Orta Yaşlılara...
Off Ulan Off Ey Y
Bilgisayarımın adını bile Y koydum. Y kuşağı babında ve biliyorum bu kuşak muhabbeti artık daral getirdi diyorsunuz. Ne getirirse getirsin? Lakin yaklaşmakta olan bir Orta Yaş Sendromu var dünyada. Ki bu en çok Y kuşağını ilgilendiriyor.
Erkeklerde ve kadınlarda farklı belirtiler gösteriyor. Bizim ülkemizde 90-2000 yıllarında arasında çocukluklarını yaşamış ve artık tamamen gençliklerini 2000 sonrasına bırakmış kuşağın hayatı önceki kuşaklara göre kat be kat daha refah içindeydi. Fikrini siyasi, dini, ideolojik vb açıklamalara satmamış insanlar bunu gayet iyi bilir. Ancak ister ideoloji, ister siyaset ister ideoloji deyin bir noktadan sonra insana, insan olarak değil; dost düşman, bizden-onlardan gözüyle bakar. Bu konuya girince delleniyorum, neyse.
Üç aşağı beş yukarı 35 ila 45 yaş arası.. Kişiden kişiye değişse de fiziki ve fikri olarak genelde bu yaşlarda ayrım başlar.
Hayatını bu yaşlarına kadar oturtmuş insanlarda, kariyer konusunda beklentisi kalmamış, olsa da olur olmasa da, bu çağın gerektirdiği asgari mali beklentilerini karşılamış, ev-araba-arsa-iş-dükkan-aile-sosyal çevre vb konularında doyuma ulaşmış bir yaş aralığıdır bahsettiğim aralık. En erken evlenenlerde askerlik çağından erkek çocukları ve gelinlik yaşta kızları olur.
Bu yaşlarda meydana gelen kötü hadiseler; hayatları alt üst eden doğal felaketler, siyasal karışıklıklar, darbeler, beklenmedik yakın kayıpları vb gibi olaylar orta yaştaki insanları bunalıma sokar. Bu bunalımdan kurtulmak gayet zordur. Başına gelen kötü hadiseler sonucu tekrar kendini 20 li yaşlarına dönmüş gibi hisseder. Hayata atılmanın başlangıç yaşları olan 20’li yaşlardaki enerji olmasa da psikolojikman 40 yaşında bir fizik, ancak 20 yaşında adım atılmış bir hayatın zorluğunu yaşayanlar tahmin eder.. Lakin en kötü olay ise gençlik enerjisi kalmamıştır artık. Bir bakıma da hayallerini gerçekleştirmiş, fikri olgunluğa kavuşmuş, ekstra yapacak bir hobbysi kalmamış insanların bu girdaptan çıkması için yadıma ihtiyaçları vardır, ancak bu yardım talebini kendilerine bile söyleyemezler, kolay kolay kabullenemezler. Bu işin de üstesinden gelirim, nelerin altından kalkmadım ki, ben yardım alacak bir insan mıyım, hem babam-annem ne der vb gibi düşüncelerle girdiği girdabın içinde kayboldukça kaybolur. Bu konuda çevrenizi gözlemleyin lütfen.
Orta yaşlarında herhangi bir kötü olay yaşamamış insanlar ise kendilerini daha genç göstermek için uğraşır, spor yapar, genç gibi giyinir, erkekler kendinden daha küçük yaştaki bayanların ilgisini çekmek için uğraşır, kadınlar ise daha gencim diye güzelliğine fiziğine ekstra önem gösterir. Fiziki yaşlanmanın psikolojik yıkıma uğrayan insanları gözlemleyin, kendinize sorun? Yine de eğer gençlik yıllarınızda kurduğunuz hayallerin hala peşindeyseniz veya herhangi bir konuda hala iyi olmaya, bir üst basamaktaki yetkinliğe kavuşmak için relax ve rölantide bir yaşamınız varsa da en iyi çağınız olur orta yaş. Kendini dine adamış insanların orta yaşı ise bir şekilde kendi gibi olmayanlara dayatmaya varır şekilde din anlatmaya döner ve bağnaz dediğimiz insanlar da bu yaşlarda bağnazlığa ilk adımları hem de isteye isteye atar. En ateşli dini ya da dinsizlik yazıları yazar, vaazları verir, çevresini ailesinden, akrabasından başlayarak etki altına almaya çalışır, en tehlikali orta yaş ideali de işte dindar-antidindar bağnazlıktır. Buna milli, ırki, siyasi bağnazlığı da ekleyebilirsiniz.
