- 541 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇALDIRAN - 6. BÖLÜM
ÇALDIRAN - 6. BÖLÜM
"Bitmeyen" bir savaşın gizli tarihinden...
(ulusal-ideolojik, tarihsel piyes / senaryo)
YAZAR: ELŞEN İSMAİL
K a r a k t e r l e r:
ŞAH İSMAİL SAFEVİ / HATAİ - Azerbaycan Safevi Devleti Hükümdarı, Türk asıllı Şah, şair, sanatçı
YAVUZ SULTAN SELİM - Osmanlı imparatoru, Türk asıllı Sultan
*** *** ***
MEHMET - Osmanlı istihbaratçısı, Kamber Ali`nin yardımcısı
BANUNUR - Erdebil valisinin kızı, “Bacılar” adlı gizli örgütün üyesi
KAMBER ALİ - Osmanlı istihbaratçısı, Yavuz Sultan Selim’in özel muhabiri
ŞEYH - "Kutsal Ali Ocak" adlı gizli bir teşkilatın önderi
"DİLSİZ" ŞAMAN - bir mağarada yaşayan bir Şaman
AĞA DERVİŞ – Tebrizli bir derviş
*** *** ***
TAÇLI BEGÜM - Şah İsmail’in eşi, “Bacılar” adlı gizli örgütün lideri
AYŞE HAFİZE SULTAN - Sultan Selim’in hanımı
*** *** ***
HÜSEYİN BEY ŞAMLI - Şah İsmail’in lalası, Safeviler devletinin ilk Emir-Al-Umarası (ordu komutanı) ve Vekili
MUHAMMED HAN USTACLI - Safeviler devletinin Diyarbakır beylerbeyi ve Emir-Al-Umarası (ordu komutanı) (1510-1514)
DURMUŞ HAN ŞAMLI - Safeviler devletinin İsfahan beylerbeyi
HERSEKLİ AHMET PAŞA – Osmanlı sadrazamı (1 Ağustos 1512 — 28 Kasım 1514)
KOCA MUSTAFA PAŞA - Osmanlı sadrazamı (6 Ocak 1512 — 23 Kasım 1512)
MALKOÇOĞLU TURALİ BEY – Osmanlı sancak beyi, ordu başçısı
ŞEHZADE SÜLEYMAN - Sultan Selimin oğlu, Şehzade, ordu başçısı
*** *** ***
HAMDULLAH FARSİ – Safevi devletinde yazı işlerinden sorumlu adam, genel olarak “Mirza” lakaplı adamlardan
ABDULLAH EL-VAHAP – Osmanlıda dini idarelerde çalışan adamlardan biri
FİRUZ HUMEYNİ – Safevi devletinde mali işlerden sorumlu memur
EBU HİLAF EL-BAĞDADİ – aslı Bağdatlı olan Osmanlı taciri
VENEDİK KRALI
ROMA PAPASI
Bölüm karakterleri:
“ŞAHKULU” HALİL AĞA – Osmanlının doğu illerinden birinde eski memur yardımcısı, yeni isyancı
HAYDAR AĞA – ERDEBİL valisi
MİRZA ALİ – LAHİCAN, GİLAN hakimi...
