NE İYİ KIZDIN SEN HALAKIZI..
Telefon çaldı, ahizeyi kaldırdım ve alo dedim. Karşıda ki ses, Gökhan beyle görüşebilir miyim? Ses bir erkek sesiydi, oldukça düzgün, sade ve çok nazik bir ses tonu olan bi’ erkek sesi. Arka taraftan kalabalık sesler geliyordu, belli ki kalabalık bir yerden arıyordu.
Bi’ telaşla kim arıyor? Diye sordum. Karşıdaki ses adını söyledi ama ben okadar çok heyecanlandım ki, ne adını duyabildim ne de adamdan detaylı bilgi alabilmiştim, dilim dolandı her tarafım titremeye başladı heyecandan.. Ona, dershaneden mi arıyorsunuz?, diye sorabilmiştim ancak Karşıdaki ses,’’ hayır’’ der demez anında telefonu adamın suratına kapattım ve olduğum yerde donup kalmıştım ve donuk bir şekilde Serkan’ın suratına bakıyordum; Kim neden Gökhan’ı arasın ki?..
Serkan, ‘’benim suratıma neden bakıyorsun?, adama sorup iyice bilgi alsaydın ya, hem neden bu kadar telaşlanıyorsun ki’ ’dedi?
İyi de, arayan kişi dershaneden değilse, başka kim olabilir? Gökhan’ın Kız arkadaşıyla ilgilide olabilir mi acaba?, hani bazı sorunlar yaşamıştık ya, dedim Serkan’a. Hemen Gökhan’ı aradım Gökhan henüz evdeydi ve iş yerine gelmek için hazırlanıyordu. İçimden kötü şeyler geçiyordu, ya oğlumun yolunu kesip ona bir şey yaparlarsa? Diye saçma sapan şeyler geliyordu aklıma. Gökhan’a geliyor musun? Diye sordum Gökhan, ‘’Evet, hazırlandım çıkıyordum ki sen aradın’’ dedi Gökhan’a bir şey söylemedim ama öte yandan içim içimi yiyordu ve tarifsiz bir korku sarmıştı beni… Gökhan, çok kısa bir süre içerisinde iş yerine gelmişti bile. Gökhan’, seni kim arayabilir, her hangi bir fikrin var mı?
Gökhan hem yaşı küçüktü hem de öyle etrafıyla çok ilgili birisi değildi… Gökhan, ‘’ben nerden bileyim, sen konuştun adamla sorsaydın ya kim olduğunu’’ dedi sinirli bir şekilde. Arayan kişi, Gökhan Bey diye sordu seni, gayet düzgün sade bir ses tonu vardı adamın, deyince Gökhan, ‘’ne dedi sana beni sorarken?’’ Alo dedim, o da alo dedikten sonra, ‘’Gökhan beyle görüşebilir miyim’’ dedi.. Gökhan, her zaman ki kıvrak zekâsıyla, dudağındaki o alaycı gülüşüyle işi çözmüştü. ‘’Eğer, sana telefonda direk, Gökhan beyle görüşmek istiyorum diyorsa bil ki önemli biri değildir merak etme’’ dedi.
Gökhan’ın bu sözü üçümüzü de güldürmüştü. İçimdeki o ses Gökhan’ın haklı olduğunu söylüyordu bana ve rahatlamıştım. Aramak isteyen yine arar, aramadığına göre konu önemli değilmiş demek ki, diye söylensem de, arayanın kim olduğunu merak ediyordum doğrusu.. Eve geldikten bir süre sonra iş yerini arayıp, o kişi yeniden arayıp aramadığını sordum, ‘’hayır hiç kimse aramamıştı’’ Bu duruma daha bi’ rahatlamıştım. Ertesi gün aynı saatlerde yine telefon çalmış ve Serkan hep oyun oynadığı için hiç oralı olmadı, gel ki oyun oynamasa da yine oralı olmazdı ya neyse.. Ben açtım telefonu mecburen. Yine aynı ses ve yine’’Gökhan’ı soruyordu’’.
Adama, Gökhan’ı Neden arıyorsunuz?
