- 545 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SADECE ACIYORUM
Bir gün Ebu Hafs hazretlerine bir adam gelerek,
"Oğlum beni dövdü, incitti" dedi. Bunun üzerine Ebu Hafs,
"Ona terbiye verip, ilim, irfan öğrettin mi" diye sordu.
Adam, "Hayır" dedi.
"Peki, Kur’an-ı kerimi ve Kur’an ahlakını öğrettin mi?" diye sordu.
Adam yine "Hayır" diye cevap verince, oğlunun ne iş yaptığını sordu.
Adam, çiftlikle uğraştığını söyledi. Neticede Ebu Hafs adama şunları söyledi:
- Belki de o, sabahleyin kalkmış, eşeğine binerek öküzleri önüne katmış, köpeğini de peşine takmış tarlaya gitmek üzere yola koyulmuştur.
Kur’an-ı kerim okumasını bilmediği için başlamıştır şarkı söylemeğe.
Sen de bu sırada ona çarpmışsındır, seni öküz zannedip vurmuştur.
Çocuğu ile ilgilenmeyip, ona gerekli terbiyeyi vermiyen kimse ile, yavrusunu doğurup büyüten hayvan arasında ne fark var?
Allaha şükret ki kafanı kırmamış. Dinden, imandan, haberi olmayandan daha başka ne beklenir?
Yazık ya ciddi ciddi acıyorum, ve derin düşüncelere dalıyorum. Neden ve kimlere mi?
İnanmayan ama mecburen inananlarla birlikte aynı şehirde, aynı ülkede hatta aynı dünyada yaşamak zorunda kalan insanları tanıdıkça, üzülüyorum gerçekten.
Hadi diyelim ki bu şehirden gittiler. Bu ülkeden de gittiler. Eee nereye kadar. Bu dünyadan da mı gidecekler. Sonuçta bu şehir, bu ülke ve tüm cihan Allah’ın yarattığı bir yer değil mi?
Allah’ı kabul etmemek gibi bir lüksü olamaz ki... Yazık diyorum işte yine. Alıp verdği nefes bile o kabul etmediği Allah’a ait ama nasıl bir ruh halinde ki akıl edemiyor bunu.
Hadi yiğitsen, nefes alma. Güneşinden, yağmurundan, havasından suyundan kullanma. Diklendiğin kim senin. İsyan ederken bir düşün, gücün yeter mi? Savaş açtığın kim, kaç kişilik ordusu var. Nereyi fethetmeye çalışıyorsun.
Kral mı?
Sultan mı?
Padişah mı?
Allah ya, Allah senin kafa tuttuğun. Seni ve tüm cihanı yaratan. Ağ değil, bey değil, kral değil padişah değil...
Nereden geldin, nereye gideceksin. Gelmemeye gücün yettimi ki, gitmemeye gücün yetsin. Gelirken de senin iznin olmadı, giderken de sana sorulmayacak. Neyine güveniyorsun kardeşim, anlamadım ve anlamakta çok zorlanıyorum. Acıyorum işte en fazla... Gitme vakti gelecek ve sen tıpış tıpış gideceksin, inansan da inanmasan da.
Şimdi düşünün bir kere. Çocuğunuz büyümüş ve size asi olmuş. Gözünüzden sakındığınız, her şeyden çok sevdiğiniz, en kıymetliniz, uğruna canınızı bile gözünüzü kırpmadan vermeye gönüllü olduğunuz can pareniz büyümüş ve sizin karşınıza dikilmiş dikleniyor...
Hiç söz dinlemiyor. Her evin, ailenin kendine özgü kuralları vardır bilirsiniz. Düzene karşı gelen, sizi adam yerine koymayan çocuğunuz artık ele avuca sığmıyor. Sizi evden kovmaya kalkıyor. Sizi, kendi evinizde istemiyor kısacası.
’ Hayır gidecek birisi varsa O’ da sensin ’’ diye cevap veriyorsunuz...
Evin eşyalarını toparlayıp götürmek istiyor, buna da karşı çıkıyorsunuz elbette. Yüzsüz bir de paranızı istiyor, bu zamana kadar biriktirdiğiniz tüm yatırımınızı zorla almaya çalışıyor. Hiç karşı gelmeden verecek olan var mıdır?
