Berduş 2. Bölüm
2.Bölüm
Hastane
Hastane odasında kendime geldiğim zaman, hayal meyal karşı yatağımda ruhu çekilmiş cansız bir beden gibi uzanan ihtiyar bir adam görür gibi olmuştum. Daha sonra ilaçların etkisiyle olsa gerek içim geçmiş uyuyakalmışım. Tekrar kendime geldiğimde bu sefer karşımda ki sahne değişmişti. Yatağımın karşısında arkası bana dönük duran, tombul bir hemşire fark etmiştim. Karşı yatağımda az sonra ruhunu teslim edecekmiş gibi nefes alıp veren ihtiyar Amca’nın tansiyonunu ölçmeye çalışıyordu. Tekrar uyuyakalmamak için hasta yatağımda hafifçe doğrulmaya çabaladım. İlkönce başaramadım, vücudumun hiç takati yoktu. Hâlbuki doğrulmak için tarifsiz bir istek duyuyordum. İkinci denememde var gücümle yüklendim bedenime, son bir mecalle doğrulmayı başardım.
Hemşire odadan çıkmadan önce durumum hakkında bilgi alabilmek ümidiyle kendisine vakur ve beyefendi bir ses tonuyla birkaç soru sordum. Hemşire mütevazı halimi yanlış anlamış olacak ki bir çocuğu azarlar gibi, itaatsizliğe hoş görüsü olmayan bir sesle "turp gibisin ölmeyeceksin merak etme, " demişti. Hemşirelerin özelliklede güzellik bakımından biraz göreceli olan hemşirelerin aksiliğini bildiğim için benimle iletişim mi kurmaya çalışıyordu yoksa azarlıyor muydu? Kestiremedim. Akşam kontrole gelen hemşire daha ılımlı birisiydi. Sorularıma kinayeli cevaplar vermedi. İçten gelen bir hoşgörü ile ilgilendi benimle. Sorumlu hemşireden öğrendiğime göre 2 gecedir hastanedeydim. Bu süre zarfı içinde bir de, mide yıkama operasyonu geçirmiştim. Kabaca hesap yaptım, özel hastanelerde yatak ücreti gecelik 150 TL ile 500 TL arasında değişiyordu. Bu fiyata üç öğün verdikleri yemekler dâhildi. Hastane yatak ücretine, tahliller, doktor muayeneleri ve ilaç ücretleri dâhil değildi. Muayene ücreti ortalama 80 TL idi. Standart kan ve idrar tahlilleri 100 TL, iki günlük tedavi süresince bana verdikleri ilaçlarda 300 TL tutsa. Kabaca 900 TL ya da 1000 TL gibi bir rakam çıkardı. Birde bu ücretlerin üstüne devletin alacağı KDV’yi de eklersek en iyi ihtimalle "1200- 1300 TL civarında ödeme yapmam gerekecekti. Tüm bunları kafamdan bir anda hesaplayıvermiştim. Tahmini olarak hesapladığım bu rakamları tekrar hesap etmeye lüzum görmedim. Nasıl olsa benim karşılayabileceğim bir meblağ değildi. Bütçemin çok çok üzerindeydi. Taburcu edilmek istenmemle birllikte ortaya çıkacak olan kargaşanın esas sorumlusu apartman sakinleriydi.Çünkü apartman sakinleri sigorta durumumu soran ambulans şoförüne, büyük bir fabrikada çalıştığımı altını çizerek belirttikleri için dâhiliye polikliniğinde boş yer olan bu özel hastaneye getirmişlerdi beni. Özel hastane demek sigortanda olsa para demekti. Para ise bende nadiren ve az miktarda bulunan bir şeydi. Paramın eksik olması ya da hiç olmaması benim için sorun değildi. Paramın olmaması hastane için problem teşkil ediyordu. Benim içim rahattı. Vergilerini veren bir vatandaş olarak, ölmemem adına hastaneye getirilmiştim. Buna rağmen içim tam olarak rahat değildi. Özel hastanelerde rehin kalan birçok hastanın hikâyesini duymuştum.
