BAKIŞLARIMI İNSANLARIN YÜZÜNDEN KAÇIRMIYORDUM:
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YÜZÜME DÜŞÜNCE YOKSUNU GİBİ BAKIYORDU
.. Ev sahibi gelip benden kirasını istiyordu haklı olarak.. Onun ötesinde, taşınırken benden aldığı iki aylık depozite’yi de kabul etmeyip, bir aylık depozite var diyordu utanmadan.. Tabi ki buna itirazım vardı ve itirazım olan o hakkımı kullanıyordum. Taşınırken ev sahibinden kontrat istedik vermedi ve her hangi bir sözleşme de yapmadı bizimle. Mademki öyle, şimdi de ispatlamak zorundasın bizden almadığın o iki aylık depozite’yi deyince çıldırdı, ’’Ben size güvendim’’ diyordu ısrarla. Biz seninle tanışıyor muyduk ki sen bize güvendin. Hadi diyelim güvendin, neden bizden depozite aldın o zaman? Depozit ‘in haricinde geçmiş su faturasını da bize verdin ödeyin diye ,ee, nasıl bir güven bu?, deyince de suratıma bakıyordu. Düşünce yoksunu gibi.
Yeni çıkarılan bir kanunla ev sahipleri hangi koşulda olurlarsa olsunlar mutlaka kiracılarıyla kontrat yapmak zorunluğu getirilmişti. O sıralar o kadar meşguldüm ki böyle bir mecburiyetten haberdar olamamıştım uzun bir süre. Gel ki haberdar olsam da ne yapabilirdim bilmiyorum ama en azından belediyeye gidip burada oturduğumu söylerdim, ne bileyim mutlaka yapacak bir şey bulurdum.
Oturduğumuz mahalle gecekondu mahallesi olarak geçmiyordu ama imarı da yoktu. ve Herkes elden satın aldıkları arsaya önce kendileri için birer ev yaptılar, daha sonraları da her seçim zamanı o evin üzerine bir kat, bir kat daha derken hemen herkesin beşer katlı evi olmuştu ve attıkları her yeni kata kendileri taşınırken, çıktıkları evi de ikiye bölüp öyle kiraya veriyorlardı piyasanın çok-çok üzerinde. Buna rağmen hiç bir yetkili bakmadı, sorup soruşturmadı ve ev sahipleri de hiç bir zaman benim kiracım var demedi ve tek kuruş vergi de ödemediler. Buna rağmen, vergiler çok arttı diyerek, kiralara her yıl neredeyse yüzde yüze yakın zam yapıyorlardı.
..Ev sahibi. ’’Evimde kiracı yok kızım oturuyor, kızımdan da kira almıyorum’’ diye bildirmiş belediyeye. Belediye de bu yalana inanmış olacak ki, bu durumu araştırma gereği duymamıştı. O kadar çok bunalmıştım ki, artık dayanacak gücüm kalmamıştı.
.. Kendimi, daracına çıkmış mahkûm gibi hissediyordum ve celladım her an gelip ayaklarımın altındaki sandalyeyi tekmeleyecek diye bekliyordum ve sanki bütün çareleri tüketmiş gibiydim. Belki de bütün çareler tükenmişti. Belki de çaresizdim ama gene de öyle düşünmek istemiyordum, kalbimin bir yerinde az da olsa umudumu taşıyordum hep bir gün aradığım o aydınlığı bana da verecektir hayat diyordum ama bu hiç kolay olmuyordu. İçimde bir yangın, yüreğim ağzımdan çıkacakmış gibi boğazıma kadar gelip dayanıyordu. Ya ben gerçekten de bu kadar aciz, bu kadar beceriksizin biri miyim?
… Ben neden böyleyim?
Ben bu kadar çabalamama rağmen, neden başarılı olamıyorum?
Neden hala yoksullukla ve de yoklukla mücadele halindeyim?
Bir insan bu kadar şansız olabilir miydi acaba?