Evinizi, eşyalarınızı, ve tüm paranızı verin ve çıkıp gidin. Olacak şey mi?
O evlat hakkında ne düşünülür... Hani derler ya ’’ evlat olsa sevilmez ’’
Kim sever öyle evladı, nankör, bencil, hayırsız, merhametsiz, akılsız, ve bir sürü sıfat yakıştırılır, değil mi?
Peki sizi var eden Rabbinize nankör olmak nasıl olur?
Kul olarak Allah sever mi bizi?
Üzülüyorum, yazık diyorum bizlere yazık...
YORUMLAR
Hiç kıvırıp bükmeye ve lafı dolandırmaya gerek yok. Dün bir paylaşım yaptınız ben de fikrimi yazdım. Hem de hassas olduğum bir konuda.. Neden mi ? Benim 4 doktor yeğenim var. Birisi geçtiğimiz yıl mezun oldu. Türkiye 3. sü... Bir yeğenim okul 1. si olarak mezun oldu. Şimdi ölümle savaşıyorlar. Hastalık ya da virüs değil, bizzat ölümün kendisiyle ! Uyku yok, dinlenme yok, eve gitmek yok, diğer ikisi evli, çoluk çocuğunu görmek yok !
Ben o çocukların hangi şartlarda okuduğunu iyi biliyorum. Aileleri onları okutmak için boğazlarından, üstlerinden başlarından kıstılar. Ve ben iyi hatırlıyorum, üniversite yıllarında aynı yurtta kaldığımız tıp öğrencilerine acırdık. Biz akşamları voleybol, futbol oynarken, bağlama gitar çalıp eğlenirken ve yatma saati geldiğinde yatarken onların çalışma odalarının ışığı hiç sönmezdi.
Ve şu an ben Marmara Eğitim Ve Araştırma Hastanesinin tam karşısında bir sitede oturuyorum. Dolayısıyla oturduğum sitede en az 70 dairede sağlık hizmeti veren insan ikamet ediyor. Zaman zaman o "zavallılarla" otopark ya da asansörde karşılaşıyorum. Yemin ediyorum onları gördüğümde içim parçalanıyor. Solgun bakışlarla, dokunsan yere yığılacak bir bedenle evlerine en fazla bir duş almak ve çamaşır değiştirmek için gelebiliyorlar. Şerefsizim onlardan utanıyorum. Keşke elimden bir şey gelse. Site yönetimi asansöre çok güzel bir yazı yapıştırmış. Keşke onu paylaşabilsem. Okurken gözlerim doldu. Minnet ve teşekkürlerini ifade eden bu yazıyı akıl eden site yönetimini yürekten kutluyorum.
Gelelim kıymetli imamlarımıza !
Malum kriz yüzünden milyonlarca insan işsiz kalırken, ücretsiz izne ayrılırken evde yan gelip yatan ve buna rağmen maaşını eksiksiz alan, bundan zerre kadar rahatsızlık duymayan, evde çoluk çocuğuyla kebap yapan, gidip de bir işe yarayım demeyen imam hatip mezunu bir imamı bir doktorla kıyaslamak, aynı cümlede zikretmek ayıp da değil, ayıp ötesi bir şey... Bu doktorlara da insanlığa da hakarettir.
Bazılarının aklına ve gözüne hoş gelecek bir paylaşımla doktorları imamlarla aynı kategoriye sokmanın ne dinle, ne imanla ne de vicdanla izahı yoktur. Ya Hu insan biraz Allah'tan korkar !
Hadi bunu geçtik.
Yazdığınız o şiirimsi şeyde şahsımı hedef alan hakaretleri nereye koyalım ?
Cevap versem, elimin ayarı yok !
Onu da geçtik, tutup bu yazıyı paylaşmanın alemi ne ?
Ne istiyorsunuz ?
Okumuş bir cahil olduğunuzu yüzünüze mi vurayım ?
Sizin seviyeniz mi ineyim ?
Bir bilim insanıyla kıytırık bir imamı aynı kefeye koymanın ayıbıyla sizi başbaşa mı bırakayım ?
