- 589 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kadirli’ye Hayat Veren Su
Kadirli’de Çamlı Kahve’deyim. Yanımda yeğenim Yıldıray Balcılar var. Sağ olsun her konuda bana çok yardımcı oluyor.
“Çamlı Kahve” adlı mekânın işletme sahibi Ahmet Şişman adında biri. Bizi görünce yanımıza geliyor: “Hoş geldiniz. Ben, sizi tanıyorum. Yazılarınızı okuyorum. Buyurun bir çay içelim” diyor.
Sohbete başlıyoruz. “Kıbrıs’ta, Girne’de iki oğlunun bulunduğunu, birinin orada iş kurduğunu, diğerinin öğrenci olduğunu” belirtiyor. “Kendisinin çiftçilikle de uğraştığını” anlatıyor. Konumuz bu defa suya yöneliyor.
Çukurova’daki sulama sistemini soruyorum. “Köylere, ovalara, tarlalara nasıl su götürüyorsunuz?” soruma gülerek cevap veriyor: “Burada öyle bir sıkıntı yok. Kanaletlerle her yere su gidiyor. Yıllar önce kuruldu bu sistem. Çukurova hiç susuz kalmıyor. Motor Pomp sistemi; yani pompa sistemi ile yüksek basınçlı sular, en yüksek yerlere dahi çıkıyor. Dolayısı ile su sıkıntımız hiç yok.” diyor.
Barajdan borularla su getiriliyormuş. Pompalama sistemi ile yüksek yerlere ve engebeli arazilere bile su verilebiliyormuş. Bu sistem elektrikle çalıştığı için sadece elektrik maliyeti kadar masraf ortaya çıkıyormuş. Pahalı olmuyormuş. Eğer pahalı olsaymış, hiç kimse bu sistemi kullanmazmış. Saniyede tonlarca su verilebiliyormuş.
Ahmet Şişman devam ediyor: “Tarlalar hiç susuz kalmıyor. Bu nedenle verim çok artıyor. Kat be kat ürün alınabiliyor. Senede iki hatta üç ekim yapılabiliyor. Soya, fıstık, mısır, turp, ıspanak gibi tarım ürünleri ekiliyor. Bunların yanında narenciye bölgede önemli bir gelir kaynağı. Su, bunlara hayat veriyor. Su, boş yere akıp ziyan olmuyor. Herkesin belirli bir günü var. Kullanıcılar sıraya bağlanıyor. Kimse mağdur olmuyor. Kontrollü bir şekilde kullanılan su, çiftçiye büyük kazanç sağlıyor. Çiftçi de hayatından memnun kalıyor.”
Bu konu çok dikkatimi çekiyor. Çünkü Kıbrıs’a Türkiye’den gelen suyu düşünüyorum. Onlara da anlatıyorum. Suyun borularla deniz altından getirildiğini, Girne’de küçük bir gölete verildiğini, birkaç ay içinde buranın dolduğunu ve bundan sonra taşma olmaması için suyun yarısının denize döküldüğünü, içme suyunun şehirlere verildiğini ama tarlalara suyun henüz verilemediğini söylüyorum. Sebebini sorduklarında ise alt yapının olmadığını, buradaki gibi su kanallarının yapılmadığını veya boruların kullanılmadığını bundan dolayı çiftçilerin suyla buluşamadığını söylüyorum. Üzülüyor. “Kıbrıs’a da böyle bir sistem kurulabilir. Çok zor değil. Neden bunu denemiyorsunuz?” diye soruyor…
Motor Pomp sistemi hakkında daha geniş bilgi almam için Kadirli Su Birliği’ne gitmemi söylüyor. Çok uzakta değil. Birkaç metre uzaklıkta sadece. Yıldıray ile kalkıp gidiyoruz.