Tabi ki farkındaydım onca insanın sıkıntılar içerisinde yaşadığını; âmâ ben tek başına mücadele ediyordum ve hayata karşı direniyordum; bu durum her ne kadar da benim için kötü bir durum olsa da çalışıp çabalıyordum kimseye sırtımı yaslamadan…
… Asker olan oğlum aramış ve kardeşine, ’’anneme söyle bir ev alsın daha sonra borcu biz geri öderiz’ ‘demiş
Küçük soruyor, ’’Bu nasıl olacak?’’, diye
, ‘’Annem bilir, o becerir, ona deki uzaklara değil, yakınlardan baksın,oralar yıkılırsa en azından kend evimize taşınalım’ ’demiş
Ben bir gün önce oğluma, olmuyorsa olmuyor en çok gider köye yerleşirim, zaten bu gidişle de başka çaremiz yok gibi,en iyisi köye gidip yerleşmek demiştim. Demek ki bu söylediklerime takılmıştı kafası.
.. Gökhan, ‘’Anne, sen bilirmişsin kimden para isteyeceğini ve bir ev alabilirmişsin diyor’’, deyince.
Bir an ne diyeceğimi şaşırdım.
Oğlum, bu nasıl olacak peki?
Ben kimden para isteyebilirim ki?
Gökhan, ’’Anne ne bileyim, Serkan sen gelmeden az önce aradı ve aynen bunları söyledi bana.
‘’Annem yapar ona söyle dedi’’ ve yineledi sözlerini.
İyi tamam, ben beceririm de, dedim ve de durdum.
Dilimin ucuna geleni utancımdan söyleyemedim, o sözü söylemeyi yakıştıramadım kendime.
Gökhan, benim ne demek istediğimi anladı sanarak, yeniden ona sordum
Ne demek istediğimi anladın değil mi?
Gökhan, ‘’yok, anlamadım, ne demek istedin peki?’’
İyi tamam, mademki ben beceririm gidip evlilik programlarına katılayım, oradan zengin birini bulayım bari, başka ne yapabilirim ki? Ancak bu şekilde para bulabilirim.
Benim, gidip Para isteyebileceğim kimse yok ki etrafımda, deyince
Gökhan, yüzüme bakmadan sadece gülümsedi…
….. Geceyi kardeşimin evinde geçirdiğim için, o gün akşama doğru gelmiştim iş yerine İş yerinde hiç kimse yoktu, bu soğukta nasıl olsun ki, ‘’Bu soğukta kim evinden çıkar dışarıya?’’
Ne yapacağımı bilmez bir halde çırpınıyordum, ama kanatlarımı her açtığımda duvara tosluyordum ve dayanılmaz bir acı çekiyordum.
.. Eve varıp sobayı yaktıktan sonra çay koymuş, bir de PC bakayım derken kapı çalındı. Anladım kimin geldiğini ve kendime, sakin ol, halledeceksin kimseye bir borcun yok ve korkacakta bir şey yok, hadi aç kapıyı ve aslanlar gibi çık karşılarına dedim ve kapıdaki delikten dışarıya baktım bu gelen ev sahibinin karısıydı … Kapıyı açtım ve onu içeriye buyur etmeden öyle bir daldı ki içeriye, sanki aylardır ona kira ödemiyor muşuz gibi. Oysa kira konusunda hiç bir sorun olmamıştı aramızda ve her hangi bir gecikmede yaşanmamıştı. Ama ben onun kirasını inadına vermiyordum çünkü bana kontrat yapmak zorundaydı, o da kontrat yapmak istemiyordu her nedense. Uzun bir konuşma yaptım ve bu kez ona çok söz hakkı vermedim. Ona karşı ağar da konuşmadım çünkü gerek yoktu ama gerekirse bunu da yapabileceğimi ona hissettirdim. ‘’Yok, senden iki ay değil, bir aylık depozite aldık’’ deyince, bir anda nevrim döndü.
