- 841 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLMEK VE AĞLAMAK
Birbirinin tamamen zıddı gibi duran bu iki duygu yansımasının aslında birçok ortak bir noktası var.
- Gülerken de ağlarken de yüzümüzün yedi kasını ortak kullanırız.
- Her ikisinde de bedenimiz aynı kimyasalları ( göz – burun ) salgılar.
- Duyguların zirve yaptığı anların eylemleridir.
- Gülen ve ağlayan yüzlerin fotoğraflarındaki ortak ifade çok şaşırtıcıdır.
- Çapraz duygularda da aynı eylemler yaşanabilir:
“ Hırsımdan gülüyorum.” ya da “mutluluktan ağlıyorum” dediğimiz gibi…
- Her ikisinin de insanı rahatlattığı, huzur verdiği bilinir.
Ağlamak, bazı söylemlerde geçtiği gibi ‘zayıflık’ değildir bence. Duyguların en doğal çıkış şeklidir. Ağlayan insanlar, duygusaldır, kalbinin nasır tutmadığının göstergesidir. O kalbin sevecen, vicdanlı, kırılgan bir yapısı olduğunu düşündürür bana.
Ağlayan insanlar kindar değildir, öç duygusu yaşamazlar. Bu yönüyle baktığımızda da sosyal ilişkilerde çevremizde olması gereken, zengin duygusallıklarıyla çok şey öğreneceğimiz insanlardır onlar.
Ağlamak, bizde bıraktığı ilk algıyla hüznü çağrıştırır. İç acılarının gözyaşıyla taşmasıdır. O nedenle de ağlayanlara karşı genellikle korumacı ve sakinleştirici bir yaklaşımımız vardır.
Bu samimi acı yansımasını ‘timsah gözyaşları’ndan ayırt etmek çok da kolay değildir. İyi niyetli, vicdanlı insanlar genellikle bu yolla kandırılırlar.
‘Kendine acındırmak’ karşısındakini kandırmayı amaçlayan, bu yolla çıkar elde etmeye çalışan kişiliğini yitirmişlerin davranışlarıdır. Ne yazık ki tertemiz düşünceli ve bu yolla kendini aldatmayı tasarladıklarını ummayan kişiler, bu tuzağa düşerler, çünkü yapamadıkları şeyi düşünmeyi bile beceremezler.
Gülmek de genellikle mutluluğun yansıması olarak bilinir ve esnemek gibi bulaşıcıdır!... ))
Olumlu enerjinin en doğal yansıma hali olan bu eylem, gerçekleştireni de izleyeni de sarıp sarmalayıverir. Uzun yaşamanın sırlarından birinin de ‘gülmek’ olduğu bilinir.
Gülmek şifadır. Tıp ispatlamıştır ki bu eylem gerçekleştiğinde beynimizde mutluluk veren ‘endorfin’ hormonu salgılandığından ‘ağrı giderici’ doğal bir tedavi yöntemidir aynı zamanda.
Kahkahayla gülmek, kalbin işlevini artırdığı için doğal bir masaj işlevi görür. Hızlı ve güçlü nefes almayla ciğerleri çalıştırdığı da başka bir gerçek.
- Mutlu olduğunuz için gülmek ilk akla gelen elbette ve çok bulaşıcı. O olumlu enerji birden herkesi sarıverir, ne hoştur o an!
- Gülmek, mutluluk ifadesi olarak bilinirdi, insanlık onu kendine maske edinmeden önce. Karşınızdakinin gülmesinde çıkaracağınız anlamlar ne yazık ki birden çok artık.
- Bir eksiğiniz yakalanırken ve bu herkesin içinde söylenirken de gülünüyor artık. O anda gülünebildiğine göre demek ki bu da mutluluk veriyor. Bu gözlemi yapmış olan Charlie Chaplin :
“ Benim acım birinin gülüşüne sebep olabilir ama benim gülüşüm asla birinin acısına sebep olmamalı. “ diyerek büyük insanlık dersi veriyor.
- Yapılan bir yanlıştan dolayı bir bedel ödenirken de çevrede gülenler varsa, ‘gülmek’ gerçek işlevini kaybetmiş, dürüstçe fikrini söyleyemeyecek, kararını belirtemeyecek korkak insanların olumsuz tepkilerinin sığınağı olmuş demektir.
- Arnold Glashow : “Hiçbir şeye gülmeyenden ya da her şeye gülenden sakının. “ diyerek gülmenin zaman zaman ne kadar amacının dışına çıktığını söylemek ister.
