- 346 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İyi Akşamlar; Gül Yanaklı Prensesim
Öyle yolda kendi önüme bakarak giderken, gözüm birden ona takıldı. „Bakar mısınız!“ deme cesaretim olmadığı için bir şey söyleyemedim. Ama ne hikmetse o şöyle bir dönüp bakınca koşarak yüreğimle mecazi olarak ona öyle sarildım ki, anlatamam. Hala o yüce yüreğe sarılarak nefes alıyor ve yaşıyorum. Daha önceden sadece biyolojik olarak hava alip veriyormuşum meğerse, ama onun gelişiyle yaşamanın bir anlamı, bir güzelliği, inanilmaz dercede büyük bir paylaşımı oldu ve de oluyor. O gün bu gündür hayat yollarında beraber yürüyoruz omuz omuza, yürek yüreğe, el ele, gönül gönüle, güle güle, bazen hüzünlene hüzünlene ve bazen de ağlaya aglaya! Yoluna kurban olsun bu can. İyi ki, geldin, iyi ki bana yaşamayı ve yaşatmayı öğrettin. Sana minnettarım saygıdeğer ve güzel insan, yüregimin sahibi „Gül Yanaklı Prensesim“
Şimdi sana tarih yazan bir yürek var burada. Cemal Süreyya Üstadın da söylediği gibi: “Dokunulmasa da, görülmese de; kalpte yer verilir bazısına, nedensiz …“ Ama ben seni görüyorum, dokunuyorum, sana yazıyorum, seninle beraber çay da içiyorum, mey de içiyorum, üstüne üstlük nedensiz de seviyorum. Senin; her “deli adam, sen kafayı yemişsin bu yaşında” demelerini de çok seviyorum. Ne güzel boşu boşuna depresyona ve bunalımlara girip tükeneceğime, tedaviden tedaviye koşacağıma sana tutulmuşum „sıtma gibi“. Yani sana hastayım. Akşamın güzel olsun benim “ay yüzlü, gamze yanaklı, münevver bakışlı” Meleğim.
Acilden, acilen ananons edildin, seni bekleyen biri var diye. Taze kana ihtiyacım var, ben de sana kan vermek için zaten acile uğramıştım. Aşk kanı, seni aşkla seviyorum.
H. H. Arslan - 1 Haziran/ 1. Juni 2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.