ELBET BU HAYAT BİR GÜN BENİ DE GÖRECEKTİR...
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ.!
Bugün bu sabah, yeni yılın ilk günü. Ben ve vinap baş başayız her sabah olduğu gibi. Hiçbir şey değişmedi hayatımda değişmeyecekte bunu bildiğim halde, yine de bir kıpırdanma olmuştu içimde daha öncekilerden farklı.
Sanki yeni bir oluşummuş gibi içimde coşku yüzümde gülümsemeler vardı ve yerimde duramıyordum.. San ki bu benim ilk yılımdı, sanki bu yıl benim için oluşturulmuştu, ne garip değil mi? Gene aynı şeyi yapmış erteledim, yine o cesareti gösterip kendimi bir yere atamadım, oysaki nasılda istiyordum. Ben ne zaman bundan vaz geçecek, ben ne zaman kendime evet sen bun yap diyecektim? Sanırım hiçbir zaman.
2010. Bana çok hoş geldi, ben bu yazılımı çok sevdim.’’ 2010-01-01’’. Her yıl olduğu gibi bu yılda yalnız ve de buruk geçti ve olabildiğince duygusaldım.O güne iki gün kala duyduğum o coşku o heyecan yerini inanılmaz bir duyguya bıraktı. Ben bu yıla ağlayarak girdim, inşallah ağlayarak bitirmem.
İki oğlumda yanımda yoktu Volkan Zonguldak taydı daha önce, iki yıl olduğu gibi, bu kez sınavı vardı ve bunun için ordaydı. Okan kafede, bende evdeyim. Ne güzel değil mi? Tam da bu duygusallıkla oğlumu aradım ama oğluma ulaşamadım, belki arkadaşlarıyla eğleniyordu ama ben onunla o an çok konuşmak istediğim halde konuşamayınca çok üzüldüm Okan’ı aradım.Okan, ’’anne ben gelirim, 11 de evde olurum her halde’’ deyince sevindim, en azından eski yılın son dakikalarını birlikte bitirir, yeni yıla birlikte girecektik. . Zaman geçti ve Okan gelemedi. Kalkıp dolaptan bir şişe bira aldım,arkasından bir şişe daha derken,bir kaç şişeyi götürdüm. Hayatımda hiç yemediğim kadar kuru yemiş yedim sanki hiç doymayacakmışım gibi, sanki birileri elimden alacakmış gibi yutuyordum o kuru yemişleri.
Bu yılda böyle geldi böyle geçti, hiç olmadığım kadar duygusal, hiç olmadığım kadar yalnız. Benim gibi onlarca insan var çok daha kötü, çok da acı çekenler vardır mutlaka bunları unutmuş değilim elbette ki, ama insan ne olursa olsun önce kendini düşünüyor gene de. Ben yalnız değildim ama yalnızdım. Çok da hazırlık yaptım kendime göre; inanmasam da bazı şeyleri uygulamıştım, evin tozunu almış çamaşırları yıkayıp asmış, bulaşıkları da yıkayıp tezgahın üzerinden kaldırmıştım. Birçok kişinin yiyebileceği kadar kuru yemiş, hatta pasta da aldım. Tavuk da alıp pişirdim çünkü Okan sever biliyoruum.
Koca bir yıl daha gelip geçi önümüzden ve sadece seyrettik tüm millet olarak. Kimi olabildiğince mutlu, kimi yokluk ve yoksulluk içerisinde, kimisi sığıntı, kimi korkak, kimi göbeği şişmiş olarak, ama bir yıl daha gelip geçmişti bu olanları hiçe sayarak ve bir çok şeyi yeni yıla devrederek, eski hükümetin yeni hükümete devrettiği zam,pahalılık vede yoksullukla dolu bir enkaz gibi. Yeni yıla biraz daha yoksul biraz daha aç ve art arda yapılan zamlarla girmiş bulunmaktayız. Hadi herkese hayırlı uğurlu olsun demekten başka bir şey kalmadı ki elimizde. Ne var ne yok alıp götürdüler
Artık hiçbir şey hissetmiyorum. Ne yeni yılı nede eski yılı düşünüyorum, kafamdan her şeyi atmış adete silmiş sıfırlamışım her şeyi. Uzandım çekyatta televizyon seyrediyorum, tabi ki reklamların izin verdiği ölçüde, programdan çok reklam seyretmek zorunda kalmakta başlı başına bi sıkıntı derken uyudum, telefonun çalmasıyla uyandım, arayan Arzuydu ve yine her zaman ki gibi unutmamıştı beni. Yeni doğum yaptığından dolayı çok konuşamadık, bundan sonrada çok konuşabileceğimizi de sanmıyorum çünkü buna bebeği izin vermeyecektir. Vermedi de zaten hemen cıyakladı. O boş konuşmaları o lak laklar bitti artık, Arzunun adına en az onun kadar çok sevindim, güle güle büyüt bebeğini Arzu:
Birkaç kelimede ablamla konuştuk, ablam orada sıkılmış gibiydi, sanırım günleri dolar dolmaz gelecektir. Ne gece yılbaşı balosu nede arkadaşların nasıl eğlendiğini düşünüyordum. Ama içimden bir şeyler yuvarlanmış gitmişti, kocaman boşluklara ne doldurabilirdim? Sadece, bu günlerde geride kalacak, elbette benimde üç beş kuruş için eğlencemi erteleyemeyecek günler de olacaktır. Elbet bir gün benim de ödüllendirir bu hayat diye düşünüp, içimde açılan o boşluğu bu şekilde doldurmaya çalıştım. Okan geldi usul usul açtı kapıyı, ne o yetişemedin, hani onbir de gelirim demiştin, diye sorunca
Okan, ’’He ya, gene yolda yakalandım yetişemedim,’’Tam çıkacaktım iki kişi geldi onları bekledim mecburen’’. ’Onları yollayınca gelebildim’’ dedi. Hemen cebindeki milli piyangoya sarıldı, ’’bak anne bundan sonra param yok da şuraya gidemiyorum diyemeyeceksin, bak burada paralar yatıyor’’ deyip PC başına geçti. PC açılmayınca yanıma gelerek, ’’PC de kıskanıp inadına açmıyor kendini’’ dedi, her zamanki sempati, her zamanki gibi alaycı bir tavırla konuşuyordu. Bu huyunu kimden almıştı bilemiyorum ama en sıkışık anda bile mutlaka olumlu yada moral verici bir şey söylüyordu. Bu durum Okan’a özgü bir şeydir.
Ya oğlum bırak yarın bakarsın deyince de Okan, ’’neden şimdi fırsat varken bakmayayım, Neden birkaç dakika daha fakir yaşayayım’’ dedi ve yine PC başına gitti, bende arkasından elime kendi çeyrek biletimle birlikte. Ama bir türlü açılmadı PC. ’’Okan,Olsun yarını bekleriz, şimdi çok yoğun herkes yığıldı, bizde yarın kutlarız zenginliğimizi’’ deyip kapattı PC.
Mutfağa geçtik, ona yaptıklarımı gösterdim, Okan oturma odasına geçti bende hazırladığım yiyecekleri bir tepsiye koyup yanına götürdüm verdim. Okan’a, iyi, olsun bakalım mutlaka her şeyin bir karşılığı var deyip odadan çıkarken, Okan, ’’Alla halla gitseydin, ben sana git dedim’’ dedi ama ben odadan çıkmış kendi odama gitmiştim. Okan da arkamdan geldi ve telefonuma baktı, ’’hani kimse aramadı mı seni?’’ Telefonumda tek bir bir mesaj vardı o da Hülyadan gelmişti. Okan, ’’Onca arkadaşın var, onca akrabandan hiç kimse mi aramadı seni, nasıl olur, seni nasıl unuturlar’’ deyip dudağındaki o kendini beğenmiş tebessümle mesajı okudu ve çıktı gitti. Okanın arkasından seslendim, benim kimsede tel numaram yok, olsa herkes arardı beni diye bağırdım, sonrada yatıp uyudum
Tam geceyarısı uyandım ve o saatten sonra sabaha kadar yatakta döndüm durdum.Kendime kızdım, gecenin bu vaktinde onca kuru yemişi yersen ,işte böyle olursun. Telefonun zili çalmıyor diyordum çocuklara, oysaki çalıyordu da ben duymuyordum, çünkü saatin çaldığı zaman hava çok karanlık oluyor, hem de bayağı karanlık oluyor ve bu yüzden saatin sesini duymuyordum.. Bu gece sabaha kadar yatağın içerisinde dönüp durduğum için telefonun sesini duyunca kendi kendime kızdım, ne kadar derin uyuyorsun, başucumda çalan telefonun sesini duymuyorum. Ama bir yandan da bi sağa bi sola dönüp duruyordum ve her yanım kasılmış, her yanım şişmiş, kendimi içi su dolu bir balona benzettim.. Kalktım, yavaş hareketlerle iş yerini açmak için hazırlanırken yine aynı kıyafetleri giydim, neden değişeyim ki, ne değişti ki hayatımda diyerek. Sekizde çıktım evden;yine burda, yine işimin başında kafedeyim. Güzel bir hava eşliğinde bir tost yaptım kendime, bir de demli çay demledim, vinapta çok hareketli parçalar dinleyerek sabahımı güzelleştiriyorum. Henüz kimseyle konuşmadım, henüz kimseye günaydın da demedim,derim inşallah. Herkese iyi yıllar, herkesin yeni yılı kutlu ve de mutlu geçsin:::
Gündüz YAVUZ
2010-01-01
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.