- Gün gelir, güldüğüm bir söze ağlayabilirim; gün gelir ağladığım sözlere gülebilirim. Hayat bu kadar da beklenmedik çapraz duygulara gebedir.
Her iki eylem de sinirsel bir çıkış şekli olduğu için tepkilere neden olacak beklenmedik ters örnekler de vardır. Büyük acıların yaşandığı evlerdeki gülüşmeler, en mutlu anlarını yaşayan ailelerin bazen uzun uzun ağlaşmalar da ancak böyle açıklanabilir.
İnsan, gülebildiği kadar insandır. Hep gülün!..
Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
Çok güzel bir anlatım, araya kendi fikirlerini bırakma ve tarihten örneklemelerle anlatılanı destekleme ile zenginleştirme ve okur olarak sona gelme...
Eskiden cenazelerin evde bir gece kaldığı günler... Çok denk gelmişimdir yas’tan gülmelere geçişlere ve insanlık halimiz diye düşünüyorum şimdi de...
Dünyevi kardeşimin yorumunu okuyunca O’na da hak verdim. Gülen bir siması var ve son iki üç yıldır çok da dertli...
“Ağlayan insanlar kindar değildir, öç duygusu yaşamazlar. Bu yönüyle baktığımızda da sosyal ilişkilerde çevremizde olması gereken, zengin duygusallıklarıyla çok şey öğreneceğimiz insanlardır onlar.”
Tarihten sözlerin yanında bu cümle düşündürdü beni ne kadar da doğru diye...
Bu yazının şöyle bir özelliği de var. Bu yazıyla beraber ikinci sayfadaki tüm yazılarınızı okudum ve şairler ve aşkları yazınız ile üç kadın ve aşk(isimlerini tam yazamamış olabilirim) oldukça etkileyiciydi piramit :))) ile beraber.
Henüz kahve servisine denk gelmediğimi de belirteyim:))) Halbuki bu tür ikramlar okuma oranını artırır diye de düşünmeden geçemiyorum her seferinde...
Birinci sayfada okumadığım az yazınız kaldı. Bitti bitecek. İlk defa başladığım bir işi bitirmiş olacağım...
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Tiyatrodaki masklar, iç dünyamızı örtmek için yaşamda kullandığımız ‘maskeleri’ anlatmak içindir. O nedenle her gülenin ‘içi gülmez’, her ağlayan da ‘bedbaht’ değildir. Duyguların anlık ve doğal halidir yazıda anlatılmak istenen. Yoksa o ‘maskeleri’ hayatta hepimiz kullanıyoruz!... ((
Çevremizdeki yaşanmışlıklar ve gözlediğimiz örnekler, elbette okuduklarımızın, duyduklarımızın önüne geçer, bu nedenle düşünmekte haklı olabilirsiniz.
Bize ikram tabağı boş gönderilmez!.. Burada da olabildiğince bunu uygulamaya çalışıyorum. Paylaşımlarıma yorum yapan bütün arkadaşlarımın paylaşımlarına dönmeye çok özen gösteriyorum. Umarım atladığım olmamıştır. Siz o kadar üst üste ikramda bulundunuz ki… tabaklar birikti, farkındayım!... ) Ama dedim ya, boş gönderemeyeceğime göre ben de ikram hazırlığı içindeyim!...:))
Bu konuda paylaşımlarıma verdiğiniz önem, yorumlarınızdaki samimiyet ve emek adına size karşı kendimi borçlu hissediyorum ve gerçekten mahcubum!... (
Paylaşımlara yapılan yorumlar elbette okunma sayısını etkiler, hem de nasıl!.. Siz bu konuda bana çok büyük katkıda bulundunuz, sağolun. Ben de aynı dönüşleri (kahve niyetine) ikram ederim en kısa sürede… :))
Kahve deyince bende akan sular durur!.. Bir gün yasaklarım arasına girerse çok zorlanacağım tek keyfim olabilir…
Emeğinize, yüreğinize sağlık Ersin Bey... İçtenlikle çok çok teşekkür ederim.
( Her teşekkür az kalır farkındayım!.. )
Saygılarımla…
Ne kadar güzel bir yazıymış bu!
Evet... Sayın Hocam hayatımızda güldüğümüz ağladığımız
olduğu gibi bilmeyerek yaptığımız yanlışlıklarda oluyor.
Örneğin bu yazıyı geç okumak gibi.
Bilimsellik duygusallıkla ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Haa.. Bir de " gülmek esnemek gibi bulaşıcıdır" tespitine hayran kaldım.