*** *** ***
Not: Bu eserdeki karakterler ve olaylar tarihle ilgili olmasına rağmen, yazar tarafından da bazı eklemeler yapılmıştır. Piyes / senaryo tamamen tarihsel değil, ulusal-ideolojik tebligat ve eğlence için yazılmıştır. Olası yanlış anlamalar için şimdiden özür dileriz. Amacımız, ulusal birliğe çağırış yapmak ve görkemli tarihimizden ilham alarak güzel bir eser yaratmaktır. Hoş anlar geçirmeniz dileğiyle…
*** *** ***
(Okurken film tadı almak istiyorsanız, her sahnenin başında verdiğimiz linkte olan fon müziği eşliğinde okumanızı tavsiye ederiz. )
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=9yqFC-dkHro
İSTANBUL… Siyah elbiseli, siyah kapşonlu adamlar meydana doğru yürümektedir. Arkalarından Şahkulu elleri bağlı şekilde ve çevresinde birkaç Osmanlı yeniçerisi geliyor… Meydanın tam ortasında darağacı, idam sehpası ve ahaliyle birlikte birkaç Osmanlı saray memurları var… Şahkulu gururla yürümektedir ve ona bakan insanlara gülümsemeye çalışır… Bir süre sonra onu idam sehpasına çıkarırlar. Ve memurlardan biri öne gelip Şahkulu hakkında verilen hükmü yazılan kâğıttan okumaya başlar… Şahkulu ise onu duymaz, çünkü hayali onu çok uzaklara götürür. Çocukluk yılları, bu zaman kadar geçen hayatı ve d. olaylar canlanır gözünde… Pir Sultan Abdal, Şah Hatai ve gönülleri fethetmiş nice şairlerin şiirlerini her zaman nasıl ezberlediğini hatırlar ve kendi içinde bir isyan, bir kurtuluş, bir özgürlük nağmesi okur gibi olur. O sırada Pir Sultan Abdalın “Şaha Giderim” şiirini hatırlar ve kendi kendine söyler.
“ŞAHKULU” HALİL AĞA: (mutlu bir yüzle)
Karşıda görünen hey dost, ne güzel yayla,
Bir dem süremedim vallah, giderim böyle.
Ala gözlü pirim, pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan hey dost şaha giderim
—
Eğer göğerüben hey dost, bostan olursam,
Şu halkın diline hey dost, destan olursam,
Kara toprak senden, senden üstün olursam,
Ben de bu yayladan hey dost şaha giderim.
—
Alınmış abdestim hey dost, aldırırlarsa,
Kılınmış namazım hey dost, kıldırırlarsa,
Sizde şah diyeni hey dost, öldürürlerse,
Ben de bu yayladan hey dost, şaha giderim.
—
Pir Sultan Abdalım hey dost dünya durulmaz,
Gitti giden ömür, ömür geri dönülmez,
Gözlerimde şah yolundan ayrılmaz,
Ben de bu yayladan hey dost şaha giderim.
Cellat ilmiği Şahkulu’nun boynuna geçirir. O son kez insanlara bakar. Orda bulunan halkın gözlerinde yaş, yüreklerinde hüzün olduğunu fark eder. Sonra ise memurlara bakar. Hepsi nasıl da dünden razıymış gibi görünüyor. Hepsi kendi çıkarları için çalışan vicdansızlar – diye, Şahkulu düşünür… Cellat sehpaya tekme atar ve Şahkulu can çekişmeye başlar. O sırada ona doğru gülümseyen bir çift sinsi göz bakar uzaklardan - o Abdullah El-Vahap’ın gözleridir…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=AY01w36wNgw
İSFAHAN… Beylerbeyi Durmuş Han Şamlı konağı... Casuslarla Durmuş Hanın adamları arasında büyük bir arbede yaşanır… Her iki taraftan ölen ve yaralananlar olur… Uzun süren çekişmeden sonra bir casus kalır ve kaçarken Durmuş Han kendisi onu yaralar. Ona yakın gelir ve kılıcını ona doğru çeker…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=g_j3xL5winw
ERDEBİL… Mehmet zindanda otururken nöbetçilerden biri onun hücresinin kapısını açar. Mehmet şaşırır ve ayağa kalkar. O sırada nöbetçinin arkasında siyah giysili bir kadın görünür. Mehmet ona doğru bakar ve onu tanır. Çünkü o sevdiği kadın Banunur’dur.
MEHMET: (şaşkın) Banunur?
Banunur ona sarılır. O sırada nöbetçi gider ve çiftleri yalnız bırakır.
BANUNUR: (büyük hasret ve aşkla) geldim, sevdiğim, geldim, yiğidim.
MEHMET: (sevinçle) sen, sen nasıl geldin. Aman Allah’ım bu gerçek mi?
BANUNUR: (heyecanlı) babamla konuşacağım. Seni buradan kurtarıp evleneceğiz.
