- 510 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜZELLEŞMENİN YERİ..
Dünyanın her neresinde olursa olsun pazar günleri bütün kuaförlerin müşteri açısında en bereketli günleri olarak bilinir.
Bizde her hafta sonu olduğu gibi sabah erkenden dükkanı açarak ve her birimiz bir tarafta genel temizliğini yaparken de. Velinimetimiz olan müşterilerimiz ise birer ikişer gelmeye başlardı .
Tabi herkesin dükkana geliş sırlarına göre ne işlem yapılacaksa ona göre ayarlanırdı.
Benim orada ki işim ağda ve makyajdı. Ama müşteriye hep tek olarak hizmet verme durumundaydım. Açıkçası işim müşteriye daha özel farklı biz hizmeti ama arada bir kızlara yardım için fön falanda tutuyordum.. Yani ben kesim ve saç tasarımını çok iyi bilmezdim.
O günde dediğim gibi günlerden pazardı ve çok kalabalığız usta;
-Abla al bir müşteriyi föne başlaya bilirsin. Bunu söyledikten sonra dükkânda çalışanlar ve müşterilerde bir sessizlik oldu. Hep birlikte dönüp ona ve bana baktılar tuhaf bir şey söylemiş gibi bakışları ise kendisini yanlış anlamış olabilmeden öte bir şey ,bana önerilen iş eski bir hurdalığa benziyordu.Dükkanın demir başı olan masa, sandalye, çıplak aynalar gözlerimin içinde parçalanıp toz bulutuna döndü. Kalbim ise iki ağaç gövdesine sıkışmış yersiz bir şeklide ve durduk yere bir tedirgin bir tedirgin oldum.
Ustanın abla föne geç cümlesi Sanki üstüme bir avuç toprakla örtüldü. Ve bedenimin his edip edemediği yanlarının ise renk şovuna girmesi bir oldu.
Dudaklarım mosmor ve buza keserken boğazımda irili ufaklı cümlelerle hızlıca yutkunuyorum sadece ama! Ama! Dediğimi biliyorum. Ve gözlerim yarı açık o açıklıkta mavi sarı benekli ışıklar süzülmeye başladı. Keza fön çekmeyi bilmediğimi müşteriye his ettirirsem buda dükkân için müşteri kaybı olur gerekçesi ile yerime gelişi güzel mıhlandım.Hayatta müşterinin önünde fön bilgimin olmadığını ustaya söyleyemezdim.
Müşteri koltuğa otururken güveni bana tam daha çok bir an önce saçıma fön çekilsin gideyim fikrindeydi.
Ya benim içimde karanlığa emsal bir gölge geziniyor ya da midem de bir kramp göz bebelerimin küçüldüğünü ve minicik olup görme yetkisini kaybettiğimi hissediyordum. Adeta bütün düşüncelerim işe yaramaz tüketilmiş gibiyiydi.
Kendimi birilerine ispatlama hırsı depreşmesine depreşti ama ilk başta bir şey düşünüyordum ve beni ifade eden bu sözü toparlayamadım bir türlü.
Tek yapmam gereken elimin ritmine mecburen uyup içimi fena acıtan bu korkuya teslim olmamaktı. " Ya saçı yakarsam" diye o korkunun içimde saçma sapan bir şeyler başıma geliyor hissi yeniden düşünmeme eşlik eden pişmanlıkla birine zarar verme kaygımı bi kenara bırakamadım! Etrafımda her şeyi bulanık görüyor ve amaçsız etrafımda dönüp bir tek kendimi yoruyordum. Bu olan biten her ne varsa gözümde uyuz bir it dalaşı kadar değersizleşti.
Diğer bir gerçekte yalvar yakar bu işe alınmıştım yeteneğimin dışında olan bu teklifi birden sonlandırma fikri ile korkularım daha da derinleşmişti. O vurucu darbeler bir bir enseme inmesiyle davranışlarımda çokça büyük bir telaşı gizlemeyi nasıl başaracaktım. Asıl şimdi insanlara güçlü olduğumu onlara nasıl inandırmalıyım. Bu inanç öğretisinin de kendine has bana has bir karşılığı olmalıydı.