Saygılar Hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hepimizin gecikmeleri oluyor böyle...
Saptamalarınıza, değerlendirmelerinize ve beğenilerinize çok teşekkür ederim Bedri Bey.
Saygılarımla...
müslüm hocanın yorumunda bir kaç değişlik yapıp aynısını yazsam:)) uzun uzun yazmaya ne hacet...
güzel bir konuydu hocam.. 2-3 yıldır içten bir şekilde gülemiyorum, lakin herkes yine de güleryüzlüsün demeye devam ediyor.. :)) ben de buna gülüyorum işte..
ağlamak dan ziyade avazın çıktığı kadar bağırmak da belki aynı hissi verir, kalabalıktan uzak yerlerde, gece karanlığında uluyan bir kurt gibi mesela haykırmak da bedene ve ruha iyi gelir.. bir de ay ışığı oldu mu bulutsuz gece..:)) offf yemede yanında yat misali..
ağlamak mı gülmek mi... ters köşe her durum..
hani derler ya en çok gülenler en çok ağlayanlardır deyüü:))
ağlamayu bile gülerek yapmak mümkün müdür acep..
timsah gözyaşlarını da iyice öğrendik artık..
detay vermeye gerek var mı??
bir kahkaha salalım dünyaya zalimlere inat..
zalimleri tarif etmeye gerek var mı?
bir kahkada bunlar için salalım...
beden ve ruh sağlımız için gerekli değil mi??
güzel bir konuydu hocam..
eksik olmayın penceremizden...
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM;)) Seni kırmayayım dedim;))
saygımla
he bu arada hoca vs değilimde öğretici desek daha mı uygun düşerdi;))
Serap IRKÖRÜCÜ
Hiçbir duygunun sürekliliği yok. Yaşadıklarımıza göre bazen araları uzasa da hiçbiri unutulmuyor. Gerektiğinde çıkıp geliveriyorlar...
Duyguların çıkışıdır ağlamak da gülmek de... İkisi de benzer rahatlamaları getirebilir gerçekten. Ruh halimize göre önceliğe onlar karar veriyorlar.
Evet, sağlık için en çok gülmek yararlı diyorlar, dediğinizi denemek gerek.
İlginize ve değerlendirmelerinize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Gülmekle başlayalım;))) çünkü gülmeyi bilmek yerinde zamanında en insancıl bir haldir
bu nedenle gülmek devrimciliktir
derler ki TATLI DİL YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR
e kardeşim yüzünde az gülümseme olmadan tatlı dil mi olur.
kaskatı bir halle nasıl gülünülür ki;))) demi ama öğretmenim
Gülmek dediğim gibi pozitif bir olgu yaratır yerindeyse tabi
Gelelim Ağlamaya: Şahsen ben sesli değilde içimden çok ağlarım Gün içerisinde dahi her an bir duygu halinde dahi anlık gelişebilir. lakin beni gören ağladığımı görmez
veya ağlarken hiç konuşamam dilim tutulur sanki, hıçkırıklarımı kimse bilmez duymaz
şimdi bunları yazarken dahi hafif bir duygusallık oldu bak işte bu müslüm bayram hali
bunları bana yazdırdınız ya Serap hanım bak şimdide kahkaha atasım var;)))
offfffffffffff çektim birde bakın sayenizde neler yazıyorum demi;))
bu yönüm bana insanları görmeden dahi
şu sayfada ne karakterde olduklarını üç aşağı beş yukarı tahmin etmek zor değil benim için
yine çok öğretici eğitici
vede mesaj verici bir yazı olmuş
şahsen ben çok şey öğreniyorum
iyi ki sizi tanıdım
bu sayfada tek geçiyorum bu yönünüz hiçbir kimsede henüz göremedim çok
varsa bir cevher insan eğitici olmalı
yoksa keramet boş lafa karnımız tok hani;)) Nice nice saygım ve sevgimle Değerli Serap ÖĞRETMENİM.
Yinsani
Serap IRKÖRÜCÜ
Gülmek gerçekten sihirli bir eylem.
Her evresine göre eşlik eden mimik ve ses tonu birçok sözcüğün anlatamayacağı kadar çok şey anlatır... iyisiyle kötüsüyle...
Gülmeyi kontrol etmek ağlamaktan çok daha önemli ve zordur ayrıca.
'Nasıl güldüğünüz terbiyenizi, neye güldüğünüz de zekanızı gösterir.' sözünü hiçkimse kulak ardı etmemelidir.
Estağfurullah!...