MEHMET: (gülümsüyor) çok mutluyum. Her şey o kadar güzel ki… Hiçbir şeyi sorgulayacak değilim.
BANUNUR: (sevinçle) merak etme, her şey çok güzel olacak!
Sarılırlar.
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=IYU3D8PKxgU
İSTANBUL… Gece Yavuz Sultan Selim odasında uyurken odaya birkaç siyah maskeli adam girer. Ve Sultan uyanıp onları fark edene kadar onlar kalın bir iple ona saldırırlar. Taraflar arasında büyük arbede yaşanır ve sonda Sultan Selim çabalayarak mücadele verir. O sırada maskelilerin arkasında babası yaşlı Sultan Beyazıt görünür. Yavuz Sultan Selim şaşkın gözlerle babasına bakarken maskeliler onu boğar ve Sultan rüyadan uyanır…
YAVUZ SULTAN SELİM: (korkmuş ve tedirgin) aman Allah’ım, bu nasıl bir rüya idi böyle. Neden babam beni öldürtmeye kalktı? Neler oluyor? Benim bu kâbusu biran önce çözmem lazım. Eminim bu rüya bir şeye işaret ediyor.
Telaşlı halde yerinden kalkarak yanındaki küçük sehpa üzerindeki su bardağından su içer.
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=RTtpsjXj618
ERDEBİL… Sabah saatlerinde Banunur konakta babasıyla konuşuyor.
BANUNUR: (sinirli) beni anlamıyorsun, baba. Ben Mehmet’e aşığım ve ne olur olsun onunla evlenmek istiyorum…
Babası kızgın şekilde bakar ve elindeki tespihini çevirir…
HAYDAR AĞA: (sinirli) ben bir Osmanlı casusuna kız vermem!
BANUNUR: (gergin halde karşısındaki masada ne varsa devirir) benim “Bacılar”dan olduğumu unutma, baba! İstediğim her şeyi yapmakta özgürüm!
Her ikisi gergin bakışlarla bakışırlar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=r857HU7CsMU
TEBRİZ… Şah Sarayı… Şah İsmail ve Şeyh görüşürler…
ŞEYH: (fikirli) korkarım bizi öyle bir girdaba sürüklemişler ki, kurtula bilmemiz çok zor…
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (düşünür) her şey öyle hızla ilerliyor ki, savaş her an kapıda gibi görünüyor.
ŞEYH: dervişler haber etti – Şahkulu’yu idam etmişler.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (derin bir ah çeker) bir şey yapamazdım. Hem de böyle bir zamanda…
ŞEYH: (temkinli) anlıyorum. Fakat milletimizin refahını sağlayamazsak, o zaman bu devlet neden var?
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (düşünür) haklısın aslında. Ama ben Şeybani Hanla yaşadıklarımı Sultan Selimle yaşamak istemiyorum. O yüzden bir mektup yazdım, görüşeceğim!
ŞEYH: tehlikeli olabilir. Dikkat et. Düşmanlar fırsat kovalıyor şuanda…
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (gülümsüyor) ben hep tehlike içinde yaşadım. Hatırlamıyor musun?
ŞEYH: (derin bir ah çeker) evet. Çocukluğundan bu yana rahat bir gün görmedin sen…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=e_s4RiMgrw0
LAHİCAN… YILLAR ÖNCE… Bölge hâkimi Mirza Ali ve Şeyh bir konakta görüşürler…
ŞEYH: (derin bakışlarıyla) beni iyi dinle, Mirza. İsmail bizim kurtuluş önderimiz olacak! O yüzden onu Rüstem’in adamlarından korumak zorundayız. Kardeşi Sultan Ali kandırılıp öldürüldü. İbrahim ise hasta yatıyor. Bizim umudumuz yalnız İsmail’dir.
MİRZA ALİ: (sakin bir yüz ifadesiyle) sizi çok iyi anladım, Şeyhim! İsmail Safevi benim topraklarımda olduğu sürece onu benden kimse alamaz! (ciddi ve sert) Gerekirse Rüstem’in kendisi gelsin. Ama ölürüm de sizin emrinizden çıkmam!