Psikolojik etkilerin zirveye vardığı bir yaş aralığında, büyüklerinizi kaybetme korkusu ile küçüklerinize, ailenize yetememe korkusu birbirine girer ayrıca. Hem maddi hem manevi korkularınız artar. Rüyalarınızın renkleri ve kişileri çok sık değişir. Çoğu zaman boşverir, akışına bırakırsınız, kimi zaman kötü sonuçları olacak ani kararlar vermeye doğru her gün biraz daha yaklaşırsınız. O yüzden kötü alışkanlıklara sürüklenmeyin. Orta yaşlarında bekar olanların durumu biraz daha kötüdür. Kadınlarda doğurganlığın son demleri, erkeklerde cinsel arzularda fiziksel olarak yetememezlik karabasanları da ayrıca sorun olmaya başlayacaktır. Yine de gelişen tıpla bu sorunlar azaltılsa da, yumurta dondurma, sperm dondurma gibi çareler de psikolojinizin dengeye oturmasına ne kadar katkı sunabilir ki. Çünkü doğallıktan yapaylığa bir geçiş bu çağın bir başka en büyük sorunudur.
Çağ dönüşümü olarak gördüğüm veya devamlı bilincimde yorduğum bu yüzyıldaki değişimlere bir de bu çağa en büyük etkiyi yapacak Y kuşağının orta yaş sendromunu ekleyerek düşünün. Of ulan offf işte! Bireyden, aileden, dinden, toplumsal kültürden, dünya geneline kadar yapacağınız çıkarımların sonucu işte, Off ulannn offtur.:)
Orta yaş kendinden küçüklere sabırla, büyüklere sevgi ile yaklaşan bir yaş aralığı olarak da adlandırılabilir. Sabır ve sevginin zirve düşüncelerinde dolanırsınız. Küçüğünüz sizin sabrınızı taşıramaz, büyüğünüzü ise devamlı bir bahaneyle hoş görürsünüz. Bir nevi de olgunluk yaşlarıdır bahsettiğim yaşlar. Büyüğünüzü anladığınızı düşünürsünüz, küçüğünüzün ise iyi bir insansanız kusurlarını örtmeye çalışırsınız.
Yaşam denen muammada orta yaşlıları anlayabilen hem önceki hem de sonraki kuşaklara selam olsun.
Saygı ve huzurla kalınız..
YORUMLAR
Kilit soru "neyiz biz" de kilitleniyor herşey.
Herkes kendini mutlu olabileceği,güven duyabileceği,ait olabileceği bir kefeye koyuyor.
Zaman geçiyor...en cazip olan "ölümsüzlük" düşüncesi oluyor, sariliyoruz dört elle...aklı uzun olanlar iyi bir şey soylemislerse hele yaşam iskeletimiz,omurgamiz haline geliyor.
Rotschild'sin dediği gibi "insanlara cennet vaat et ki kolay yönetesin." Cehennemi de eklersen ölümsüzlük düşüncesine gönüllü köle neci.
Yaşamdan vazgeçer hale gelir...
Bana sorarsan var bir şeyler, varlık; olmadan önce büyük bir buluşmanın sonucuyuz biz...öyle ya da böyle.
İnanç de Tanrı de ne dersen de. Ha cahillerin elinden cahilligini almaya kalkma "boş" bir çuval kalır geriye, öyle mutlular ve kontrol edilebilir durumdalar.
Kuşak mı inan her dönem aynı. Her dönem kendi yalanlariyla kandırıyor bizi...yaşamak kaçınılmaz iskenceyse keyfe çevirmeye bak.
Dostum, bu güzel günlerini yok etme.
Yinsani
sayılar ve renklerin arasında doğa.. bahar gelsin hele memleketime.. hep öteleme modundayım.. öteleme dersen de mecbur ötelemeye..
geçen ne güzel demiştin, yerine ne koyabiliriz?
nasılsın
iyiyim
koca bir gönülle sıcacık bir sarılış
ve korkuyorum, bu sorumluluğa hiç gerek yoktu şu durumda.. bunu da hallederim lakin.. lakin dert etme..her şey daha güzel olacak.. o kadar kitap yaladıysam yani o doğaya bir şekilde sahip olacağım işte orada mutluluğu en hakeden seni, daha mutlu edeceğim, yeter ki terazinin dengesizliğinde beni daha fazla üzme.. :))
uykum var..
hadi uyu...
sen nasıl istersen öyle çıkarız yola..öyle de geliriz..sen nasıl istersen..
sanki tanrı gibiyim, lakin diğer tanrılar olmazsa daha mutlu olacağım ..
mutluluksa aranılan, evet.keyfi muammada nice tebessümler..
güzel olmayanı var etme makamındayım..
hadi hayırlısı derler ya genel de yerine kelime bulamıyorum,
**
unutmayın bu etkileşimi, canlı olarak da neden bahsettiğimi ihtimal anlatacağım biliyorum.. umarım sonunda gülme garantisi olur..