Dükkânda hiç müşteri yokmuş hissini takındım. Müşterimle tek başına ustalık adasına düşmüş gibi fön elimde çalıştırılmayı bekliyordu. Yaparım ne var herkes anasının karnında mı öğreniyor bu mesleği dİye, kendimi uzun bir fön çekme savaşına bir azda cesaretlendirdim. Onca senenin verdiği izlenimle saçını gelişi güzel tokalarla tutturdum.
Araya giren uzun bir sessizlikten sonra müşterinin saçları elektrik akımı ile havada ahenkle uçuşup geri ensesine düşüyordu. Yüzüm haddinden fazla gerilmiş fakat bir sakatlık yaratmamak adına bense olduğundan fazla pür dikkatim. Yaptıklarıma inanmış ,kimseye çalışmamla ilgili bir detay vermiyordum da.
Her yenilgide dağılımdan sonra insan kendini toplama başarısını isteyerek dondurduğunu benliğine odakladığını şu an daha iyi anlıyorum. Bir karşılık vaat etmeden fönü elime almış o sağlam duruşla müşteri memnuniyetine daha istekli görünüyordum.
Düşüncelerim ciğerimi ağır bir hava ile doldurmuş nefes alışlarım kalın tedirgin edici bir tınıdaydı. Beynim ise bir arı kovanını andırıyordu.Allı morlu çiçeklerin üzerinde dansa başlamak üzereydi ki! Saçı kısa bir süre sonra bitirmemle müşteri memnuniyeti o ara kendisinin mutlu yüz ifadesi ile tavan yaptı.
Benim şaşkınlığım eski zamanlara korku taşımış gibi boş bulduğum sandalyeye yorgunlukla yığılıp kurbanlık bir koyun gibi bıçağın altına yatacağım anın gelmesine odaklanmıştım sadece.
O gün dükkandaki başarıma şahit olan İkinci müşterim bir hamle ile kendini koltuğa attı. Aynı fönden bende istiyorum. Bu fön çok güzel oldu demesin mi?
Dükkandaki kalabalık ,fönlerin ısısı ve büyük bir gürültü kokmuş balık kokusunu andırıyordu.Fön çekmemi bekleyen müşteri ,aç bir kurt gibi pençesi irili ufaklı darbeler alışını bende yenileyecek ve sonra mahzun bir kelebeğe dönüşeceğinin hissine hazırdı.
Oysa ki! acemice başladığım fön çekmenin sonrası o yorgunluğu kollarım sanki elli kilo çimentoyu alıp, gece gündüz bütün İstanbul sokaklarını dolaşmış gibiydim..Bir kenarda sigara molasına girmiş bizim usta gözlerinde ki şaşkınlık arası memnuniyetsizliği gözüme ilişti sanrım fön işinin bendeki ilk deneme yetkisini verip geri alma peşindeydi. asıl ben onun bu tavrından dolayı çok fazla duygusal birazda yapmacık kısaca renksiz tek düzen hali gözüme batıyordu.
Bu da gösteriyor ki tesadüfler önce bize ihtiyaçları öğretir, sonrada onu kullanmayı herkesin içinden geçen ama söylemeyi cesaret edemediğini söyletir.
Yalnız içinde ki değişimi ret eden gelecek ve geçmişe bir şeyleri bırakmak yerine alıp götürmüşse ayrık duran parçalar o zaman daha sıkı birleşmediğini fark eder.
Neyi gerçek olduğuna karar verecek olan ilerde ki bir kapının kapanıp diğerinin ardına kadar açık kalacağı yersiz beklentisine, akıl yormak en büyük hatadır. Oysa ki yaşam tek düz bir bahçe kapısından içeri girilip , renk renk umut çiçeklerini ekme işini en sona bırakılan dört duvar ve çatının yağmur sonrası damlayacak kağıttan bedenin ıslanır korkusu ise öyle büyür ki dilinde acı metal bir tat bırakır.
Arsız bulaşıcı düşler olduğu sürece ayaklarınıza gelen her fırsat ıssızlığa oturan ve verileni alıp verilmeyen elinin tersi ile iten ve sürmekte olan sen farkın olarak
seninle kalır…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.