- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAYIP ROYA!........(1)
Bu şehre adım attığımdan beri kendi yaşamımla ilgili hiçbir belirtiye rastlanmıyordu.
Sadece evlerin dışarıya dili tutulmuş gibi kaskatı bir yükseliş vardı. Tam adımlarım gelişime o gidişi hatırlatırken
içeriden ve dışarıya doğru süzülen çığırtıl bir müzik sesi duydum. Şaşırmak yerine duyduklarım beynimle takasa
gelmiş iç sesim de olabilirdi. Kendimle inatlaşmayı bırakıp iç sesimin penceresini aralarken, derin bir nefes almayı
ihmal etmedim. Ben bir kahramanım konu geneldi. Fakat Her ikimizin ayakta olduğu ve hiç yıkılmadığını yıllar sonra
görebilmekti asıl amacım.
Hayalbaz bir çocuk gibi parmak uçlarımı kapı zillerinin üzerindeki isimlere göre, sıfatlandırıp tek tek bastım. Bir
tarafta gelecek sesin duymasını beklerken ve kaçmanın bana getireceği yiğitliği düşündüm. Gün akşam olmak üzere
ve hava kararacaktı gidiş iyide.
Yaa! Dönüşlerin getirdiği o mahcup edici havayı solumak elli bir yaşını aşmış olan şu ciğerlerime hiçte iyi gelemezdi.
Beklemenin verdiği sabırsızlık başımdan aşağı hissiz uyumuş gibiydim.Ve bu bekleyişle kendi soluk alışını
önemseyen biri olup çıkmıştım.Kalbim ise daha hızlı çarpıyor. Birkaç dakika sonra onu karşımda yıllar sonra görecek
sımsıkı sarılmanın hazına erecektim.
fakat binanın içersin de tamamı on daire bu zilleri sabırsızca çalan kimdir merakı uyanmıştı
Megafondaki sesler birine karıştı
Kim o? kim o diye.
Hiçbir ses beklediğim ses değildi. Yüreğime ince tarifi imkânsız bir sızı düştü. Belki de o ölmüş olabilirdi.
Bana ses vermediğine göre
Bir Ooof! Çekip geç kalmanın verdiği pişmanlıkla adımlarımı usul usul sokağa doğru yöneltmek zorunda kaldım.
Göz ucu ile şöyle bir etrafa bakındım.Acaba onu Soracak birileri var mı? Diye.
Keza bura gibi küçük konutlarda. Hiçbir yaşanmışlık yalnız değildi.yokluğunu düşündükçe daha çok arar oldum.
Yol boyunca sokak hayvanlarına verilen o yiyeceklerin konulma şekillerine baktım. Çünkü o ekmeği ufak ufak
doğrayıp üzerine süt dökerdi.
Ve biz çocukken evdeki süt kovalarının içindeki süt azalmıyordu. Fakat bulanık bir su gibi oluyordu çünkü sokak
hayvanlarına götürmek için sütü alır üzerine su boşaltırdı.
Kim bilir belki yılların alışkanlığı olmuş ve her an karşıma da minik bir kedi yavrusunu doyururken göre bilirim ümidi oluştu.
içimdeki kayıp ilanı dolanıp, dalaşıp göğüs kafesime sıkışıyordu.Ve yorulduğumu bildiğim halde eve yakın bütün
sokakları adımlarım ile bir karışlamış. o hiçbir yerde yoktu. Onu bulamamın verdiği hırs sonucu midemde ağır acı
veren kramplar başlamıştı.
Hep sen mi? beni bırakıp gideceksin
Her ne sebeple olursa olsun bu sefer ondan bir iz bulmalıydım.
Bir var ki! Yokluğunu hiç kabul edemem
önümde çok seçenek olmadığı içinde işimin zor olduğunu kabul etmekten başka çare bulamıyordum.
Maalesef ki bir iz ne ondan nede geçen yıllardan vardı. Burası ne bir sahil kasabası nede köydü. Sanki koca bir şehri
yerinden bozup buraya inşa edilmişler ve herkesin yaşam alanları dışarıya kapalıydı.ama birini bulup konuşmam ve
bana ait acı gerçeklerle yüzleşmek kadar geçmişe ait bir koku his etmek hakkımdı da…….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.