ŞEYH: (gülümsüyor) Yüce Tanrı seni korusun!
Şeyh vedalaşarak gittikten sonra zaman bir süre sakin geçer… Ama daha sonra Rüstem’in adamları hızla orya gelirler. Dışarıdaki karmaşanın sesini duyan Mirza Ali bizzat kendisi onların önüne çıkar.
Adamlardan biri: (gergin) önümüzden çekil, Mirza, yoksa Rüstem’e cevap veremezsin.
MİRZA ALİ: (sakin bir yüz ifadesiyle) Allah sizi hidayete getirsin, neyin peşindesiniz?
Adam: İsmail Safevi’ni bize teslim edeceksin. Sır gibi saklıyorsun, yüzünden belli.
MİRZA ALİ: (ellerini göğe kaldırarak) Yüce Yaratana ant olsun ki, benim öyle bir sırrım yok!
Adam: (gergin) kan çıkar, Mirza!
MİRZA ALİ: (gülümser ve yavaş yavaş sinirlenir) verilecek bir canımız var, o da Allaha!
Bu zaman Şeyhin adamları saklandıkları yerden çıkarlar ve Mirza Ali’nin adamlarıyla birleşirler. Gelenler kısa zamanda ablukaya alınır.
MİRZA ALİ: (sakin bir yüz ifadesiyle) bence başınız gövdenizin üzerindeyken gidin!
Adamlar çaresiz kalıp orayı terk eder. Ama Şeyhin adamları onları takip eder ve yolda kuytu bir yerde onları tuzağa düşürüp hepsini öldürürler. Haber Şeyhe vardığında o Mirza Alinin konağına döner ve birlikte İsmail’in saklandığı kaleye giderler. Orada küçük İsmail her ikisini görünce sevinir ve gülümser. Şeyh onun başını sıvazlar.
ŞEYH: (heyecanlı ve sevinçli) gerekirse hepimiz senin yolunda öleceğiz, mürşidim, ama sen tüm milletimizin kurtarıcısı olacaksın!
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=ZEYRWAcmMno
TEBRİZ… ŞİMDİ… Şah Sarayı… Şeyh ve şah İsmail konuşuyorlar…
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (duygusal) o gün beni korumasaydınız, belki de bu günleri göremeyecektik.
ŞEYH: (gülümsüyor) Dilsiz Şaman senin ismini söyleyince başka yolumuz yoktu. Sen Türkman elinin refahı için daha önceden seçilen kişiydin.
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (duygusal) kardeşlerim öldüler ama…
ŞEYH: (duygulanıyor) vatan için hepimiz ölmeye ant içmemiş miyiz?
ŞAH İSMAİL SAFEVİ: (gururlu) evet! Azerbaycan bütünleşmedikçe bana rahat yok! Osmanlıyla savaşmaktan ona göre kaçıyorum. Kuzeyde bizleri bekleyen onca kardeşimiz var! Şirvanşahlar’ı yok edip o toprakları da birleştireceğiz! Ant olsun, eğer ki buna ömrüm yetmez ise, evlatlarımdan biri elbet bu görevi şerefle üstlenecek ve gün gelecek tüm Azerbaycan bütün olacak! (duygulanır)
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=PL5nYru0IP8
İSTANBUL… Sultan Sarayı… Yavuz Sultan Selim ve eşi Ayşe Hafize Sultan yemek yerken konuşurlar…
YAVUZ SULTAN SELİM: (yorgun gözlerle) bu gece çok kötü bir kâbus gördüm, Sultanım.
AYŞE HAFİZE SULTAN: (endişeli ve meraklı) neyle ilgiliydi?
YAVUZ SULTAN SELİM: (düşünceli) bilmiyorum, tam anlayamadım. Ama babam beni öldürmeğe gelmişti.
Ayşe Sultan şaşırır ve yemeği bırakır.
AYŞE HAFİZE SULTAN: ne diyorsun, sen?
