- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BİR DİLİM SALÇALI EKMEKLE,ÇOCUK OLASIM GELDİ...
Bilmiyorum, Dünyaya gelirken boş iki avucumun içinin. Ve ayaklarım yere basmıyor olması; başımın dik duramaması ile uzak daha dün/en yakınmasındaydım. Oysaki kendimi bir işe bu kadar muntazam fikirlerle sarılmayacağımı zannederdim. Bazen daha can sıkıcı olmak yerine, evet doğuşun ilk manası icap ediyorum.
Bedenimi çıplaklıktan ayrına o kumaş parçalarının kim kimler tarafından garip hisler doğurduğunu uyduruk takdir sözleri edildiğini menfaat düşünceler olduğunu ve ruhu içe başka; dışa başka zedelenmesi, sadece yüzüm soluk bedenimi gevşetirdi.
Yani, bu demli telaşa taze olan beni ilk öfkeye ne gariptir ki! Aşk Işığına korkusuz yakınlaştırmasına sebebiyetim olduğunu saklamıyorum da. Bununla beraber hayatımı daha fersiz tutmak keşke/lerden kurtaramadığım zamanları, cümleler arasında ve ufak boşluklar bırakarak, neler yaptığım neler yaparak bana daha büyük fenalık edemezdim.
Beni daha rahat ifade eden o ağır başlı sorulara gelince İçimden daha bunun ışığı kadar karanlığın var olmasıydı. Biraz asabileşmekden kendime pay çıkardığım noktalar; mesela, Hiç görememek dokunmamak say yerimden gibi, vs, vs, his ettiklerim en azında ayak tabanımı sıkıca basabileceğim bir yer olmalıydı.
İşin aslı çok çabuk büyüyüp serpilmiş bir ayıptan çıkıp diğerine mi girmeliydim? Bir ayıp ki! Bana her an koparılacak elmalı yasaklarıma neden niçinler ile beraber sürüklenmeyi birilerinin kulaklarına fısıldayıp; bu sefer avuç içlerimi kusmayı öğretme fikri ile alakasızlıktan da. Çok rahat istifade edebilirdim de.
Lakin Yüzüme gözüme bulaştırmıyorum o şükür zarafeti gibi, her şeyi öyle ya? Yutamıyorum şu insanlığımı herkesle…
Çünkü kendime bile itiraf etmek istemediğimi başkalarına açıklamayı lüzum görmemden kaynaklanıyor her şey.
Ama bu sefer farklı İçimde güçlükle zapt edilen zihin’imde türlü münasebetsiz şey geçmesine rağmen sadece ve sadece akılı olduklarını sananlara hükmediyorumdur.
"her şeyi düzelte bilirim," onu da kendimi kurtara bilirim. Yeter ki bıkkınlık çaresizlik beyinde manalaşmasın.
Kötü huylarıma büyük sanatkâr olmaktan çıktığım vakitleri ve kaçamak cevaplar yerine. Hislerimden daim ölçülü olmayı, insanları en aşağı en yukarı çıkaramama ve riyakâr gözlerle bakmamayı öğretmiştir. Kısaca şimdiye kadar gördüklerim benzeyemediklerimdir
Doğru düşünerek kuvvet bulmaya daha alaka verici bir hareket sayarım.
Mesela:
"birbirimize ne zaman sen diyeceğiz" Kalabalık ortamlardan çıkılıp, bir insan kalbinde güzelliklere bulunabileceğini, her hangi sebeplerden kendini ondan ayıra bileceğin kısaca bunu fırsatta çevirme yollarından buluşmak için vaktin en henüz erken olduğunu düşünmeyince, Yani insanı içinde boğuverecek kudretli el kendisindir.
Doğrusu şudur ki İnsanın geçmişi kısmı bir zenginliktir. Ve şimdi koca şehrin bozuk kaldırımlardan yürüyüp çocukluğuma tesadüfen rastlayacak gibiyim. Her şey bizim ruh halimizin parlak çehresinin üzerinde….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.