- 463 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BEKLENMEYEN MİSAFİR BÖLÜM-16
BEKLENMEYEN MİSAFİR
BÖLÜM-16
Reşat, gülümseyerek,’’ Buyurun Sinan Bey, Beyefendi sizi bekliyor. Son yaptığınız işten oldukça memnun.’’
Beyefendi, Sinan Beyi ayakta karşıladı,
‘’ Geç otur kardeşim, iyi haberlerini aldım. Bir işi daha başarı ile sonlandırdın.’’
‘’ Sizi bir nebze mutlu ettiysem, bende mutluyum efendim.’’
‘’ Anlat Sinan, nasıl geçti yolculuğun?’’
‘’ Gördüğünüz gibi efendim zor olmadı. Benim söylemek istediğim çok daha başka bir şey. Lazo, çok zeki. Yaptığım bütün planları olduğu gibi yüzüme vurdu.’’
‘’ Bundan ne gibi bir şey çıkartmalıyım Sinan?’’
‘’ İlerde çok işimize yarayabilir, diğer taraftan, tehlikeli bir adam aniden ortaya çıktı. Hakkında ne düşüneceğimi bilemiyorum?’’
‘’ Peki, eski taktiğe başvuralım, Reşat’ı peşine tak, attığı adımı aldığı nefesten haberin olsun. Ne yiyor, ne içiyor, kimlerle geziyor, hakkında her şeyi bilmek istiyorum.’’
‘’ Baş üstüne efendim elimden geleni yapacağım. Bir mesele daha var, torbacıları geri çektik piyasa boş kaldı. Bir şeyler yapmamız lazım?’’
‘’ Hafta içinde bölge temsilcileri ile toplanalım ondan sonra bir karar alırız. Zira piyasa boş bırakılmaya gelmez. Başka bir şey yoksa çıkabilirsin Sinan’’
2
Sedat Amir yerine oturduktan sonra, ‘’ Kirli, şu bizim muhteşem üçlüyü çağır bakalım.’’
‘’ Üçlü derken, Amirim?’’
‘’ Ah Kirli, yaşlanmaya başladın artık, Heval, Büşra ve Hansa, Asayişin muhteşem üçlüsü değil mi?’’
‘’ Haklısınız Amirim, galiba artık emekliliğimi isteme zamanı geldi?’’
‘’ Dur daha o günlere çok var, çağır şunları gelsin.’’
Biraz sonra muhteşem üçlü karşısında hazırolda bekliyordu. Sedat Amir, Tam konuşmaya başlarken, Heval’in telefonu titreşime geçince, Heval gayriihtiyari çıkarıp telefona bakınca,
‘’ Amirim Lazo’dan mesaj var.’’
‘’ Oku dinleyelim mesajda neyazıyor?’’
Heval telefonda yazan mesajı okuyunca birden yüzü kızardı,
‘’ Heval, okusan kızım mesajı?’’
‘’ Peki, okuyayım Amirim, ‘’Hayatım, Pazar günü Eminönü’nde buluşalım. Seni çok özledim, öpüyorum.’’ Densizlik işte Amirim. Ben onu bir güzel terslemesini bilirim.’’
‘ Sakın Heval, sakın tersleme. Teklifini kabul et. Anlamıyor musun? Sana izlendiğini anlatmaya çalışıyor. Amacı seninle buluşup konuşmak.’’
Büşra,
‘’ Amirim doğru söylüyor. Pazar günü süslen güzel giyin ve Lazo’yu hayal kırıklığına uğratma.’’
Saat neredeyse on buçuğa geliyordu, şimdiden randevuya yarım saat geç kalmıştı. Aceleyle iskelelerin önünden ve köprünün altından geçti balıkçı mavnasının önünde dikilen Lazo’yu görünce olduğu yerde durdu. Gözlerini ovuşturup bir daha baktı. Gördüğü kanlı canlı lazo’ydu. Şaşkınlıkla bir adamın ufak birkaç rötuşla bu kadar değişeceğini başkasından duysa inanmazdı. ( Lazo Heval’e sarılırken, kulağına ‘’geleceğinizden neredeyse umudumu kesmiştim, Baş komiserim. Lütfen oyunuma ortak olun. Buranın kızarmış balıkları harikadır. Aşkım iki porsiyon alıyorum. Beni bekle burada.’’)
Balık ekmeklerini deniz havasının tadını çıkara, çıkara yediler. Lazo, motorla adalar turu için iki bilet aldı motora geçip güverteye çıktılar. Heval,
‘’ Bu ne gizlilik, kaç gündür haber bekliyorum ama senden çıt çıkmıyor.’’
‘’ Adam bütün dikkatimizi Edirne gümrüğüne çekti. Biz orada oyalanırken, doğudaki sınır kapılarından kaç tır girdi Allah bilir.’’
‘’ Şimdi ne yapacağız onu söyle?’’
‘’ Tur bitsin bir de sinema yapalım, geç vakit seni eve bırakırım.’’
‘’ Şimdi niye bırakmıyorsun?’’
‘’ takip ediliyoruz, Sinan Bey bana henüz tam olarak güvenmiyor. Solumuzda oturan iki kişi bizi takip ediyor. Biraz gösteri yapma zamanı.’’
Bunları söyledikten sonra, lazo, Heval’e sarılıp dudaklarından öpmeye başladı. Heval önce biraz karşı koyduktan
sonra oda işi oluruna bırakarak Lazonun öpüşlerine cevap vermeye başladı. Tutkulu uzun bir öpüşme oldu. İkisi de nefes, nefese kalmıştı.
‘’ Özür dilerim baş komiserim, olması lazımdı oldu.’’
‘’ Boş ver önemli değil bundan sonra ne yapacaksın?’’
‘’ Büyük bir ihtimalle beni Beyefendi ile tanıştıracak.’’
Sırada sinema vardı, güzel bir komedi filmi seyrettik. Sinema çıkışında hava kararmaya başlamıştı. Heval,
‘’Artık eve dönsem iyi olacak lazo?’’
‘’ Acele etme, yolun karşısındaki işkembeciyi görüyor musun? Kapanışı orada yapacağız. Koluma girer misin tatlım?’’
Lazo bunları söyledikten sonra, Heval’e çapkın, çapkın baktı. Heval, kaldırımın kenarında durarak kaşlarını çattı ve ‘’ Sen beni tavlamak için mi uğraşıyorsun? Bak canım beni bir sinema ve çorbayla tavlayamazsın, çok uğraşmak zorundasın?’’
‘’ Ne yapalım başa gelen çekilir. Hadi yürü.’’
Dediği gibi gerçekten acıkmışız, bol sarımsaklı işkembe çorbasını içince, kendimize geldik. Bir taksi çevirerek, evin kapısına kadar getirdi. Ayrılırken, Lazo’yu kendime çekerek, dudaklarına uzun, uzun bir öpücük kondurdum. Kafamı kaldırınca, Eda’nın bizi gülerek seyrettiğini gördüm.
İçeri girer girmez, Eda’ya,
‘’ Gördüklerini unutacaksın kızım. Yoksa Asayişte seni süründürürüm.’’
‘’ Baş komiserim ben bir şey görmedim ki?’’
Baktım bana bakıp pis, pis sırıtıyor, takıldım peşine salonda yakaladım. Yere yatırıp gıdıklamaya başladım.
‘’ Eğer bir yerde sesini çıkarırsan, gülmekten altına işersin haberin olsun.’’
‘’ Pes abla tamam yeter ki gıdıklama.’’
Devamı var