Sonra duymak istediğinizi duymadığınız için, şak şak yapmadığım için olayı din iman boyutuna taşıyıp dinden nemalanma derdine düşmenizi görmezden gelmediğim için tırışka şiirinizle yetinmeyip bir de bu yazıyla beni inançsız ilan ediyorsunuz.
Siz inançlı filan değilsiniz. Siz dinden semiren zavallılardan sadece birisiniz. O yüzden acımak istiyorsanız kendinizden başlayın...
Bir de öğretmen olacaksınız.
Ayıp be kardeşim.
Neyse... Ben bu noktada "mola" veriyorum.
Bakın işinize !
Sizi anlayabiliyorum. İnancını muhafaza etmeye ve kabullendirmeye çalışma arzusu her insanda içgüdüsel olarak vardır. Zira inanç hayatın anlaşılmazlığı, bilinmezliği ve belirsizliği karşısında; insan zihninin kendi kendini korumaya alma, soru işaretlerini minimize etme mekanizmasıdır. Bu tespiti sadece dini inançla da sınırlamamak gerek. Siyasi, felsefi, ideolojik inançlar ile kişinin kendine, hayata, insana ve dünyaya dair bütün inançları bu kapsamdadır. İnanmak demek, rahatlamak demektir. Allah'ın var olmadığına inanan kişi, bir yaratıcının varlığı ve yokluğu konusunda yaşadığı zihinsel çatışmayı, var olmadığına inanarak sonlandırmış ve rahatlamış olan kişidir. Artık soru cevabını bulmuş ve inançsızlık inanç haline gelmiştir. Anlaşılmazlık, belirsizlik ve bilinmezlik karşısında yaşadığı bocalama ve içsel çatışma esnasında çektiği acı, insanı en nihayetinde inanmaya mecbur kılar, kılacaktır.
Zihinsel olarak bir düşünceyi tekrarlar neticesinde inanca dönüştüren ya da geleneksel olarak ailesinden aldığı inancı devam ettiren kişi, kendiliğini korumak ve varlık nedenini temellendirmek adına, bir koruma ve kabullendirme mekanizması geliştirir. Öncelikle sahip olunan inancı, başka inançların tehditlerine karşı koruma çabası içerisine girer. Bunu başardığını hissettiği anda zorla kabullendirme evresi başlar. Her iki evreye de sığ düşünceler eşlik eder. Lokal örnekler üzerinden karşılaştırmalar yapılır; her inanç sahibi kendi inancının, ya da görüşünün diyelim burda, tutarlılığını ve gerçekliğini örnekler üzerinden temellendirmeye ve delillendirmeye çalışır. Bir önceki yazınızda ifade etmiş olduğunuz imam-doktor kıyaslaması, bir dini ve siyasi inancın delillendirilmesi çabasıdır.
Fakat inanç öyle birşeydir ki, kıyaslamayı gördüğü anda, farklı inananlar üzerinde iticilik oluşturmaya başlar. Başka inançlar ve başka türlü inananlarla kendi inancını kıyaslayarak temellendirme ve delillendirme yoluna gitmek, delillendirmeye çalışanın inancına zarar verir. Zira bir taraf delillendirmeye çalıştıkça karşı taraf da aynı ihtiyacı hissedecektir. Birilerinin sosyal medya üzerinden, imamları kötülemek maksatlı paylaştığı yazıya, sizin bu site üzerinden vermiş olduğunuz cevap ve neticede gördüğünüz tepki buna örnek gösterilebilir. Sosyal medyada gördüğünüz paylaşım sizi, sizin yazınız başkalarını tetiklemiş diyebilirim.
asude_vuslat
çok haklısınız maalesef öyle oldu.
benim yeğenim de doktor.ve o kadar zor şartlarda çalışıyor ki...bir ay öncesinde onun çektiği zorlukları anlatan bir yazı kaleme aldım acizane.sırf ona moral olsun diye...ins bir gün sayfamda paylaşırım.
meslekleri kapıştırmak kadar saçma bir sey olamaz.her mesleğin kendi bünyesinde zorlukları vardır muhakkak. bu tamamen farklı bir konu. sayfalarca yazı kaleme alınabilir.
yorumunuz için teşekkürler.
bu konuyu fazla uzatmak istemediğim için kısa kesiyorum.
saygılar...