**
şimdilik böyle işte abim..
en saygılı ve huzurlu günler gönderdim..
kabul buyurunuz..
Gerçekten 'y'den 'gına geldi'...
Her konuda insanları kategorize etmenin 'böl - yönet' pokitikasının bir parçası olduğunu düşünürüm, bunun da ondan bir farkı kalmadı artık!..
İnsanlık var oldukça kendinden önceki ve sonraki kuşaklarla yaşayanları, üstelik yaşadığı yaş aralıklarına göre de kendileri de o kuşaklara girecek ve yaşadıkları coğrafyalara göre farklı etklilere göre tepki geliştirecek bu 'insanları' bu kadar sınırlamak niye?!...
Kaldı ki kimse doğduğu kuşağı seçmedi ve ben bu yaşıma kadar kendi kuşağını 'temsil etmeyen' çok sayıda insan gördüğümü de üzerine basarak belirtmeliyim.
Konunun özünü bile 'kuşak' penceresinde bakmaktan dolayı yeterince bizimle paylaşamıyorsunuz bence. Bir de böye bakmaya çalışsanız...
Hadi, ele aldığınız konuyu 'bütüncül bakarak' bizimle paylaşın. O zaman tartışmaya ve fikiri üretmeye çok açık yazılarınız oluyor. Biz de 'kendimizce' paylaşıma katılabiliyoruz o zaman...
Merakla bekliyorum...
Saygılarımla.
Yinsani
Sizin de bilinçaltınızda aradığınız sorunun cevabını biz de arıyoruz. Kendimiz miyiz? Ve bunun cevabını belki biz göreceğiz, anlayacağız. Bu görme ve anlamada çekeceğimiz acı, göreceğimiz işkencenin haddi hesabı yok.
Bölüp yönetmek; hayvansaldı. Avcılar, kötürüm avları önce sürüden ayırdı sonra yedi içgüdüsel olarak. Ve insan bunu uyguladı.
İnsanlığı temsil etmeyen kuşaklar: Cinsleştirdi, türleştirdi ve kendilerini bölüp yönetmeye çalıştı. Dindi, dildi, milliyetti, çevreydi, kültürdü, devletti, sınırdı, hiyerarşiydi vb böyle böyle yeni bir çağın kapısına dayandık.
Bütünsellik: Tek insan formuna doğru gidiyoruz artık. Numaralanmış, etiketlenmiş,sınıflandırılmış, bir banda konmuş, ve oyuncak olarak diğer insanlara sunulmuş. İnsan, insan ile oynamaya başladı. Köksoyların tespit edilmesine ne kadar kaldı?
Tüm çabamız bunun için, kendi dinim, kendi milletim, kendi devletim, kendi çevrem, kendi düşüncem, kendi huzurum ve mutluluğum ve yaşamım sadece kendim için..
Tek insan sisteminde diğer bir insana ihtiyaç duyulur mu?
Hani düşünerek yazanlar sorar: İçimde bir ben, kendimde kalabalığım, kendimdeki hiçlik, kendimdeki enerji.
Yorumunuzda bir bilgi yoktu, lakin çok güzel bir merdiven vardı. Ve siz diyorsunuz ki ben diğer merdiveni artık koyamıyorum bir üstte. Bana yardımcı olun.
Yeterince acı ve işkence çektiniz hocam, sıra bizde. Bizim acımız sizinkilere benzemeyecek elbette. O yüzden isyan etmeyin ve gına gelmesin lütfen. Ne kadar varsa çevrenizde acı çeken kucaklayın bir toprak gibi, su gibi, hava gibi..
Daha önce belirttiğiniz üzere, denizler altında bin fersah mıydı, sonrasında gelen çağ zaten belli.
Sigaram bitmiş yine lütfen bir dal duman ışınlayın. Ölüme çare bulmaya en yakın zaman dilimlerindeyken hala maddeye esir olmak beni yeterince kafatasımı parçalamaya zorluyor.
Nerede bu insan, insanlık?
Saygı ve huzurla..