- 474 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kıbrıs Türkünün Bağımsızlık Mücadelesi
Ada Kent Üniversitesi 25 Aralık 2019 Salı günü Gazimağusa’da “Kıbrıs Türkünün Bağımsızlık Mücadelesi, Dünü, Bugünü Ve Yarını 2” adlı bir panel düzenledi.
Panele konuşmacı olarak TMT Yönetim Kurulu Üyesi Işılay Arıkan, Mimar Osman Saner ve Şehit Aileleri Yönetim Kurulu Üyesi Arif Tanol katıldılar. Oturumu Ada Kent Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Yasin Cemal Galata yaptı.
Panel, Ulu Önder Atatürk ve Aziz şehitlerimizin manevi huzurunda yapılan saygı duruşu ve müteakiben okunan İstiklal Marşı ile başladı. Ada Kent Üniversitesi Rektörü Prof Dr Fuat Bayram açılış konuşmasını yaparak “Ada Kent Üniversitesi olarak Kıbrıs davasında üzerimize düşeni yapmak istiyoruz. Geçtiğimiz günlerde bu konu kapsamında bir çalıştay gerçekleştirdik. Bu günkü panelimiz de bu çalıştayın ikinci bölümüdür.
KKTC’li olan, Türkiye’den ve diğer ülkelerden gelen öğrencilerimiz var. Bu öğrencilerin Kıbrıs gerçeğini öğrenmesini istedik.
Kıbrıs Türkü geçmişte büyük çileler çekti. Büyük bir mücadele verdi. Bu mücadelede birçok şehit verdi. Daha bilinmeyen birçok olay var. Bu olayların bilinmesi ve anlatılması gerekir diye düşünüyoruz. O nedenle bu panelleri düzenliyoruz.
Kıbrıs davasını yaşayanlardan dinlemek gerekir diye düşünüyoruz. O nedenle panelimize o günleri tanıyan, o günlere şahit olan kişileri konuşmacı olarak davet ettik. O nedenle söz ben onlara bırakmak istiyorum. Panelin hayırlı olmasını ve başarılı geçmesini diliyorum.” dedi.
Rektörün bu kısa konuşmasından sonra Ada Kent Üniversitesi tarafından hazırlanan sinevizyon izlendi. Kıbrıs Türklerinin adada yaşadığı tüm sıkıntılar gözler önünde serildi. Daha sonra konuşmalar bölümüne geçildi.
İlk konuşmayı TMT Temsilcisi Sayın Işılay Arıkan yaptı. Konuşmasında Rumları iyi tanımak gerektiğini, Kıbrıslı Türklerin nasıl bir direniş gösterdiğini çok iyi anlamak gerektiğini belirtti.
Rumların ENOSİS’i gerçekleştirmek için daha Osmanlı Döneminde harekete geçtiğini belirterek, o zamanlar Türklere “Bello Turko”, “Şillo Turko” diye hakaret ettiklerini dile getirdi. Tükleri köpek olarak gördüklerini ve onlar için “En iyi Türk Ölü Türk”dediklerini belirtti.
Arıkan şöyle devam etti: “1950’de Rumlar, sendikal demokratik haklarımızı kullanmak istiyoruz diyerek Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için imza toplamaya başladılar. Türk işçilerini de kandırıp “işçi hakları” adı altında onlara da imza attırıyorlardı. Ama bunu gören Türkler uyanarak karşı çıktılar ve kendi sendikalarını kurdular.
AKEL adında bir Rum partisi kuruldu. Komünist bir parti idi bu. Amaçları ENOSİS’i gerçekleştirmekti. Rumlar bu sevdalarından hiç vazgeçmediler. Bugün bile hala bunu gerçekleştirmek için uğraşıyorlar.
Bizler, küçüklüğümüzden beri hep endişe içinde yaşadık. Geceleri bombalar patlıyordu. Ne oluyor diyorduk. Rumlar Türklere saldırılara başlamışlardı. Kumsal’da Binbaşı İlhan’ın karısını ve çocuklarını banyo küvetinde katlettiler.
Artık mücadele başladı. Biz gençler olarak dağlara çıktık. Vatanı korumak için Rumlarla çatışmaya başladık. Gece gündüz nöbet tuttuk. Mermilerimiz az idi. Silahlarımız yeterli değildi. Umutla Türkiye taraflarına bakıyorduk. Toroslara bakıp Türkiye’nin gelmesini ve bizi kurtarmasını diliyorduk. Rumlar bizimle alay ediyorlardı. “Bekledim de gelmedin” şarkısını koyup bize dinletiyorlar ve bizimle dalga geçiyorlardı. Aç, susuz günlerce dağlarda yaşadık. Ama devletimize sahip çıktık. Bu gün Kuzeyde bağımsız bir Türk Devleti var. Huzurluyuz, mutluyuz, barış içindeyiz.” dedi.
