MİNARE TAPUSU
MİNARE TAPUSU
Yalıda saray gibi evleri, denizde gemileri vardı. Vilayete at sırtında kimsenin toprağına basmadan gidip gelebilirlerdi. Güçlü kuvvetli üç kardeştiler. Biri kendini doğaya vermiş, biri kendi halinde, diğeri biraz ticari zekâlıydı. Hem de memlekette sözü geçen partili eşraftan sayılırdı.
Maden ocaklarına maden direği temin ederlerdi. Devlet ile resmi işbirliği yaparak ormandan kesimi yapılacak ağaçları işaretletirler, köylüler de bu ağaçlardan istenilen ölçülerde maden direği hazırlar öküz arabalarıyla yalıya teslim ederlerdi. Yalı ile orman arası kilometrelerce yoldu. Yolun inişi vardı, yokuşu vardı. Bu maden direği işi çok emek isteyen bir işti. Paralarını da ne zaman akıllarına gelirse o zaman öderlerdi. Öküz arabalarıyla ve bin bir emekle taşıdıkları maden direklerine işin başındaki adamları; şu eğri, bu ince, öteki kalın diyerek kenara bıraktırırlar. Geriye kalanı da kafalarına göre hesabını yapar deftere yazarlardı. El ayak çekildikten sonra onları da gemiye yükletirlerdi.
O zamanlar insanların en çok tuza gaza ihtiyacı olurdu. Direk parasını tuza, gaza denk getirirler, genellikle ellerinden nakit para çıkmayacak düzenlemeler yaparlardı.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Nüfus hızla artmaya başlamıştı. Artan nüfusu besleyecek toprak azdı. Halk fırsat buldukça ormanları tahrip ederek tarlalarını genişletmeye çalışırdı. Hem de tarlanın ormandan açıldığı belli olur kaygısıyla şimdiki tapu işi insanların aklından bile geçmezdi.
Memleketin ağaları beyleri tapu almak için harç yatırır, yerlerini tapu ettirirlerdi. Memurun köye gelip tapu çıkarması çok masraflı bir işti. Onun için kimse kolay kolay tapu işine yanaşmazdı. Zenginler, ağalar, beyler Tapu Dairesinden memur çağırır, yedirir içirir birkaç gece misafir ederlerdi. Sabah erkenden kalkarlar yüksekçe bir tepeye ya da caminin minaresine çıkarlar. Memura; ‘’Şu tepeden bu tepeye, şu dereden bu dereye yaz.’’ derdi. Memurda ne yapsın garibin teki akşam misafir olduğu adam partili eşraftan sözü geçen biri; dediği gibi yazardı. Tapu kanun gereği bir süre askıda kalırdı. Kim görecek, kim itiraz edecek etsen ne olur ki?
Dedem işte böyle tapulara; ‘’Minare tapusu’’ derdi. ‘’Bir gün hak yerini mutlaka bulur’’ diye söylerdi…
Salih KOÇ
31 Aralık 2019 / Büyükçekmece-İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.