- 408 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
EVDEKİ YABANCI
Bu sene ev kirası 900 lira olmuştu. Bunun üstüne elektrik, su, yakacak parası bir de mutfak masraflarını eklediğimiz zaman altından kalkmamız imkânsız görünüyordu. Her akşam eve geldiğimizde para hesabı yapar olmuştuk. Üçümüzün de maddi durumu iyi değildi. Geçen yıl bu evde beş kişiydik iki arkadaşımız mezun olunca üç kişi kalmıştık. Bir gün Metin eve neşeli bir şekilde geldi. “Arkadaşlar arkadaşlar! Para hesabı yapmaktan bıktınız değil mi?” Ne demek istiyorsun Metin? “Size bir şey söyleyeceğim eğer kabul ederseniz. Bugün çok güzel şeyler oldu, haydi bir çay demleyin de anlatayım” dedi. Salona toplandık kupa bardaklara çayımızı doldurup çekirdek çitlerken Metin konuya girdi: “Bizim okula Makedonya’dan iki arkadaş geldi, Türkiye’de burslu olarak İlahiyat okumak üzere gelmişler. Devlet bunlara tam 1400 lira burs veriyor. Bir tanesi bizim sınıfta, kalacak yer arıyor ne dersiniz arkadaşlar Makedonlardan birini bizim eve alsak masraflarınızı biraz düşürmez mi? Diye ellerini ovuşturmaya başladı.
Mesut: “İyi fikir ama adam güvenilir mi nasıl bileceğiz?”
Metin: “Adam ilahiyat fakültesinde okuyor oğlum, namazında abdestinde, şu anda geçici olarak bakanlığın misafirhanesinde kalıyorlarmış, ama onlara bir ay içerisinde kendinize yer bulun demişler. Ben de: “İyi o zaman arkadaşı getir yarın bir tanışalım o da isterse biz de uygun görürsek şu yandaki odayı ona veririz.”
Mesut: Bu ev beş altı kişiyi rahat kaldırır. Öyle değil mi ortak. Diye bana doğru baktı.
Metin: “Tamam o zaman yarın ben arkadaşı okul çıkışı getireceğim.”. Konu öylece kapandı. Ertesi gün Metin’le beraber uzun boylu, uzun saçlı esmer bir arkadaş geldi. Adı Elyesa imiş, Üsküp’te oturuyorlarmış. Kılığına kıyafetine bakınca daha çok Güzel Sanatlar Fakültesinde okuyan birine benziyor. Arada Metin olmasa İlahiyatta okuduğuna asla inanmayacağım biri. Benim kanım hiç ısınmadı ama o bize çok ısınmışa benziyor, hiç yabancılık çekmiyordu. Biraz sohbet edip evimizin kuralları hakkında bilgi verdik. Yemekleri kendimizin yaptığını haftada bir gün, pazar günü, evi ortaklaşa temizlediğimizi ve masrafları paylaştığımızı yemekleri dönüşümlü olarak yaptığımızı söyleyerek evde kalmanın zor yanlarını göstermeye çalışıyordum. Belki zor gelirde kalmak istemez diye. Metinle Mesut masraflar dörde bölünecek diye çok mutlulardı. Söylemelerine gerek yoktu. Çünkü durum her hallerinden belli oluyordu. Elyesa ’ya odaları gezdirmeye başladılar bile. Elyesa şartları kabul etti. “Ben zaten böyle bir yer arıyorum özgürlüğümün kısıtlanacağı yurt ortamlarında kalamam burası tam bana göre” dedi. Biz de ona eşyalarını getirip kalabileceğini söyledik. Ertesi gün sarışın bir Makedon arkadaşı ile eve geldiler tam beş valiz eşyası vardı. Bu kadar çok eşyanın ne olduğunu önce merak etmiştik ama merakımız fazla süremedi. Eşyalar bir bir ortaya çıkıyordu. Diğer arkadaşı ara sıra arkadaşını ziyaret edip edemeyeceğini sorunca bizde normal olarak tabi ki ziyaret edebilirsin dedik. Arkadaşımız eve alışsın diye ilk bir hafta ona yemek yaptırmadık. Sırasıyla yemeklerimizi yapıyoruz. Harcamalarımızı yapıyoruz, haftada bir de evimizi temizliyoruz. Sıra Elyesa’ ya geldi. Elyesa ilk makarna yapmış, üstüne de aşağıdan ton balığı almış ton balıklarının makarnanın üzerine yaymış yanına da salata yapmış güzelce yedik. Nöbet döndü dolaştı sıra tekrar Elyesa’ ya geldi. Elyesa bu sefer somon balığı almış onu yapmış onu yedik derken, sürekli Elyesa hazır gıdalarla yemek yapıyor. Hayat bu şekilde devam ediyordu, daha sonra Elyesa eve gazete getirmeye başladı. Bu gazeteler