İkinci konuşmayı Mimar Osman Saner yaptı. Osman Saner, daha ziyade Mağusa Bölgesi’nde yaşanan olayları dile getirdi. Olayların Osmanlı Dönemi öncesinden de başladığını, Rumların asla uslanmadığını söyledi.
Mağusa Kale İçinin Türk bölgesi olduğunu, Rumların buraya giremediğini bu nedenle burada yaşayan Türklerin güven içinde kaldığını anlattı. Şöyle devam etti: “Önceleri EOKA’ya karşı kurulmuş bir teşkilat yoktu. Küçük karşılıklar verebiliyorduk. Olayları Mağusa’da Namık Kemal Lisesi’nden idare ediyorduk. O zamanlar tekke dediğimiz kısımlarda eğitim alıyorduk. Başka okul yoktu. Tüm okullar İngiliz Maarifine bağlı iken sadece Namık Kemal Lisesi Türk Maarifine bağlıydı.
Rumlar, önce İngilizlerle çatışıyordu ama sonra Türklere saldırmaya başladılar. Anlaşmaya hiç yanaşmadılar.
Ben üniversiteyi bitirdiğimde olaylar patlak vermişti. Bana gitme olaylar var dediler. Ama ben dinlemedim. Ülkeme geldim. Ve mücadeleye başladım.
Barış gücü vardı. Ama hiçbir zaman için bu görevini yerine getirmedi. Sadece notlar alıyordu. Ama etken bir koruyuculuğu yoktu. Hiçbir zaman da olmadı.
Mağusa’da buğday Camii’ni kültür merkezi yaptık. Halka moral depolamaya çalıştık.
Rumlar Türkleri hiç sevmedi. Hep Türk düşmanlığı aşıladılar. Hayatımın en huzurlu, en rahat, en güzel günleri 1974 yılı sonrası oldu. Bunu tüm gönül rahatlığı ile söylüyorum” dedi.
Son konuşmayı da Şehit Aileleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Arif Tanol yaptı. Tanol, Enosis hayaliyle yaşayan Rum ve Yunan ikilisinin adada zulüm yaptıklarını, insanları evsiz bıraktıklarını, birçok kişiyi de katlettiklerini belirtti.
Kıbrıs Türkü’nün bu günlere gelmesinde Aziz Şehitlerimizin büyük payı olduğunu söyleyerek “Bu gün özgürce topraklarımızda gezebiliyorsak, rahatça konuşabiliyorsak bunu şehitlerimize borçluyuz” dedi.
Tanol şöyle devam etti. “Kıbrıs Türkü için mücadele umuttu, özlemdi, bir devletin var olması idi. Savaşın en ağır bedelini ödeyen bizler, iki kesimli, eşit haklara sahip, şerefli bağımsızlığımızdan ve egemenliğimizden ödün vermeden yaşamak istiyoruz. Anavatan Türkiye’nin garantörlüğüne dayalı,insanca yaşayabileceğimiz bir ortam sağlanması halinde, kalıcı bir anlaşmanın olabileceğine inanıyoruz. Geçmişi unutmayız. Ama nefretin de sürdürülmesini istemiyoruz. Geleceğe umutla bakmak istiyoruz. Ne toprağımızdan, ne de bayrağımızdan vaz geçmeyeceğiz…” dedi.
Son olarak paneli yöneten Sayın Yasin Cemal Galata, paneli değerlendirerek “Kıbrıs Mücadelesi İkinci Kuvayı Milliye hareketidir. Binbaşı İlhan’ın çocuklarını unutmuyoruz. Bu vahşet hep gözlerimizin önünde. Bizler de Türkiye olarak bu olayları birlikte yaşadık. Biz de sizler kadar acıyı hissettik. Kıbrıs Türkleri dünden bu güne yaptığı mücadele sonucu bağımsızlığına kavuşmuş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurmuştur. Bize düşen görev de bu ülkeye sahip çıkmak ve onu sonsuza kadar yaşatmaktır. Kıbrıs Türkü’nün verdiği mücadele tüm dünyaya örnek olmuştur. Esaret altında olan devletlere, milletlere rehberlik yapmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, er veya geç Dünya üzerinde gerçek yerini alacaktır. Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.