Öğretmek gibi bir niyetim asla yok. Önem verdiğim konulardaki fikirlerimi paylaşıyorum... Katılan katılır, katılmayan kendi bilir... Gökten inen 'on emir' değil ya bu!...
Samimi değerlendirmeleriniz ve beğenileriniz için teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Sevgili Serap hanım;
Gülmek ve ağlamak hakkında güzel bir yazı hazırlamışsınız. Evet birbirinin kardeşi oldukça insani bir davranış. Gülerken ve ağlarken biz insanlar duyguları en üst perdeden yansıtıyoruz tepkilerimiz daha belirgin gibi. Hayvanlar da hem üzülüyor, hem de seviniyor ya da mutlu oluyor, duygularını onlar da dışa yansıtıyor. Lakin biz insanların onların dilini anlayabilme yeteneğimiz ile sınırlı onların kahkahası ya da ağlaması. Ayrıca insanlar duygularını onlar gibi doğal yaşamıyor, çevremde olan olaylar karşısında gösterilen tepkiler bana sanki çok büyük bir tiyatronun ortasında kalmışım hissini veriyor. Herkesin yüzünde bir maske, gülünecek olaylara ağlamalar, ağlanacak yerde gülmeler.
Sanırım devir ne babaanneler devri gibi akılcı ne de hayvanlar alemindeki gibi doğal tepki verilen bir dönem. Emeğinize sağlık.
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Her canlının duygularını aktarma yöntemleri farklı da olsa, hepsinin bu duyguları yaşadıkları düşünülüyor. İnsan dışındaki canlılar tepkilerinde çok doğalken... sizin de değindiğiniz gibi maskeler artık algılarımı karıştırıyor.
Kimin ne düşünürken nasıl bir ifade takındığı artık belli değil. Üzücü olan da bu...
İlginiz, ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim fatma Hanım.
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Biri hep diğerini çağrıştırıyor çünkü... neden olmasın?
İlginiz, yorumunuz ve beğeniniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sayfama hoş geldiniz Afet Hanım,
Yazının tümüyle ilgili değil de sadece son cümleyle ilgili değerlendirme yaptığınıza göre, 'algıda seçicilik' öne çıkmış demektir. Neden böyle bir alınganlık gösterdiniz de yazının tümünü algılamaktan kendinizi alıkoydunuz… Onu hiç anlamadım!...
Bilimsel verilere rağmen herkes yaşadıklarından yola çıkarak çok farklı savunmalar geliştirebilir, o da onların gerçeği olur.
İnsanın en küçük hali bebekleri ve biraz büyükleri olan çocukları hepimiz gözlemişizdir. Konuşuncaya kadar bütün iletişimlerini gülerek ve ağlayarak sağlarlar. Yeni doğan bebeğin bile uykusunda gülümsediğini, dudak büküp ağlamaya hazırlandığını görmüşüzdür. Siz de yazınızda çocukluktaki dayatmaları söylerken aslında çocukların güldüğünü ve ağladığını söylemek istemiş olmadınız mı?
Gülmeye ve ağlamaya neden olan duygularımızdır ve bunlar doğamızda vardır. En ilkel toplumlardaki insanlarla en medeni toplumlardaki insanların gülme ve ağlama konuları hemen hemen ortaktır. Burada ortak öğretici kim?
Bazı toplumlardaki kültür yapısı kadına ve çocuğa bakış açısıyla onlara bazı baskılamaları getirir. Zamanla ‘öğrenilen’ gülmeme ve ağlamamadır ki bu da kişileri doğal tepki vermekten uzaklaştırır. Buna rağmen bu yasakların sorun olmayacağını hissettiği her yerde o da güler ve ağlar!... Çok insanca çünkü.
“Ömrünce bir defa kahkaha atamamış, katılırcasına gülmemiş, en yakınlarını bile kaybettiğinde ağlayamamış birisinin insan olmadığını mı söylemek gerekir şimdi... Belki psikolojisi bozuk denilebilir ama insan değil, o kişi kötüdür demek haksızlık olmuyor mu? cümlelerinizle yazıdan yaptığınız son çıkarımlar, sizin düşünceleriniz. Ben aslına dönmek adına ‘insan’ sözcüğünü kullandım, herhangi bir yaftalama yapmadan, sıfat takmadan…
Yazınıza bahse konu aldığınız kişiler de bu baskılamalardan kendilerini kurtarsalar, gülmek ve ağlamanın çok doğal olduğunu, gereken yerde, gerektiği kadar duyguları dile getirdiğinde yaşadığı huzuru yakalasa mutlaka yazılanları farklı değerlendirecektir.
