Kardeşlik Türküsü
Yaşamak… O yaşam içinde sevgiyi arayıp bulmak… En doğruyu taviz vermeden yaşayabilmek… Doğanın bir parçası olmak, hayvanları sevmek, yeşili korumak… Deprem olsa, tayfun gelse, yanardağ patlasa, yağmur sonrası sel gelse, doğa hareketi deyip umursamamak… mümkün mü?
Doğanın içinde yayılan işte Koranavirüs… Kim sever ki onu! Doğanın askerleri gelmiş ve bizi ev hapsine mahkum etmiş gibi, sevdiğimiz doğanın bize ihaneti gibi gören var artık. Hani gezi olaylarında ağaçları kesmeyin diye bağıran, milli değerlere zarar veren doğa severler neredeler ki? Oysa doğa biz ölsek de her baharda yeniden doğuyor, hiç bir zaman ölmüyor ki… Doğanın ölümü kısa sürüyor. O görevini biliyor bizse bunun nedenini dahi düşünemez durumdayız. Her zararına ve hırçın duruşuna rağmen onu sevmekten başka çaremiz mi var ki? Onsuz hangi canlı yaşar ve o ölse biz de ölürüz. O değil biz ona mahkumuz.
İnsan öyle çok şeye mahkum ki… Soğuktan, sıcaktan aynı ölçüde etkileniyor. Hava kirliliğinden nefes alamıyor, suyun kirliliğinden zehirleniyor…Havasız ve susuz yaşanmıyor. Hava da su da doğanın marifeti ile temiz kalıyor. Onu bir bozan oldu mu insanlık cenderede, ölümle pençeleşiyor. Kendi düzenimizi bozalım ama doğanınkini asla. Kendimize ihanet edelim ama doğaya asla… Doğanın korunması şart… Yeşile kibrit çalan, yeşilin büyümesini engelleyen, yeşilin neslini tüketen insanlığı yok eder. En büyük zalim odur.
Doğada her canlının bir vazifesi de var. Bir canlıyı öldüren diğer canlıyı yok etmek doğanın bozulmasını sağlar. Yani insan doğanın şekline ve şimaline müdahale etmemeli…Doğa kendi kendini koruyup, hayatta kalabilir. Ayağımızla ezdiğimiz bir ot parçası bile, yağmur yağdığında suyun sel olmasını engelliyor ve insanlığa o su zarar vermiyor. Adeta doğa insanlığı onur etmek için ona hizmeti vazife bilmiş gibi…
İnsanlığın hamalı, hizmetçisi!
Doğanın bu hareketi ve eylemi karşılığında insanlıktan bir çıkarı yok. İnsanlığa bedava hizmet sunuyor ve huzurla yaşaması için elinden geleni yapıyor. Ancak, doğaya elinden geldiğince zarar veren insanlık bugün bozulan doğada mutasyona uğrayan virüsün yayılmasına engel olamıyor ve bizi çaresiz bırakıyor. İnsanlık, adeta alıştığı yaşama veda etti. Nefes almaya korkuyor ama almazsa da ölecek… Bu virüse sebep insanlığın zalimliğe dur demeyişi, doğa katliamına sebep oluşu neden oldu. Bu zalime, doğa virüs silahı ile yeniden şekil veriyor. Kıyamet gelmeden insanlığı uyarıyor. Böylesi teknolojinin ve onun verdiği gücün ne kadar zayıf olduğunu insanlığa gösterdi. Artık sondan geriye giderek, zararın neresinden dönelim diyerek tedbir alıp, bu virüsü yok etmek gerekiyor.Yoksa dünya severler en kısa zamanda dünyaya veda edecekler, maalesef… Ne yazık ki, o zalimlerin yanında suçsuzlar da ölüyorlar. Virüs diyor ki, hangi dinden hangi ırktan, hangi renkten olursanız olun, kardeş olun ki ancak benden kurutulursunuz. Bunu fırsata çevirip kazanç ummayın… Umarım insanlık bu sese kulak verir. Yoksa ölmek ve sonrası öyle ya da böyle bizim kaderimiz. Ölüm sonrasının ise sonsuz bir hayat olduğu ve bu hayatında dünyada ki kardeşlik türküsünün eseriyle, insanlığa Allah’ın adaletini yaymakla mümkün olacağı herkesçe malum.
Kısacası, doğadan ders alıp, onun mesajlarına kulak verip… Allah’ın ilmine ve aşkına güvenerek yaşam kaldığı yerden yeniden başlayacaktır, Yaratanın izniyle…Benim Allah’ın bir kulu olarak bundan zerre kadar şüphem yok! Pozitif olun, Allah’ın ipine sarılın ve virüse karşı çare ne ise onu kardeşlik içinde bulup, yaşama kaldığımız yerden devam edelim. Artık virüsün yok edilmesi sonrası zalimlerin aramızda yaşamasına izin vermeyelim. Hapishaneler dolmasın ve hastaneler de boş kalsın.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
İlginçtir, yazılarınızı okurken bazı cümlelerin başında “nihayet şimdi doğru bir şey söyleyecek” diye umutlanıyorum. Ama devamı tam bir hezimet oluyor.
Gerçekten okurunuzu duygudan duyguya sürüklemekte son derece başarılısınız. En ağır basan duygu da; “bir yazının içinde bu kadar çok tutarsızlık nasıl barınabilir”e duyulan şaşkınlık!
Size birkaç sorum var, yanıtlarını gerçekten çok merak ettiğim;
Korona virüsün, doğanın insanlardan intikam yöntemi olduğunu mu vurgulamak istediniz yazıda?
Konuyu gezi olaylarına nasıl bağladınız? (Gerçi ilk değil bu kabiliyetinize şahit oluşum) Hadi bağladınız diyelim; yazınızın devamında, doğayı korumak konusunda “gezicilerle” aynı şeyleri savunduğunuzun farkında mısınız?
Ve; virüs olayı son bulduğunda, aramızda yaşatmamayı önerdiğiniz “zalimler” kimler? Şahsen, “bi kereden hiç bişey olmaz” mantığındaki çocuk tecavüzcülerini filan kastettiğinizi düşünüyorum. (Bakın, ne kadar pozitifim)
Saygıyla...
saf şiir
Bir Eflatun Ölüm
Gerçi, Allah’a havale ettiğiniz oluyor ama, o konuda bir çekincem olmadığından pek dokunmuyor:)
Saygılar, iyi geceler...
Benim de en ufak şüphem yok işte: illa ki geçecektir bu sıkıntılı süreç elbette Allah'ın izniyle.
Zalimlere gelince onlar zaten layığını bulacak.
Bunca zulüm yetmedi mi?
Ne güzel bir esinti idi yazınız, değerli ağabeyim.
Allah'a emanet olun.
Selam ve dua ile