- 371 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanlar Gibi Şehirlerde Zamanla Kendini Bırakır
İnsanlar gibi şehirlerde zamanla bırakır kendini... Nerede o güzelim İtfaiye Meydanı ve onun kimi sarhoş kimi ayyaş kimi deli az biraz da akıllı tipleri? Hani nerede Ermeni ayakkabıcı Karabet Usta, çınarın dibinde ki pide fırını, Halıcı Zekinin iş yeri, Bakkal Mehmet Ali Amcamın o küçücük ama sevgi dolu sıcacık dükkanı, Pastacı Hamdi, Metin’in lokantası ’’Pakaat diye bağıran tok sesi.’’ Pide yaptırmaya gittiğimizde, gizli gizli ilk sigaralarımızı içtiğimiz Dağıstan Pide Kebap Salonu, nerede şimdi?
Troleybüslere binip de gençlik parkında indim mi elimde üç katlı bir sefertası ile tam önünden geçerdim o güzelim itfaiyenin. Sıra sıra kırmızı renkte itfaiye arabaları dururdu... Troleybüs, elektrikli otobüs, üstteki telleri vasıtası ile hareket ederdi, bazen de telden çıkar durur, tel takılınca yine giderdi, Ankara’nın simgesiydi adeta...
Basketbolun yeni yeni o Beyaz Gölge dizisi sayesinde popülerleştiği seneler. Atatürk Kapalı Spor Salonunda yurdumuza yeni yeni gelmiş Amerikalı Sporcular antrenman yaparken biz de onları hayranlıkla izlerdik. Bilmezdik ki kendi ülkeleri Amerika’nın ikinci üçüncü sınıf sporcuları, bir şey zannederdik onları... İlerleyen senelerde daha kalitelileri de geldi, onu da es geçmeyelim...
Yazın Bahçelievlerde ki açık hava sinemasına giderdik ailecek. Tahta sandalyelerde, üç beş kuruş verip altımıza da minder kiralar öyle seyrederdik o meşhur Hababam Sınıfını ve Ediz Hunlu Türkan Şoraylı, Cüneyt Arkınlı diğer Türk Filmlerini... Yağmur yağdığı zaman da sırılsıklam olur yine de bırakmazdık filmi, yaz yağmuru der geçerdik...
Maç yapardık her cumartesi Bahçelievler de Eser Sitesinin o kocaman devasa arsasında. Kolasına gazozuna, baklavasına... Bakıyorum, şimdilerde sokaklarda oynayan çocuklarda göremiyorum. Nerelere kayboldunuz kızlar, erkekler, saklambaç da oynamadınız mı hiç? Benim torunlarım saklambaç, uzun eşek, oynayamayacak mı yoksa ? Üzülüyorum vallahi şimdiden, çok yazık!
Kahvelerde sigara içmek serbestti... Çoğu kahvede de mutlaka bir iki tane bilardo masası ve pinpon yani masa tenisi oynamak için masa bulunurdu... Okey ve kağıt oyunları da vardı tabi ki... Çoğu zaman hafta sonları Tunalı Hilmi Caddesinde bilardo masalarında güzel vakit geçirirdik...
Spor Totonun kare kare üç nüsha basılan kağıtlara oynandığı seneler. Daha lisedeyiz, 18 yaşına kadar oynanması yasak. Kuponları doldurup, annemize imzalatıyoruz, son durakta ki Berber İsmet Abi’nin dükkanında yatırıyoruz. Pulu ıslatıp yapıştırıyor, bir nüshası bize iki nüshası onda kalıyor. Çoğu zaman kuponları iki üç tane alır, artanı ile okulda, ev de Amiral Battı oynarız...
Yetmişli yılların başı Gırgır Dergisi çıkmış. Siyasilere veriyor veriştiriyor. Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş karikatürlerinden geçilmiyor dergi... Sloganları net ’’Gırgır siyaset ile değil siyasetçiler ile uğraşır.’’ Oooo birader fıkra gönderiyorsun, sana posta çeki ile elli lira gönderiyorlar... O devir de bir öğrenci için iyi para elli lira. İki üç tane de bizim fıkramız çıktı zamanında. Gittik aldık paşa paşa postaneden cukkalarımızı...
Şaaans taaaalih kadeeeeer kısmet. Bunu alıp da satmayan arkadaşım var mı? Yuvarlaklar içinde ödüller. Kazır durursun, tanesi yirmibeş kuruştan artık ne çıkarsa bahtına. Kimi zaman fos çıkar, kimi de büyük çikolata ya da daha güzel bir şey...
Hep yitirdik biz bu güzellikleri, güzel insanları biliyor musunuz? Belki gelirimiz azdı, tek kanallı televizyonumuz haftanın belirli günleri açılırdı ama, insanlığımız çok üst düzeydi, komşuluk diye bir olgu hayatımızın tam ortasındaydı... Gelmeyecek geri, belki o günler biliyorum, ama, nasıl bir özlem duyuyorum inanamazsınız, o dostluklara o samimiyete, o insanlığa...
YORUMLAR
Şehirlerin varlığı insanlara bağlı sanırım. İnsan yoksa ne meydanlar, sokaklar ve caddeler ölür. Cadde ve sokaklar ölünce de şehir ölür. Kimsesizler mezarlığı gibi kimsesizler şehri olarak kalır bir tenhada. Şehirleri diri tutmak için Sokakları caddelerin gülmesi gerekiyor ve bunun içinde insanoğlunun samimi duyguları gerekiyor. Eski günlerin neşesi olur mu bilemiyorum tabi.
Yüreğinize sağlık Ahmet Bey!
Saygılarımla...