Ağlama, insanın doğuştan getirdiği bir davranış motifi. Avusturyalı davranış bilimci Irenaeus Eibl-Eibesfeldt, yeni doğan bebeklere bant kayıtlarından sesler dinletmiş. Bazı seslere bütün bebekler ağlayarak tepki vermişler. Yine, kör doğan bebekler de, gören bebekler gibi içgüdüsel olarak gülmüş ve ağlamışlar. “
http://tahmisdergi.com/cocukluga-dair-notlar-aglamak/
Son paragraf linkini verdiğim sayfadan bir bölümdür sadece.
Yazımın son cümlesinde aslına ( bebekliğine, çocukluğuna )dönmek çağrısı adına güzel bir temenni vardır sadece…
Saygılarımla.
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat
Ben bir dönem büyükannemin yanında kaldım küçüktüm annem tedavi görürken
Bir evde devamlı tebessüm eden bir kadın düşünün kapı çaldığında gelen kişi kim olursa olsun tebessüm eden
Sabah kalktığımda gece yatarken
İnandığı dini yaşardı büyükannem dindar demiyorum o kelimeyi sevmem ama evimize gelen hiç kimseyi sofra kurmadan bırakmadı aç ya da tok olduklarını sormadan ve kapıya gelen her dilenciyi boş çevirmeden yaşadı evet şimdi çok benzeri kalmayan Müslümanlardandı
Uzatmayayım çok öyküde anlattım onu zaten
Bi gün ya büyükanne neden hep tebessüm ediyorsun sen yüzünde hep bi gülümseme hali dedim
Bana; oğlum benim inandığım dinin Peygamberi “İnsanlara tebessüm etmeniz de sadakadır” buyurur dedi
Benim öğrendiğim din tebessüm etmek sevmek ve insanları incitmemek üzerine kurulmuş bi dindi
Öyle insanlar var ki burada bile güya dini anlatacağız diye nefret ettiriyorlar insanı bu güzel dinden bilmeyenlere özellikle neyse:)sizin yazılarınızı okuduktan sonra hep bi çoşku geliyor bana devrimci yanım uyanıyor sonra annemin terliğine maruz kalıyorum:)
Evet tebessüm bulaşıcı yazı çok güzel
Sevgiler
arel. tarafından 7/28/2019 5:39:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çocuklar tertemiz ve tarafsız doğar, onları yaşadıkları çevre şekillendirir. Ve bu haliyle hayata hazırlanınca da başka pencerenin varlığını bile sorgulamadan kısır açıdan gördüklerinde ısrar eder.
Sizin anneannneniz gibi benim de bir anneannem vardı. Radyoda çalan türküye de eşlik ederdi, yeri geldiğinde oturduğu yerden gerdan da kırardı. Hafız bir abisi ve dini vecibelere bağlı annesiyle büyüyen anneanneme kimse baskı yapmadığı için olsa gerek yeri geldiğinde geniş geniş kahkahalar atar, yeri geldiğinde hüngür hüngür ağlar... doğal duygularını yaşardı.
Yattığı yer nur olsun 93 yaşına kadar hep duygularını ifade ederek yaşadı ve biz onu hâlâ öyle anıyoruz.
Doğal gülmemize zamanla öğrendiğimiz gülümseme katılır. 'Gülümsemek sadakadır' dini söylemleri de çok yerde geçer.
Ben de sizin doğal yorumlarınızı çok seviyorum. Eleştiriken bile kendinizi sorgulayan yazı diliniz, sizinle ilgili çok şey söylüyopr okuyana.... :)))
Yorum da çok güzeldi, içtenlikle teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
Gülmek ve ağlamak ne kadar insani bir davranış olduğunu herkes söyleyebilir, düşüncelerinde de haklıdırlar. Ben doğal davranıştan öteye öğretilen bir davranış şekli de olduğunu iddia ediyorum. Çocukluğundan beri gülmenin ayıp, yanlış anlaşılmaya sebep olacağı, ağlamanın da bir zafiyet olduğu sürekli dikte edilirse o çocuk büyüyünce nasıl ağlasın, nasıl gülsün... Ömrünce bir defa kahkaha atamamış, katılırcasına gülmemiş, en yakınlarını bile kaybettiğinde ağlayamamış birisinin insan olmadığını mı söylemek gerekir şimdi... Belki psikolojisi bozuk denilebilir ama insan değil, o kişi kötüdür demek haksızlık olmuyor mu?