YAVUZ SULTAN SELİM: (düşünceli) sence bu rüyayı ne yormalıyız?
AYŞE HAFİZE SULTAN: (düşünceli) bilmiyorum. Ama Kam Ana ile konuşmam lazım. O ne derse o olur.
Bakışırlar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=wpwy3aTGx-A
İSFAHAN… Durmuş Han adamlarıyla konağında konuşuyor.
DURMUŞ HAN ŞAMLI: ne diyorsunuz? Adam konuşmuyor, ne yapacağız? Öldürmek fayda etmez!
Adamlardan biri: (bir süre düşündükten sonra) bence bırakalım gitsin.
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (şaşkın) neden?
Adamlardan biri: (düşünceli) eminim bu olay farslarla ilgilidir. Ve sizin kararınızı değiştirmeye tahrik etmek içindir. Eğer biz onu burada çok saklarsak ve ya öldürürsek hainler er ya da geç ikinci planla yine gelecekler. Ama onu bırakır ve takip edersek o zaman “yılanın başını” da buluruz.
Her kes fikri beğenir ve onlaylar. Durmuş Han düşünür.
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (düşünceli) haklısın. Takip edelim. Elbet sahibine koşacak o it.
Gülümser ve konuşmaya devam ederler…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=jVea23LkTkI
DİYARBAKIR… Bir han… 3-4 eşkıya kılıklı adam hana girerler. Karşıda bir masa başında onları bekleyen Ebu Hilaf El-Bağdadi ile görüşürler…
EBU HİLAF EL-BAĞDADİ: (sinsi bakışlarla) bin yıllık Türk yurdu sizin olsun istiyor musunuz?
Eşkıyalar şaşkınlıkla ve sevinçle bir birine bakarlar…
Eşkıya lideri: nasıl olacak o iş?
EBU HİLAF EL-BAĞDADİ: (sinsi bakışlarla) orasını bize bırakın. Diyarbakır ve etrafını Türklerden temizleyeceğiz! Ve gün gelecek sizler bu Türk yurdunu kendi başkentiniz ilan edeceksiniz!
Eşkıya lideri: Doğu toprakları da bizim olacaksa, güzel fikir.
Bakışırlar…
*** *** ***
Sahne fon müziği: www.youtube.com/watch?v=fWbndmobmzw
İSFAHAN… Bir casus gece saatlerinde yolla ilerliyor. Karşısına eski bir baraka çıktığı zaman duraksar ve arkasına döner. Onu takip eden kimsenin olmadığı kanaatine geldiği anda barakaya girer. Oradan elbisesini değişmiş halde çıkar ve yoluna devam eder. Bir süre sonra karşısına bir çay çıkar. Çaya iner ve küçük bir tekne ile çayın öbür tarafına geçer. O sırada onu takip eden birkaç adam büyük ustalıkla kendilerini gizleyerek onun arkasınca giderler… Sonda casus bir konağa varır ve içeri girer. Orada Firuz Humeyni ile görüşür. Casusu takip eden adamlar her şeyi iyice izledikten ve görüştüğü adamın kimliğini öğrendikten sonra oradan ayrılırlar.
Sabah… Firuz Humeyni konaktan ayrılırken karşısında Kızılbaş askerlerini görür ve şaşırır.
FİRUZ HUMEYNİ: (şaşkın yüz ifadesiyle) beyler, sizler ne yapıyorsunuz? Benim Safevi devletinin saygın bir memuru olduğumu bilmiyor musunuz?
O sırada arka tarafta at üzerinde olup yüzünü gizlemeye çalışan Durmuş Han Şamlı ileri gelir.
DURMUŞ HAN ŞAMLI: (sinirli bir gülümseme ile) Kızılbaş devletine ihanet ettiğin için seni idam bekliyor, Firuz Humeyni bey!
Firuz korkarak geri çekilir…
*** *** ***
6.BÖLÜMÜN SONU
YORUMLARINIZI VE TAHMİNLERİNİZİ BEKLİYORUZ.
İYİ EĞLENCELER…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.