Cehaletin Böylesi Görülmedi

• 6 Aralık 2019 Cuma 20:04:07

Kadirli turpu, pirinci ve portakalı ile olduğu kadar, turistik yerleri ile de tanınan bir yerdir. Osmaniye’ye bağlı, 124 bin nüfusa sahip büyük bir ilçedir Kadirli.
Bu gün Kadirli’den söz ederken ne turpunu, ne fıstığını; ne de kebabını konuşacağız. Bu gün Kadirli’de yapılan bir cehaleti, bir cinayeti, bir ihaneti anlatacağız.
Kadirli, turizm açısından önemli olan “Karatepe” ve “Ala Camii” gibi iki kültür mirasına sahip bir ilçe. Öyle ki Karatepe’yi turizme kazandırabilmek için Prof Halet Çambel, daha 1960’lı yıllarda çalışmalara başlamıştı. Yaptığı kazılarla Karatepe’yi tüm dünya turizmine kazandırmış ve Ala Cami ile de ilgili kazılar yapmıştı.
Ala Camii ise şehrin merkezinde bulunan kiliseden camiye dönüştürülmüş eski bir yapıdır. Yıllardır Kadirli merkezinde tarihe tanıklık yapmıştır. Öyle ki turizm ile uğraşan uzman kişiler burası için “Çukurova’nın Ayasofya’sı” demişlerdir.
Ala Camii, Roma, Bizans ve Türk Medeniyetlerini bir arada yaşatan Kadirli’nin merkezinde ayakta kalan tek abidesidir. 2. asrın başlarında Romalılar tarafından bir manastır olarak yaptırılmıştır.
Ala Cami, 1868 Zeytun-Ermeni isyanında bir yıl levazım ambarı, 1873-1875 yılları arasında, yaz aylarında “Aşar zahire ambarı” olarak da kullanılmıştır. 1865’ten 1924’e kadar aralıksız cami ve medrese olarak hizmet vermiştir. Yapının içindeki odalıklarda ise köyden gelen öğrenciler yatılı olarak kalmışlardır. Mahkemenin 1993/178553 sayılı kararıyla Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Buraya kadar her şey güzel. Ama bundan sonrası çok vahim. Burada yapılan işler vatandaşların büyük tepkisine neden oldu. 1800 yıllık tarihi Cami’yi “Restore edeceğiz” diye adeta yayla evine çevirdiler. Cahilliğin, iş bilmezliğin en büyük örneğini sergilediler.
Camii’nin restore edilmesi için önce güzel bir proje hazırlandı. Bütün planlar bu proje üzerinde uygulanacaktı. Ama iş başlayınca bu projenin aslına, zerre kadar uyulmadı. Uyulmadığı gibi cahilce işler yapıldı. Cami’ye demir, çelik, alüminyum ve özel malzemelerden çatı eklendi. Öyle ki bu görüntü bırakın tarihi eseri, günümüz yayla evlerini andırıyordu. Özellikle havadan çekilen resimler görüldükten sonra duyarlı vatandaşlar ister istemez tepkilerini ortaya koydular. Öyle ki görüntü sanki uzay mekiklerini andırıyordu.
Kadirli’nin yetiştirdiği Tarihçi Yazar Cezmi Yurtsever Hoca, tepki gösterenlerin başında geliyor. Azimli çalışmalarıyla tanınan, Osmanlı Arşivini didik didik araştırıp gerçekleri gün yüzüne çıkaran ve birçok eser meydana getiren Sayın Yurtsever, kendi sitesi olan “Kadirli’nin Eski Fotoğrafları” adlı sayfada bu konuyu dile getirdi. Paylaştığı haber, resim ve yazılarla tüm Kadirli’yi olduğu gibi tüm Türkiye’yi de ayağa kaldırdı. Haber, anında ülke basınında yer aldı. Birçok TV kanalları haber yaptı ve neredeyse bütün gazetelerde yayınlandı. Doğrusu yapılan bu iş bilmezliğe, cahilliğe tüm Türkiye’den tokat gibi cevaplar geldi.
