Kaf/es
Kaf/es
Konduğu yerden uçamaz dağlar yok dikenli tel örmez bir sınır var içten içe bir sınır sınırın tellerine takılan ömür sevdası toprağında demire pas bulunmayınca davasına deva günü yıl olana yılan dokunmaz kimine aykırı gelen fikri dünyası diktiği bayrağı tek başına sallayıp ardından gelen kimsenin olmadığı uzak ıssız bir çöl yalnızlığında gün dağ sandığı kum topakların içinde bastıkça ayaklarından kayıp giden günü kahır olandan kimse sakınmaz mecnun çölüne leyla ayak basmamış herkesin leylası olmasa da içinde mecnun içinde derdest olanın dervişliği nafile hakiki ermişler deli olup dolananlar terk edince evi ocağı deli divane tok sözler dökülür ağızda serbest ömrü zehir olana kimse dokunmaz aşık vurulduğu dağın gülünü koklamaz ceylanın vurulduğu çeşmeden su içmez haramilerin kol gezdiği yoldan geçmez durduğu yer kimsenin durmadığı yerse ömrünü verse canavarlaşır onu yer el yetmez gönül varmaz olunca menzil kimse hapsolduğu zindandan yakınmaz umut aklın hayali yabanda çiçeklenir ruh bedeni uyutur çıkar gider ara sıra toplar getirir dünden ne varsa güne ötenin bilinmezini çözemez alimi ala kaldığı yerde kala kalmışlık başa bela musalla taşında el pençe ayak pranga baktığına şaşar kimse dönüp bakınmaz Coşkûnî |