Birçok inanmayanın inanmıyor oluşunda, en az bir inananın parmağı vardır. Fikri ve ruhi mânâda buz dağının derinliğine doğru mesafe kat etmeksizin, görünen kısmı ile "iman" ettiğini zannetmekte farklılık ve üstünlük arayan her insan; inanmayanın inançsızlığını pekiştirmekten öte pek birşey yapmamış olur. Bugün samimi bir iman sahibi olunabilir, eyvallah. Fakat yarın, imanını kaybetmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Tersten bakalım. Bugünün inançsızı, yarının inananı olacak olsa bu; bir kesim inanan onu yargılayıp yolundan döndürmeye çalışmasıyla mı mümkün olur yoksa başka bir kesim inananca, olduğu gibi kabul edilmesi neticesinde mi Allah hidayet nasip eder?
İnançsızlık alanı da inanç alanı gibi yargılama, dayatma ve ötekileştirme kaldırmaz. İnanç inançtır, inançsızlık da inançsızlık... Zira her ikisinde de ölçülebilirlik ve somut verilerle ispatlanabilirlik yoktur. Bu açıdan bakınca anlaşılır ki yeryüzündeki her insan, sadece bir kişinin inancını ya da inançsızlığını eleştirebilir: Kendisinin. Bir ülkede inanan insan sayısının çokluğuna rağmen inanmayanların sayısında artış yaşanıyorsa, O ülke inananlarının kendi imanları konusunda tereddüde düşmelerinde fayda vardır.
Yeryüzünde hiçbir soyut kavram, somut olarak ayrıştırılabilir ve yüzde yüze genellenebilir değildir. İman içinde inançsızlığı büyütebileceği gibi, inançsızlık da büyük bir imanın doğumuna annelik edebilir. Buradan bakıldığında inançsızlığın aslında acınacak bir tarafının olmadığı görülecektir.
Saygılarımla.
asude_vuslat
ben kendi inancımı da sorguluyorum. yarası olan gocunur diyorum.
ve okuyan da kendine düşen bir hisse bir öğüt adı her ne ise payına düşen varsa alıp gidebilir...
empati yaparak farklı kimliklere bürünüp yine aslında kendi iç dünyamıda irdeliyorum. nankör olmamalıyız derken kendi nankörlüğümü de sorguluyorum.
bazı yanlışlarım olabilir. düzeltmek isteyen olursa kırmadan hakaret etmeden güzel bir lisan ile eleştirebilirler.
siz okurlara saygım sonsuz.onlardan da saygı bekliyorum.
yorumunuz için teşekkürler...
asude_vuslat
ben kendi inancımı da sorguluyorum. yarası olan gocunur diyorum.
ve okuyan da kendine düşen bir hisse bir öğüt adı her ne ise payına düşen varsa alıp gidebilir...
empati yaparak farklı kimliklere bürünüp yine aslında kendi iç dünyamıda irdeliyorum. nankör olmamalıyız derken kendi nankörlüğümü de sorguluyorum.
bazı yanlışlarım olabilir. düzeltmek isteyen olursa kırmadan hakaret etmeden güzel bir lisan ile eleştirebilirler.
siz okurlara saygım sonsuz.onlardan da saygı bekliyorum.
yorumunuz için teşekkürler...
asude_vuslat
ben kendi inancımı da sorguluyorum. yarası olan gocunur diyorum.
ve okuyan da kendine düşen bir hisse bir öğüt adı her ne ise payına düşen varsa alıp gidebilir...
empati yaparak farklı kimliklere bürünüp yine aslında kendi iç dünyamıda irdeliyorum. nankör olmamalıyız derken kendi nankörlüğümü de sorguluyorum.
bazı yanlışlarım olabilir. düzeltmek isteyen olursa kırmadan hakaret etmeden güzel bir lisan ile eleştirebilirler.
siz okurlara saygım sonsuz.onlardan da saygı bekliyorum.
yorumunuz için teşekkürler...