- 655 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Çatal Üzüm
Demirol çeşmesi daha bir başka coşkulu mu akıyordu o gün, yoksa sevdiğimin uzun bir aradan sonra köye geleceğini duymanın heyecanımı karışmıştı demirol çeşmesinin soğuk sularına. Öğle güneşi meşeme tepesini aşıp, hafiften kavurmaya başlamıştı o narin suratlarımızı, güneşe inat kestenboğazı tarafından ceplerine kekik kokusu doldurmuş bir serseri rüzgar çocuklar ile işbirliği yapıp hafiften okşuyordu tenlerimizi. Serçenlerin cıvıl cıvıl neşeli dansı eşiliğinde Demirol çeşmesinin cazibesine kapılan arkadaşlarım çoktan ahırlara başlarına sokmuş belkide kendi küçük okyanuslarında deniz kızlarının, balinaların peşinde koşup mutlu oluyorlardı. Nedense arkadaşlarımın tüm çağrılarına rağmen başımı suya sokmadım o gün, belkide kendi rüyamdan uyanmaktan korkmuştum. Bir başka ben olmuştum, koca kavak yine gölgesini yere sermiş tüm sevecenliği ile yine çocukları çağırıyor, Cırcır böcekleri hiç bıkmadan usanmadan aynı şarkıyı söyleyip üzümleri erdirmeye çalışıyorlar belkide. Aslında bende sergi zamanın gelmesini iple çekiyordum, Dedemin bağından ilk çatal üzümü bulup bahşişi almalıydım, sevdiğim gelmeden bir Cuma Ortaköy pazarına gidip altın suyuna bandırılmış baş harfli kolyeyi almalıydım, hemde söz vermişti dükkan sahibi pınar tuhafiye yüksel abi ben parayı biriktirene kadar kimseye satmayacaktı o kolyeyi. Birde üç haftadır bir yolunu bulup hem babamdan hem berber Derviş amcadan üç numara tıraş olmaktan kurtuluyordum, olur muydu öyle sevdiğimin karşına kel çıkmak utanırdım...
Denizli Çal Develler Köyü 1986
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.