- 619 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
AĞAÇLARA ŞARKI SÖYLEYEN KADIN
Zamanın nazenin çiçeği… Bazen topraksız, bazen güneşsiz, hatta bazen nefes almadan büyüyordu… Büyürken ,tozlu sandıklarda biriktirdiği muşambalar…Bilmiyordu günü geldiğinde hole serili olacaklar…Bilseydi sandıkların tozlanmasına izin verir miydi hiç…Bilseydi sandıklara kilit vurulur muydu hiç…
Güneşin kaynayan bakışında, her gün biraz daha mütevazı bir değişim ile berraklaşan karların, zarif bir eda ile eriyen yanlarını toprağın bağrına damla damla bırakışını, tıpkı mavi gözlü bir kız çocuğunun “Babam nerede kaldı anne?” deyişinde saklı buldu, göğün davetine icap eden ulu çınar… Eti kemiklerden ayıran özlemin yırtıcı kimliği, zamanın nazenin çiçeğini kimi zaman yosun tutmuş sularda ferahlamaya mecbur bırakırken, kimi zaman da tevazuda toprak gibi olmayı bilmeyenlerce yapraklarına ayrık otu denilerek sürat ile koparılıyordu…Oysa yaprakları gökkuşağının renkleri ile bezeli, güzelliğin adeta yansıyan haliydi…
Yorgun bakışlı, soluk benizli
Kuruyan yaprakların karşımda dizili...
Ulu çınarın tebessüm edişi, baharın taze dokunuşunda saklı hanımeli rayihası kıvamında buram buram yaklaşırdı, zamanın nazenin çiçeğine .Bu sıcak tebessüme karşılık kıvrılan dudaklarının kavisinde dirilen , özlem közlerinin kuruttuğu gönlü artık yalnızca o koca gölgenin altında şarkı söyleyecekti. Bundandır insanlığa suskunluğu, bundandır bestelerini ilk onunla paylaşması… Şehrinde olmayan denizin asi ama özgür dalgalarını, onun rüzgar ile dans eden yemyeşil yaprak ile bezeli dallarında buluyordu. Kaçıyordu… Bazen bulunabilmek ümidiyle, bazen de sırların saklandığı demir parmaklıklar ile döşeli soğuk duvarların olduğu yere…
Umudu ,seher vaktinde güllere güzelliğini şakıyan bülbülün sesinde bulurken, zifiri karanlıkların an geldiğinde güne uyanması kaidesini hatırlayıp bir kez daha yapraklarına yaşam tozu ile renk kattı zamanın nazenin çiçeği…
Yıldızlar sanki bir şehrâyin gecesine itina ile süslenirken , gecenin vârisi olan ay ; hilal mi dolunay mı olmalıydım telaşı içinde, şarkılar söyleyen zamanın nazenin çiçeğine, tebessümleri ile eşlik eden ulu çınarın dostane kucaklayışını tıpkı , adımlarını yeni yeni atmaya başlayan minik bir kız çocuğunun karşısında , bir orkestranın maestrosunun en ufak hareketini takip edişi gibi, dizini kanatmadan elini tutabilmek için bekleyen bir babaya benzetti… Sevgi ile bekleyen...Sabır ile gülümseyen ve umut eden, düşmesin isteyen... Tuttuğu minik el avuçları arasında ne kadar zaman geçerse geçsin hep minik kalacaktı...Ve o nazenin çicek ne güneşsiz ne de topraksız kalmalıydı...
ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN.
YORUMLAR
İnsan bazen nazenin çiçeği gibi kaçmak ister. Aslında anlatmak istediği bulunmak istemek olabilir ama anlamak için de yürek gerek.
Zamanın nazenin çiçeği Ulu Çınarsız kalmasın... Çünkü onu koparmak isteyenler çok fazla...
Ellerine emeğine ve yüreğine sağlık yine... Teşekkür ederiz.😊
ZSENADOĞANTEKİN
Karmakarışık kimselerden kaçarken, gerçekliğin perdesinin altında kaybolmayı istemek...