. Ben, annesiyim deyince, adam, ‘’ha bu daha iyi o zaman sizinle biraz konuşabilir miyiz’’ diye sordu. Tamam, konuşalım da ne konuşacağız? Adam bir başladı konuşmaya susturabilene aşk olsun. Adam, pazarlamacıymış ve sağlıkla ilgili bir bölümde pazarlamacı olarak çalışıyormuş ve yeni çıkan bir ürünün reklamını yapıyormuş söylediğine göre…. İşin aslı benden kredi kartımın numarasını isteyince anlaşıldı. O karşıdaki ses resmen benden banka kartının numarasını istiyordu ısrarla. Kısa bir şok yaşadıktan sonra kendime geldim ve kafamı toparladım. Adama, öylesine hızlı öylesine aralıksız konuşuyorsun ki, sen benim kafam karıştırdın diye söylemiş bulundum. Benim o şekil oluşum adamın işine gelmişti ve konuştukça konuşuyor, anlattıkça anlatıyordu. Sanırım beni ikna ettiğini düşünmüş olacak ki ısrarla kartın son hesap kesim tarihini ve kredi kartımın numarasını istiyordu benden
Ona, hayır, benim kredi kartım dolu ve en az üç ay daha onu kullanamayacağım, hizmetiniz güzel ama ben müsait değilim, dedim. Adam, bir anda sinirlenmeye başladı ve konuşması değişti, hani o nazik kibar ses. Adam, sinirlenmeye haklıydı aslında tam avını yakalamıştı ki, av bir anda elinden kaçıp gitmişti. Adam, ne söylediyse ben ona sadece hayır diyordum, neredeyse bir saat aralıksız sürmüştü bu konuşma. Bana satacağı şey, üç yüz otuz TL’lik bir şey, promosyonu ise, iki bin TL’den fazlaydı. Bunda bir gariplik vardı elbette ki ama asil gariplik ise ısrarla benden kredi kartımın numarasını istemesiydi. Adam baktı benden bir şey olmuyor, ‘’bari bana bir referans ver ben bu malı bugün satmalıyım’’ deyince. Hemen aklıma bir muziplik geldi ve adamı halakızına yönlendirdim (halakızı) kendine oldukça güvenen ve kendisinin çok akıllı olduğuna inanan bir kadın. Belki de öyledir bilmiyorum. Ben, az kalsın adamın tuzağına düşecektim. Bu adamı başımdan atmak için aklıma başka bir fikir gelmedi o an. Bu adamı Halakızının başına sarayım da adam dünyanın kaç bucak olduğunu görsün bakalım dedim Serkan’a ama Serkan bu fikrimden hiç hoşlanmasa da ben bu fikri çoktan yürürlüğe koymuştum bile… Halakızının kredi kartı yoktu bunu biliyordum, yakında da memlekete gidecekti onu da biliyordum. Yani, halakızı için sorun olmazdı diye düşündüm ve düşündüğümü de hemen yaptım biraz muzip bir gülümsemeyle. Adama Halakızının, sabit ev telefonunun numarasını verdim ve de benim halakızı olduğunu da söyledim. Nihayet sonunda telefonu kapatabilmiştik çok şükür, oh be diyerek derin bir nefes aldıktan sonra Halakızından gelecek olan telefonu beklemeye başladım, bu arada nasıl gülüyorum anlatamam…. Akşam eve biraz geç gitmiştim ve eve girdikten kısa bir süre sonra telefon çaldı ve hayırdır diyerek telefonun ahizesini kaldırdım, arayan Halakızı değildi ama Halakızının çok samimi olduğu bi’ arkadaşı arıyordu beni. ‘’Bugün birisi aradı Sevimi ve numarayı senin verdiğini söyledi kimdi o?’’ diye sorunca bana, ben bastım kahkahayı. Okadar kahkaha atıyordu ki ona konuyu anlatamıyordum gülmekten Kadın, sen iyisi mi Sevimi bi’ ara, biliyorsun o çok pimpiriklidir ve takar kafasına şimdi. Ara anlat ki rahatlasın’, dedi ve kapattık telefonu. Hemen Halakızını aradım, aradım ama ben hala kahkahalarla gülüyordum telefon da. Halakızına, ‘sen bu gün ne yaptın? O adam sana satış yapabildi mi?’, diye sorduğumda ise Halakızı, ’’S….sin eşolu eşek. ‘’Beni kimse kandıramaz, yok canım hiçbir şey satamadı bana, bu pazarlamacılar ne sanıyorlar kendilerini? ’’ Bazen geliyorlar kapıma ve ben onlara diyorum ki, siz bu alt katta oturanları geri zekâlımı sanıyorsunuz? Hadi gidin biraz da yukarı katlara bakın diyorum ve onları başımdan yolluyorum’. ‘’Beni hiçbir pazarlamacı kandırıp bana mal satamaz, aman -aman sakın onlara kanıp onlardan bir şey alma’. ‘’Onlar insanı bir güzel kandırıp ucuz malları pahalıya satıp insanı kazıklıyorlar’’, S…..sin pislikler deyip telefonu bu şekilde kapattık ve ben hala daha gülüyordum
Gündüz Yavuz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.