.. Oysa ben ona tam bir ay önceden söyledim, ben depozite mi kullanacağım diye, çünkü evi kiralarken, ’’bu parayı size geri ödemem çıkmadan iki ay önce bana haber verirsin ve o iki ayı bu debozite sayarız’’ demişti. Kadına anladığı dilden konuştum ama bu mümkün değildi. Hani derler ya, ‘‘cahil komşumu, akıllı düşmanım mı’’?diye
Yani, onun gibi bir durumla karşı karşıyaydım. Bakalım ne olacak bu gidişle ve ev sahibiyle karşılıklı düelloya girmiş gibi el ense çekiyorduk birbirimize. Kadın, belediyeye götürmek için ödediğim faturaları istedi ve de ekledi, ‘’biz henüz kimseyle anlaşmadık ama belediye yine de faturaları görmek istiyor’’ dedi.
Madem kimseyle anlaşmadınız o halde neden faturaları belediyeye götürüyorsunuz peki?
Hem faturalardan belediyeye ne? Diye sorunca da
Bana her hangi bir açıklama yapamadı, ’bilmiyorum’’ deyip işin içinden çıkmak daha kolayına gelimişti…
… Kendimi neden bu kadar boş hissediyordum?
Bu kadar zavallı, bu kadar mı biçare olur insan?
Allahım ya, nedir bu benim başıma gelenle, bir anlayabilseydim
Korkularım vardı endişelerim de ama bunları hep kendime saklayıp, kendimi güçlü hissetmeye çalışıyordum. Korkularımı yüzüme asmıyor, bacaklarımı yamultmuyordum. Bakışlarımı İnsanların yüzünden kaçırmıyor, adımlarım belki yerleri titremiyordu ama yavaşlatmıyordum da, karşıdan gelişimi sanki kendim de görebiliyordum.
Hala çok korkuyordum,korkularımı bastırmaktansa onlarım üzerine,üzerine gidiyordıum.
Örneğin. Eve merdivenler de rastlarım endişesiyle, namaz saatini bekliyordum çoğunlukla ve artık bu korkumu yarıya indirmiştim. Aha şimdi gelip kapıyı çalarsa ona ne derim, nasıl davranırım endişesini tamamen atamasam da üzerimden, bu düşüncenin altında kalıp ezilmiyordum, ve yine de ev sahibinin gelip kapıma dayanmasını da istemiyordum tabiki de. .Daha az endişeliydim ona karşı. Biliyordum ki laf anlamayacak
Biliyordum ki dediği dedik bir kafa yapısına sahipti
Biliyordum ki onun kapasitesi hiçbir zaman insan olma kapasitesine ulaşmayacaktır ama gene de onunla yüzleşmeliydim ve henüz bunu yapamamıştım, ve ben hala kadının kocasını görmemiştim aynı avlu, aynı merdivenleri kullanmamıza rağmen bir türlü onunla rastlaşmadık.
Bir keresinde rastlamıştık galiba, o tam kapıdan çıkıyordu, ben de tam kapıdan içeriye giriyordum, az kalsın çarpışıyorduk.Ne kadar da onunla yüzleşmek istesem de yine de onunla karşılaşmak istemiyordum çünkü onun ne kadar edepsiz biri olduğunu biliyorum..
… Ev sahibi dışarıya çıktı, ben de içeriye girdim; durdu ve ’’ne haber, sen yaşıyor musun?’’ Diye sordu
Evet yaşıyorum, ölsem duyardın her halde ve konuşabildiğime göre de ölmedim hayattayım demektir, öleni gömüyorlar biliyorsun, dedim ve hızla merdivenleri çıkıp evime girdim, gülümsüyordum, bu iyimiydi? Yoksa kötümü?Onu tam olarak bilmiyordum ama ben hala kendi kendime konuşup gülüyordum
12 / 01 / 2012-01-12 . Perşembe..Kafedekiler.Gündüz Yavuz