CUMHURİYET MONDROS'TAN ÖNCE GELİR
Bundan bir hafta önce oğlumla aramızda geçen konuşma:
- Ege, yarın mutfaktaki kırılan duvar saati yerine yenisini alacağım. Senin odandaki saat de bozulmuştu. Odandaki duvar için de bir tane alabilirim. Nasıl bir saat almamı istersin? Bir önceki örümcek adamlıydı. Yine ona benzer mi olsun yoksa süpermenli, batmanli, ironmanli bir şey mi? Hangi kahraman olsun üzerinde oğlum.
- Anne, bana ATATÜRK resimli saat al. Onların hiç biri gerçek kahraman değil. Ama ATATÜRK gerçek bir kahraman, hem de bizim kahramanımız.
Okudukça ve öğrendikçe heyecanımın ve sevgimin katlanarak arttığı Atatürk ve Cumhuriyet aşkımla hepinizi selamlıyorum. Düşünsenize daha Erzurum Kongresi sırasında tüm rotayı çizmiş ve bizi Medeniyete ve Cumhuriyete kavuşturmuş bir dehanın, ATATÜRK’ÜN evlatlarıyız. Onunla aynı topraklara basıyor olmak bile vatanımı canımdan çok sevmem için yeterlidir. Oğluma ATATÜRK’ü öğretebildiğim için hem onun geleceği hem de Cumhuriyet için içim rahat. Peki ya sizin?
“Zaferden sonra şekl-i hükümet Cumhuriyet olacaktır.”
Oldu! Daha 1919’un bir Temmuz gecesinde ATAM bizleri kul olmaktan kurtarmayı hedefledi. Emperyalizm’in yağlı urganı yorgun ve hasta memleketimin boynuna dolanırken, hiç kimsede umut kalmamışken O, daha o karanlık günlerde biliyordu. Biliyordu ki ATATÜRK, Mondros’un intikamı bu mazlum millet tarafından alınacak,Cumhuriyet tokadı tüm kan emicilerin suratına çarpılacaktı.
Atatürk bizlere armağan ettiği Cumhuriyet bu ulusun öz ve kıymetli değeridir. Cumhuriyete ve özgürlüğümüze kast edecek dahili ve harici tüm düşmanlarımızın elbet hesabı her zaman görülmüştür, görülecektir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bu topraklarda yaşayan milyonlarca ATATÜRK, Cumhuriyet ve onun temsil ettiği tüm değerleri kanının son damlasına kadar koruyacak ve sahip çıkacaktır.
Nazım’ın da dediği gibi “Ateşi de, ihaneti de görmüş bir milletiz”. Biz öyle bir milletiz ki kanla sulanan bereketli topraklarımızda büyüyen Cumhuriyet ağacımızı içten ve dıştan saran tüm böceklere rağmen dallarında Türk bayrakları yeşerirken asla ama asla terk etmeyeceğiz. Cumhuriyetin ve istiklalin kıymetini en ağır bedellerle ödemiş bir millet olarak başımızı çevirdiğimiz her köşe başında karşımıza dikilen şanlı tarihimize, sokaklara ve caddelere isimlerini verdiğimiz şehitlerimize, atalarımızın kanının akıtıldığı,işkence edildiği, tecavüze uğratıldığı bu topraklara ihanet etmeyeceğiz.
Kendi tarihini unutmuş olanlar, hatırlamakla, bilmeyenler öğrenmekle sorumludur. Kendi içimizden çıkan hainlerin hala günümüzde bile emperyalizmin uşaklığını ettiğini, Sevri yeniden hortlatmak için türlü oyunlarla bizi yine içimizden vurmaya çalıştıklarını öğrenmek ve kavramak zorundasınız. Küstahlığın sınırlarının zorlandığı şu günlerde Mehmetçiğin ve Cumhuriyet’in yanında olup tüm Dünyaya ’’Türk kimmiş’’ yeniden hatırlatmak zorundasınız.Eğer ki biz Cumhuriyeti kaybedecek olursak biliniz ki artık o günden sonra özgür olmayacağız.
Taylan Sorgun’un “Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü” kitabında yer alan bilgiye göre, Atatürk Fahrettin Altay’a, 1925’deki özel sohbeti sırasında bunun nedenini şöyle anlatır:
“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükumet teslimiyeti kabul etmişti. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde var? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır. Bütün dünya bunu görmüştür. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Mondros 30 Ekimdir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”
Sadece beş yılda Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde başardıklarımızı yeniden hatırlayınız. Bu Cumhuriyet hepimizin ise ona sahip çıkmak görevi de hepimizindir. GÖREVDEN KAÇMA!