Hastanede bilincim açık halde geçirdiğim süre zarfı içerisinde apartmandan kimse ziyaretime gelmemişti. Sadece beni baygın halde kapı eşiğinde bulan Kibele Nine kısa bir hasta ziyaretinde bulunmuştu. İşyerinden de kimse ziyarete gelmemişti. Hastane odasında yatarak geçirdiğim üçüncü gün olmasına rağmen doktorla da henüz karşılaşmamıştım. Bunun sebebi olarak "doktor gelmedi" demek pek doğru olmaz, sabah muayenesinde kendimde olmadığım için doktoru görememiştim. Akşam muayenesine de doktor gelemeyecekti. Mühim bir ameliyat için üniversite hastanesine gitmesi gerekiyormuş. Hastaneden ayrılmadan önce de nöbetçi hemşireye benim vizitemi ertesi gün yapabileceğini bildirmiş. Bunları öğrendiğimde özel hastanede olmaktan dolayı daha da fazla ürkmeye başlamıştım.
Hastanedeki zorunlu istirahatimin 4. gününde doktorla karşılaşma şansım oldu. Şişe dibi gibi olan gözlüklerine bakıldığında, işini ciddiye alan birisi olmalı idi. Zira beyaz cübbesi üzerine sinmiş gibiydi. Üzerinden cübbesini çıkarsa bile altında ki takım elbisenin üzerinde cübbenin izleri görülebilir gibi gelmişti. Doktor sabah 9 sularında sabah vizitesinde yanıma geldiğinde, bana hiç bakmadan elinde ki kâğıttan anlamadığım bir takım tıbbi terimler söyledi. Söyledikleri arasında anlayabildiğim tek şey "seni iki gün daha müşahede altında tutup, durumun stabilse taburcu edeceğiz" demesiydi. Kâğıttan okuduğu her şeye kafa sallasam da, söylediği hiçbir şeyi anlamamıştım. Doktor arkasında ki heyetle birlikte çıkmak üzereyken, utana sıkıla "Doktor Bey kusura bakmayın, ben durumumla ilgili söylediklerinizden pek bir şey anlayamadım. Rica etsem biraz daha basit bir dille anlatır mısınız? " dedim.
Arkasında ki heyetin tamamı ben ne dediğimi bilmiyormuşum gibi bana baktılar. Bir an benim bu isimlerini bile söyleyemeyeceğim tıbbi terimleri bilmememde bir tuhaflık varmış gibi hissetim. Gerçekten de doktorun boğuk sesi ile söylediği hiçbir şeyi anlamamıştım. Sanki kelimeler adamın ağzının içinde öylesine sağa sola çarpa çarpa yuvarlanıyorlardı. Doktorun sesinde ki cızırtı ve boğukluk nedeni ile Türkçe bir kelime söylemiş olsa bile benim bunu anlamam mümkün değildi. Kısa bir beklemenin ardından heyetin içinden mütait kılıklı genç bir asistan "hocam müsaadenizle ben anlatayım hastamıza durumunu" dedi. Doktor onay verir şekilde kafasını sallayarak heyetin kalan kısmıyla birlikte odadan çıktı. Uzmanlığa hazırlanan, pratisyen hekim olması muhtemel olan, bıyıksız, sakallı genç, babasını taklit eden bir çocuk gibi elinde ki kâğıdı bir müddet inceledikten sonra yanıma yaklaşarak; "Aşırı alkol tüketiminden olması muhtemel bağırsaklarında mantar oluşmuş, hocamız müdahale etti." dedi.
Merakım gitmemişti, bu nasıl bir mantardı, iyi huylu mu? Kötü huylu mu? Tekrar nükseder mi? kobay olarak kullandığım ilaçların bir etkisi var mıydı? Peki, benim bir ilaç firmasında kobay olarak çalıştığımı biliyorlar mıydı? Hakkımda hiçbir şey öğrenmeden koyacakları teşhisin doğruluğunda şüphe etmeye başlamıştım. Hastalığım hakkında tam bir malumat verilmediği içinde tatmin olmamıştım. Mezbahada sağlık kontrolünden geçen büyük baş hayvan gibi davranıyorlardı. Bana tam olarak ne olduğunu anlayabilmem için biraz daha detayı ihtiyacım vardı. Stajyer olması muhtemel arkadaş da o kadar kısa söylemişti ki tekrar sorup azar yemeye lüzum görmedim. "Teşekkür ederim..." diyerek kendisini giden heyetini yakalamak adına yolcu ettim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.