Ara Çayhaneler denilen sokağın girişinde bir katta bulunuyor. İçeri giriyoruz. Sadece iki kişi var içeride. Derdimizi anlatıyoruz. “Kendilerinin tahsildar olduğunu, o konuyla bilgi vermeye yetkili olmadıklarını, ilçe dışındaki DSİ kurumuna gitmemizi, orada bize bilgi verebileceklerini.” söylüyorlar. Biz de dışarı çıkıyoruz...
Yıldıray, burada benden ayrılıyor. Çünkü işinin başında olması lazım. Yine görüşmek umuduyla ben yalnız kalıyorum…
Kalkıp ilçe dışındaki DSİ ofisine gidiyorum. Tabii aracım olmadığı için otostop ile ulaşmaya çalışıyorum. “Az ileride” dedikleri yer, nereden baksanız en az 5 km uzaklıkta. Yürümekle varamazsınız. Ama nedense kime sorsanız “Az ileride” cevabını alıyorsunuz.
DSİ’ye varıyorum. Kendimi tanıtıyorum. Müdür, izne ayrılmış. Yetkili birini soruyorum. Beni yetkili bir kişiye götürüyorlar. Kendimi tanıtıyorum. “Kadirli’de tarlalara suyun nasıl ulaştığını, çiftçilere nasıl verildiğini, sistemin nasıl çalıştığını” soruyorum. Ben, olumlu bir cevap bekliyorum. Sistemin nasıl çalıştığı basit bir şekilde anlatılacak diye umuyorum. Ama nafile… Aldığım cevap çok olumsuz: “Bizim, bilgi verme yetkimiz yok.”
Ben, ısrarcı oluyorum. İstediğimin sadece basit bir açıklama olduğunu söylüyorum. Ama hayır. Hiçbir açıklama yapılmıyor: “Kıbrıs’a giden su hakkında da yeteri kadar bilgiye sahip değilim. O nedenle size bilgi veremem. Özür dilerim. Siz, Adana’ya 6. Bölgeye gidin. Orada sizi bilgilendireceklerdir.” deniliyor.
İstediğimin çok zor olmadığını, sadece sistemin nasıl çalıştığını, isim falan kullanmayacağımı, kurumun adını da belirtmeyeceğimi söylüyorum. Ama mühendis arkadaş özür dileyerek “Adana’ya gitmem gerektiğini, oradan bilgi alabileceğimi” söylüyor. Çaresiz ben de verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dileyip ayrılıyorum.
Yola çıkıp yine otostop ile şehre gidiyorum.
Çocukluk arkadaşım Cahit Çıldır Onat beni bekliyor. Onunla görüşüyorum. Başımdan geçenleri anlatıyorum. O da Tarım Bakanlığı’nda çalışan bir yetkiliye götürüyor. Sözlü olarak anlatıyor. “Sistemin insan vücudundaki damar ağına benzediğini, ana damarın olduğunu ve buna bağlı kılcal damarların olduğunu, birleşerek bir bütün olduğunu” belirtiyor. “Sistem üst ve alt kanallarla çalışıyor. Çok güçlü bir motor sistemi var. Bununla basınç uygulanıp su, en zor yerlere dahi verilebiliyor.” diyerek “Yalnızdut’a gitmemi, sistemi yerinde incelememi” salık veriyor. Ama bu konu artık beni yorduğu için vazgeçiyorum. Deyim yerinde ise yorgunluktan mı, yılgınlıktan mı bilemedim, pes ediyorum. Bu anlatılanları dahi yazım için yeterli buluyorum.
Cahit, Kadirli Belediye Başkanı Sayın Sayın Ömer Tarhan ile görüşebilmem için bizzat kendisini arayıp randevu alıyor. “Yarın saat 11.00’de belediyede bekliyorum.” diyor. Ben de yarını sabırla bekliyorum.
Kadirli Belediye Başkanı Sayın Ömer Tarhan ile yapacağımız sohbeti en kısa zamanda sizlerle paylaşacağım.
Hepinize Kadirli’den sevgiler, selamlar yolluyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.