’’OLAĞANÜSTÜ 5 YIL
30 Ekim 1918: Mondros Mütarekesi imzalandı.
13 Kasım 1918: İtilaf devletleri donanması, İstanbul Boğazı’na girdi.
15 Mayıs 1919: Yunan askeri; İngiliz Fransız ve Amerikan savaş gemilerinin korumasında İzmir’e çıktı.
19 Mayıs 1919: Atatürk Samsun’a çıkarak milli mücadeleyi başlattı.
22 Haziran 1919: Amasya Genelgesi yayınlandı.
23 Temmuz 1919: Erzurum Kongresi toplandı.
4 Eylül 1919: Sivas Kongresinde manda yönetimine karşı çıkan karar alındı. Heyeti Temsiliye oluşturuldu.
23 Nisan 1920: Meclis Ankara’da toplandı.
30 Ağustos 1922: Büyük Zafer kazanıldı.
9 Eylül 1922: İzmir kurtuldu.
11 Ekim 1922: Mudanya Mütarekesi imzalandı.
1 Kasım 1922: Saltanat kaldırıldı.
23 Ağustos 1923: Lozan antlaşması imzalandı.
2 Ekim 1923: İşgal güçleri İstanbul’dan ayrıldı.
6 Ekim 1923: Türk askeri, törenle İstanbul’a girdi.
13 Ekim 1923: Ankara başkent ilan edildi.
29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi.’’
Deniz...
YORUMLAR
Atatürk'ü pek tanımayan bir aile ortamında büyüdüm, okul ortamı da aynı idi. Çevremdeki çoğu kimse Atatürk'ten nefret ederdi, ben etmezdim. Ama sevdiğim de söylenemezdi. O dönemde sistemin baskısını çocuk olmama rağmen hissediyor,bunu Atatürk ideolojisine bağlıyordum yavaş yavaş. Bir süre sonra Atatürk ün Atatürkçülere benzemediğini anladım, ve.sempati duymaya başladım.
Ben metnin içeriğinden çok kaleme alınış şekline bakarım,bence önemli olan budur. Siz iyisiniz, bunu eklemek istedim. Çoğu yazarı okurken yarıda bırakıyorum, ne kadar etkileyici bir konuyu anlatırsa anlatsın.
Cumhuriyet düşmanları dahi şunu kabul etmelidir ki
onların varlığı dahi demokrasi kıstası altında garantidedir.
Çünkü bir sınıf ve zünrenin etkisinde olan osmanlıda senelerce tek yetki bir ailenin elinde idi ve herhangi bir
Köylünün asla o ülkede söz hakkı sıfırdı.
Ancak cumhuriyet özü itibariyle toplum sıkıntılı olsa dahi anadilinin herhangi bir yöresinden birini ülkenin başına getirebilir.
Işte bu yönetimin düşmanı olanlar her türlü yalan dolan iftira iki yüzlü durum ile bunu engelleme peşinde çünkü onlar insana ve paraya taban yüreği ve aklı aksak riyakarlar.
Ayrıca pkk ve bu cumhuriyet düşmanlarının birleştiği nokta Atatürk ü sevmeme ve cumhuriyet düşmanlığı değilmi zaten.
Neysr ayrıca Ege gibi akıllı bir çocuğun var olma sebebi sensin pikachum
Kendinle gurur duy.
Başlığın benim de çok önemsediğim bir tarihlemeye işaret ettiğini görünce, çok etkilendim Sevgili Deniz... Atatürkü okuyan ve onun hakkında bilgi sahibi olan herkesin bildiği bir konu olduğunu düşünüyorum.
"Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Mondros 30 Ekimdir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”
Bu cümle beni her zaman etkilemiştir. Mondros'un yıldönümünden bir gün önce Cumhuriyet'in kuruluşunu ilan etmesi, kutlamalarla, Mondros'un ( yüreğinde bunu taşıyanlarda bile ) ötelenmesi içim çok ince bir düzenlemedir.
Benim de oğlumun kol saati Atatükürklüdür. Liseden beri kolundan hiç çıkarmadı. Gereken tamirleri yapılıyor ve SOL KOL'daki yerini alıyor.
İyi ki varsın Sevgili Deniz... Benim için günün yazısını içtenlikle kutlarım.
Sağol... Var ol... Hep ol!...
Yürekten sevgilerimle...
//Umutsuz durum yoktur,umutsuz insan vardır.Ben hiç bir zaman
umudumu yitirmedim. GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK //
//Atatürk'ün bir saati vardı
Yediveren gül gibi açardı
Atatürk'ün bir atı vardı
Etilerden beri yaşardı
Atatürk'ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Atatürk'ün bir saati vardı
Durmadı.
MELİH CEVDET ANDAY//
//Saçlarının sarısı güneşimiz olur.
Gözlerinin mavisi gökyüzümüz.
Seni unutmayız ki
Kalbimize gömmüşüz
Ya izinden yürürüz
Ya da yolunda ölürüz ATAM//
ATATÜRK,Türk'ün tarihinde ve gönlünde ebediyen yaşayacaktır.Ölümsüz insan.
Bedelse dünyaya bir Türk!..İşte o Türk. ATATÜRK. Şanlı ATATÜRK.
Bizim için en büyük hediye olan Cumhuriyetimiz için ATAM sana minnettarız.
Ruhu şad olsun. Derin anlamlı, öz anlatımlı mükemmel yazının alnından öpüyorum
Deniz. Gönüllerde Hürriyet. Yaşasın Cumhuriyet. Sevgilerimle.