bizim fikir düşüncemize ters çıplak resimler barındıran gazetelerdi. İlahiyatta okuyan birisinin bu gazetelerle ne işi olabilirdi? Biz bunlardan rahatsız olduğumuzu söyleyince ben odamda okurum o zaman dışarıya da çıkarmam deyince bir miktar razı olduk. Fakat birkaç gün sonra o valizlerin birinden küçük bir daktilo çıkardı. Hikâye yazacakmış, gece sabahlara kadar tak tuk tak tuk tak tuk tak tuk tak tuk yazı yazıyor, Elyesa’nın eve alınmasını en çok isteyen Mesut ve Metin rahatsız olduklarını bana söylediler. Ben birkaç kez uyardım ama bir sonuç değişmedi. Bu arada Sarışın Ruslara benzeyen diğer Makedon iki güne bir bizim evde bazı akşamlarda yatılı kalmaya başladı. Salonda gece geç saatlere kadar Makedonca konuşup gülüyorlar. Misafir diye bir şey demek istemiyoruz. Fakat bazı eşyalarını bizim evde unutmaya başladı. Bunu kasıtlı mı yapıyordu, anlayamadık. Kabanı, çantası her gün bir şeyini bırakıyordu. Elyesa’nın valizlerinden kısa bir süre sonra müzik seti çıktı. Okuldan geldiğimde salonda yüksek sesle müzik çalıyordu. Fişini çektim. Elyesa’nın yüzü düştü. Bazı günler odasına gitmeyip salonda kanepenin üzerinde uyup sabahlıyordu. Artık Evin her tarafına yayılmıştı. Banyonun kapısın arkası havlu ve bornozları ile doluydu. O mu evin sahibi yoksa biz mi bilemiyorduk. Bize danışmadan eve misafir getirmeye de başladı. Biz eve gelince sessizce odamıza çekilmek zorunda kalıyorduk. Bir gün o evde yokken Arkadaşlarla bir değerlendirme yaptığımızda bizim ev masraflarının azalacağı yerde arttığını gördük. Telefon faturalarımız iki katına çıkmıştı çünkü biz evde yokken şehir içinden Makedonya’daki arkadaşlarıyla uzun süreli sohbetler ediyormuş. Biz ayrıntılı fatura isteyip faturaları ödüyorduk ama şehir içi görüşmeleri ayrıntılı görünmediği için kimin görüştüğünde tespit edemiyorduk. Sonunda karar verdik. Elyesa evde bizim masraflarımızın azalmasına değil artmasına neden olmuştu, artık huzursuzluk çıkıyordu Üstüne üstlük, pazar günleri ortak yapılan temizliğe de katılmıyor ben sonra yaparım deyip geçiştiriyor, öbür haftaya kadar yine temizlik yapmıyordu. Mutfak pislenmeye, çöp tenekesi hazır gıda paketleri ile dolmaya başladı. Faturalarımız artıyor ev gürültüden geçilmiyordu. Hele hele bazı günlerde Makedon arkadaşları geliyor evi dolduruyorlar, biz yabancı pozisyonla düşüyorduk. İşler böyle devam ederken arkadaşlarla karar aldık Elyesa ’ya güle güle diyecektik. Bir gün akşam erken geldik salonda bekliyoruz Elyesa anahtarını sallayarak içeri girdi. Elyesa buraya gelir misin dedim. Yanımıza oturduktan sonra kendisiyle anlaşamadığımızı kültürel farklılıkların problemler çıkarmaya başladığını ve en kısa sürede evden ayrılması gerektiğini söyledik. Elyesa bize zorluk çıkarttı. Bu ayki faturaları ödediğini ay sonuna kadar çıkmayacağını söyledi. Ay sonuna kadar devam edersen öbür ayki faturaları da yansıyacak biz senin ödediğim faturaları farkını verelim çık deyince “beni buradan kimse çıkaramaz ben devletin adamıyım, bizler burada Türkiye Cumhuriyetinin misafirleriyiz, sizi şikâyet ederim “deyince tartıştık. Neredeyse kavga edecektik. Elyesa’yı son kez uyardık ama uymayacağını adımız gibi biliyorduk. En sonunda ya kavga edip dövüş kavga evden atacaktık ya da ona bir oyun edecektik. Arkadaşlarla benim odamda toplanıp planımızı yaptık. Sessiz sedasız işi halletmek için bir gün Elyesa ‘nın eşyalarını kapının önüne koyup kapının kilidini değiştirdik. Bugün ev sahibi geldi ve bizi evden attı. Biz arkadaşlara gidiyoruz başının çaresine bak diye kapıya yazı yazdık. Elyesa eve gelince girememiş kapıya yapıştırdığımız notu görünce eşyalarını alıp gitmişti.