Hakikat gazetesi olarak biz de bu olayı Kıbrıslı Türklerden saklı tutamazdık. Olayı hemen köşemize alıp siz sevgili okurlara duyurmak istedik.
Tarihçi Yazar Cezmi Yurtsever: “Bu coğrafya Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren yaklaşık 400 sene Osmanlı idaresinde kaldı. Alacami Osmanlı’nın son dönemine kadar tarihi dokusuyla korundu. 1905 yılında İngiliz arkeolog ve casus Gertrude Bell bu kasabaya geldiğinde caminin fotoğrafını çekerek kayda almış.
Cumhuriyet döneminde cami bir süre kendi haline bırakıldı, daha sonra 1960 yılında Ömürcan Yücel ve Cahit Yücel Öğretmenlerin kurduğu Turizm Derneği, Alacami ve çevresini koruma altına alınmasını sağladı.
Prof. Dr. Halet Çambel 1960’lı yıllarda Alacami ve çevresinde bulunan tarihi eserle ilgili yaptığı çalışmanın ardından bilimsel makale yayınladı. Bu döneme kadar camiye hiç bir müdahale yapılmadı ve tarihi özelliği korundu.
Tarihi neredeyse 2 bin yıla uzanan Ala Cami’de bir restorasyon rezaleti var. Ala Cami Romalılarda tapınaktı, Bizans zamanında kiliseydi, Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı zamanında ise minare eklenerek cami olarak kullanıldı.
Yavuz Sultan Selim’in dedesi Alaüddevle Bozkurt Bey bu yeri camiye çevirdi. Yüzyıllardır bu cami kendi özelliğini korudu. Şimdiki zamanımızda ise caminin minaresi ve çatısı bir çelik kafes içerisine alındı. Caminin tarihi dokusuna dokunulmuş ve tahrip edilmiş. Bu tarihe saygısızlıktır. Buna seyirci kalamayız.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yakın zamanda Kozan ilçesine geldiğinde tarihi Hoşkadem Camisine geldiğinde orada pvc malzemesi kullanıldığını görüyor, yanlış yapıldığını söylüyor ve aslına uygun yeni baştan onarılmasını istiyor. Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum. Bu bir bilim, sanat ve insanlık faciasıdır. Bu Mimar Sinan’dan bu yana devraldığımız İslam kültür inancına ters bir durumdur. Buraya müdahale edilmesini ve buranın aslına uygun bir şekilde onarılıp kamuoyuna açılmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye basını, olayı, Cezmi Yurtsever’in deyimiyle "Tam Bir Felaket" başlığı ile halka duyurdu. Usta fotoğraf sanatçısı ve Magma Dergisi yazarı Bünyad Dinç ise arşivindeki Alacami fotoğraflarının artık çöp olduğunun altını çizerek, “Mesela bir Osmaniye kitabı için Alacami fotoğrafı kullanılmak istense artık yok. Şu anda görünen hali var. Benim fotoğrafım şu anda işe yaramıyor” diye konuştu.
Verilen bilgilere göre “Restorasyon çalışmaları 2014 yılında başladı. Ama 5 yıldır bir türlü bitmedi. Şu anda Alacami’nin orjinal yapısı kaybolmuş durumda. Sanki Alacami değil, tenekeyle kaplanmış yayla evini andıran ucube bir görüntü ortaya çıkmış. Eski Alacami yok artık. Başlangıçta Ala Cami’nin aslına uygun şekilde restore edilmesi için bir proje hazırlandı. Daha sonra yapının üzerine ahşaptan bir çatı yapılması planlandığı ancak bunun yüklenici firmanın maliyetini karşılamayacağı düşünüldüğü için ahşap yerine çeliğe dönüştürüldüğü.” iddia edildi
Umarız, TC Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu işe bir el atar da yanlışı düzeltir. Böyle iş bilmezlere de yapılan yanlışın hesabı sorulur.
Camii’nin Vakıflar verilmesinden sonra bu hale geldiği, sorumsuzca iş yapıldığı belirtiliyor.
Nereye gideceğiz bu cehaletle bilemiyoruz ki…