- 794 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Nos Bakkal Kel Dayı Öğretmenler
.
Köyün tek bakkalı vardı. Bakkala ait üç katlı evin en alt katında mahzen dedikleri bir oda bakkal dükkânıydı. Bakkal amca dükkanını bazen kapatır, yukarıya, evine ya yemek yemeye yada namaz kılmaya falan çıkardı. Kapalı olduğunu görenler aşağıdan seslenince hemen iner, dükkânı açardı. Eğer işi varsa biraz beklettikten sonra gelirdi.
Bakkalın ismi Mustafa, lakabı Nos’tu. Herkes yüzüne Mustafa dayı, arkasından Nos derdi. Mustafa dayı, Nos denilmesine öyle kızardı ki..! Bu durumdan haberi olmayan bazı çocuklar, birilerinin “Nos Dayı diye seslen, daha çabuk gelir” dolduruşuna düşer, o şekilde sesleniverirdi!. Nos hiç sesini çıkarmadan aşağıya, çocuğun yanına kadar gelir, kulaklarından havaya kaldırır, sallardı. Sonrasında gözlerinde şimşekler çaktıran iki tokatı da yiyen çocuk acısını ömür boyu unutamaz, “Nos” lafını da bir daha ağzına almazdı.
Evet şu bir gerçekti ki bakkal “Nos Dayı” diye seslenince daha çabuk geliyordu.
Bir de çerçi gelirdi. Saçları dökülmüş kafası güneşte parıl parıl parlayan çerçi. Herkes ona da “Kel Dayı” derdi. Kel Dayı tek katırının üstüne yüklediği öteberiyi köyün çeşitli noktalarında katırdan indirerek sergiler, satış yapardı. Paradan ziyade biraz yün, tiftik, biraz buğday-arpa, yumurta falan getirenlere kafasına göre hesap kitap yaparak bir şeyler verirdi. Kırık leblebi, kuru üzüm, kınalı şeker, tahin helvası, iğne-iplik, ayna, tarak falan.
Kel Dayı bazılarının ısrarına dayanamaz veresiye de verirdi. Veresiye defterine yazar, öbür geldiğinde alacağını toplardı.
Makbule Çekiç’e de veresiye bir şeyler verdi. Sonraki gelişinde defterden bakarak tesadüfen direkt Makbule Çekiç’e “Bacı Makbule Çekiç nerde, biraz alacağım var da” diye sordu. Makbule Çekiç hiç bozuntuya vermedi,
- Hay gardaşııım sormaa sorma, Makbule Çekiç öldü. Allah rahmet eylesin, deyiverdi.
Ne yapsın zavallı Kel Dayı,
- Öyle mi, Allah rahmet eylesin. Tüh tüh, dedi. Defterden ismini sildi.
Makbule Çekiç’in yanındaki kadınlar bıyık altından gülüp Kel Dayıya sezdirmediler ama biraz sonra olay tüm köye yayıldı.
Köye çerçi gelmesinden bir tek kişinin rahatsızlığı vardı; Nos Bakkal’ın.
1969-70 Öğretim Yılı.
İlkokul 4. Sınıfta Mustafa Tığlı’nın tayini çıkınca onun yerine dönem başında iki tane öğretmen geldi. Ahmet Tüfekçioğlu, Ahmet Boylu. İkisi de oldukça genç. Ahmet Tüfekçioğlu hem müdürlük görevini üstlendi hem de 4 ve 5. Sınıfların okutulmasını. Uzun boylu, yakışıklı, oldukça kibar tam bir beyefendi. Ahmet Boylu ise soyadının tersine daha kısa boylu, tıknaz, kafası kel biri. Kafa tam babaya çekmiş, çerçici Kel Dayıya yani. 1, 2, 3. Sınıfın okutulmasını da o üstlendi.
Öğretmenlerin ikisi de İskilipli. Ahmet Tüfekçioğlu’nun motosikleti var, hafta sonları İskilip’e gidiyorlar. Cuma gidip pazartesi erkenden geliyorlar. İskilip nedir ki 23 km mesafede. Dümdüz yol..
Servet ve Hasan Mustafa Tığlı’nın attığı temelle yine başarılı, yine yarış halinde.
Birinci yarıyıl bitti. İkinci yarıyıl başladı. Birinci haftanın sonunda motosikletle yine İskilip’e gitti öğretmenler. O hafta sonu köyün en zengininin oğlu Mehmet’in düğünü var köyde. Öğretmenler Pazar sabahı İskilip’ten köye düğüne gelmek için motosikletle çıkmışlar.
Köyde bir söylence dolaşmaya başladı “Öğretmenler kaza geçirmiş, biri ölmüş, biri ağır yaralıymış” diye. O zamanlar telefon yok, iletişim neredeyse sıfır.
Pek sağlıklı bilgi de yok.
Her zamanki gibi ertesi gün sabah erkenden okula gitti Servet. Bir tane de kız öğrenci geldi. Diğer çocuklardan hiç gelen yok. Beklediler, beklediler, öğretmenleri gelmedi.
Sonra öğrenildi ki; düğüne gelirken Bayat yol ayrımında kaza yapmışlar. Ahmet Tüfekçioğlu kaza yerinde vefat etmiş. Ahmet Boylu ağır yaralı Çorum’a kaldırılmış. (3-4 ay komada kaldıktan sonra çıkabildi).
Okul yaklaşık iki ay kapalı kaldı. Sonra Naciye öğretmen geldi. 4. Sınıftan kalan kısmı ve beşinci sınıfı o okuttu.
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Aynı öykü içinde bahsettiğiniz tüm karakterler son derece renkli. Bence ayrı ayrı öykülerde ve daha uzun anlatılmayı hak ediyorlar.
Anlatımınız yine takdire şayandı! Acaba şimdi ne olacak diye merakla ve keyifle okudum. Tadı damağımda kaldı, sabırsızlıkla bekliyorum karakterlerin müstakil öykülerini:)
Saygımla çok...