çok uzak bir diyarda, ünlü bir yaşlı bilge yaşarmış. Onu herkes tanırmış. Başı derde giren kendini onun kapısında bulurmuş. Karşılaştıkları işin içinden çıkamayan ona danışırmış.
Şanssız, mutsuz, dertli, kederli kim varsa ona koşar, sorununa çare ararmış. Bu yaşlı dedenin adı Bilgin Bilge Dede’ymiş. Onun yanına varıp da sevmeyen, kapısını çalıp da derman bulmayan, dinleyip de huzur tatmayan tek bir Allah’ın kuluna rastlanmazmış. Bilgin Bilge Dede’nin ünü, Karanlıklar Ülkesi halkının kulağına kadar ulaşmış.
Karanlıklar Ülkesinin Uykucu Kral’ı, tembellikten günün çoğunu yatakta geçirir, hep uyumak istermiş. Etliye sütlüye bulaşmaz, devlet işlerini sürekli aksatırmış. Halk, git gide fakirleşip sıkıntıya düşmüş. Herkes mutsuz ve kaygılı, bir kurtuluş beklentisine umudunu bağlamış.
Sarayın ileri gelen görevlilerinden biri, cesaretini toplayıp bir gün kralın huzuruna çıkmış. Yerlere kadar eğilip kralı selamladıktan ve saygısını abartarak sergiledikten sonra söze başlamış:
−Değerli Kralım, ben, size ve ülkemize yardım edecek birini tanıyorum. İzin verin onu buraya çağırıp dertlerimize derman arayalım demiş.
Kral hiddetini açığa vuran kulak tırmalayan sesiyle:
−Kimmiş bu çok bilmiş? diye böbürlenmiş. Görevli kendinden emin bir tavırla:
−Çok uzaklarda yaşayan Bilgin Dede isimli bilge bir ihtiyar Kralım demiş. Kral:
−Ha, şu ihtiyar mı? Benim de kulağıma çalındı o diye, bir süre alnını sıvazlayıp düşünceye dalmış. Ani bir kararla:
−Çabuk atımı, hizmetkârlarımı hazırlayın! Yola çıkıyoruz hemen! diye emirler yağdırmaya başlamış.
−Ama Kralım, sizin bu kadar uzun yola gitmeniz hiç güvenli değil! diyen yalvarışlara hiç aldırış etmemiş Kral. Dediğim dedik diyerek söylenenleri kulak ardı etmiş ve hizmetlileriyle birlikte yola koyulmuş.
KRAL YOLA KOYULUYOR
Seyahatin büyük bir bölümünde, gökler gürlüyor, şimşekler çakıyor, şakır şakır yağmur yağıyormuş. Genç Kral, hizmetkârlarıyla az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, iliklerine kadar ıslanmış.
Yağmur altında ıslanırken kralmış, başkasıymış, meğer hiç farkı yokmuş! diyecek olmuş. Olmuş ama utanıp, susup, aklından geçenleri açık etmemeyi yeğlemiş.
Üç tam gün yol aldıktan sonra yağmurlar kesilmiş. Güneş, parlak heybetiyle gökyüzünde yükselmiş. Pırıl pırıl ve sıcacık ışıklarının değdiği her yerden enerji ve canlılık fışkırıyormuş.
Genç Kral:
Ey Güneş! Isın, ışığın her yerde! Sen doğarken kraldan emir almazsın! Kim kimdir, ne nedir demeden herkese, her şeye eşitçe canlılık saçarsın! diyecek olmuş. Olmuş da dişlerini sıkıp sözlerini ağzına hapsetmiş.
Kral ve yardımcıları, oylum oylum akan bir derenin kenarında mola verip konaklamışlar. Cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar; sarayından, yatağından çıkmayan genç kralın dikkatini çekmiş. Kralın yüreği yumuşamış.
Kral, ötüşüyle yüreğini coşturan güldeki bülbüle dönüp:
−Neden böyle sabah seherden akşam serine dek, hiç durmadan şakıyıp durursun? Sen, hiç mi yorulmazsın? Hep böyle mutlu, cıvıl cıvıl ötmeyi nasıl başarırsın? diye bülbüle sorular yağdırmış.
Bülbül daha da gür sesle şakıyarak:
−Bana dallarını açan, beni sevgiyle kucaklayan, yapraklarıyla gölgelendiren, tohum ve meyveleriyle besleyen ağaçlara teşekkür ediyorum demiş. Ayrıca ötüşümle herkesi mutlu ettiğimi görünce ben de mutlu oluyorum diye ötüşünü titretmiş.
Kral “hım” deyip bir an düşünse de yine de tatmin olmamış:
−Ama sen bir teşekkürle yetinmiyor, sürekli cıvıldıyorsun...
−Nasıl yetinebilirim ki!
Yağmurlarla beslenen derelerden suyumu içiyorum. Mis gibi havayla nefes alıyor, yaşamda kalıyorum! Bin bir güzel çiçeğe ve güle konup onlara sevgimi, hayranlığımı ilan ediyorum! Güneşte ısınmanın, hayat ve enerji dolmanın doyasıya keyfini çıkarıyorum! Nereye baksam, neyi görsem benim de payımın olduğu mükemmel bir uyum var her yerde!
Doğadaki tüm arkadaşlarıma, teşekkürlerimi, sevgimi, sevincimi, hayranlığımı ne kadar cıvıldasam da azdır!
Miskin Kral, birdenbire içinin ürperdiğini hissetmiş. Bir kuş beyni kadar beyni olmadığını düşünmüş. İlk kez kendinden utanmış. Kurumaya başlayan ipek pantolonuna sıvanmış çamurları, hizmet almadan silkelemek gelmiş içinden ama yapamamış. (devamı var)
Ayşe Yarman Öztekin
“Umutlar Ülkesi” masal kitabımdan