- 697 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mehmet Ali Paşa
Bir tarihte Antoloji com. Sitesinde bir sayın üye yazdığım bir şiire yaptığı
Yorumda; Öncelikle sayfama girip hakkımda araştırma yaptığını belirtmiş ve
daha sonra övgü dolu cümlelerle yorumunu tamamlamıştı.
Bu ilgi ciddiyet ve karşındakini önemseme tavrı beni çok sevindirmişti.
Bu nedenle değer verip hatta başımıza taç ettiğimiz İnsanları ciddi anlamda tanıyabilmek
Hiç kuşkusuz çok önem taşır.
.....
1827 yılında Almanyanın Magdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin oğlu dünyaya gelir (Karl Detroit).
Anne ve baba sürekli kavga ettiklerinden dolayı çocuk akrabaları tarafından yetimhaneye götürülür. Çocuk 12 yaşına geldiğinde bir gece yarısı bütün arkadaşları uyurken çarşafları birbirine dolayarak yetimhaneden kaçar ve Hamburg’a gider. Büyük bir liman kenti olan Hamburgda bir gemide miço olarak işe başlayan Karl Detroit, bütün akdenizi dolaşıp, Marmara denizinden boğaza giren gemisinden Kız Kulesini görünce denize atlar ve Kız Kulesine doğru yüzmeye başlar. Çocuk yakalanır ve Sadrazam Âli paşanın yanına götürülür.
Sadrazam sorar; ’Neden kaçtın Almanyadan?’ Karl Detroit cevap verir: ’Dayak vardı orada, bıktım kaçtım’ ’Peki ya neden Akdenizin onca yeri değil de İstanbulda atladın denize evladım?’ Diye sorar Sadrazam. Kız kulesini gösterir Karl Detroit ve ’ben o kuleyi çok sevdim’ der.
Almanlar çocuğu geri ister, fakat Sadrazam Âli paşa ’hayır alamazsınız, o artık benim oğlum’ der ve o gün Karl Detroit adı değişerek y Ali adını alır ve askeri okula başlar.
Aldığı eğitimin ardından Kırım harbine katılır ve paşa ünvanı alır. O artık sığındığı ülkenin bir Paşasıdır! 1878 Berlin anlaşmasına giden heyetin içinde yer alan Mehmet Ali paşa, doğduğu ülkeye geri dönmüştür ancak artık o bir Osmanlı Paşasıdır.
Almanya dönüşünde Arnavutlukta yolunu kesen eşkiyalar tarafından öldürülen Karl Detroit, arkasında 4 kız çocuk bırakır. Bunlardan biri, Leyla hanım, bu Leyla hanımın da bir kızı olur, Celile hanım. İlk Türk ressamlardan olan Celile hanımın da bir oğlu olur ve üstte gördüğünüz o küçük bebek büyüyüp Türk edebiyat
tarihine adını Nazım Hikmet olarak yazdırır.
"Memleketim, memleketim
Ne kasketim kaldı senin ora işi
Ne yollarını taşımış ayakkabım
Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan
Şile bezindendi."
Nazım Hikmet...
YORUMLAR
Nazım Hikmet'in dedesi hakkında başka bir yazı okumuştum. Şöyleydi:
Zamanında Avusturya-Macaristan ve Rusya arasında kalan Lehistan(Polonya), bu iki devletin arasında paylaşılacak, buna karşı da Lehlere en büyük desteği Osmanlı verecekti. Öyle ki Avusturya'da, Macarlarla birlikte Polonyalıların başlattıkları isyan Rusların yardımıyla son bulunca, Polonyalı subaylar Osmanlı'ya sığınacaktı ve Nazım Hikmet'in dedesi de onlardan biriydi. Hatta o mülteci Polonyalıların İstanbul'da bugünde hala ikamet ettiği yer Polonezköy yada diğer adıyla Adampol'dür.
Aşağıya yazıyorum.. Bilemiyorum, belki diğer dedesidir, belki de bu hikayelerden biri yanlıştır..
''Polonyalıların durumu gerçekten zordu ve kurtuluşu Türkiye'ye sığınmakta buldular.''
''Avusturya ve Rusya'nın ardı kesilmeyen protestolarına rağmen mülteciler geri verilmedi.''
''Osmanlı tebaasına geçen bu Polonyalı subaylar, Osmanlı tazminat asrındaki modernleşmenin öncüsü oldular. Onlardan biri olan Nazım Hikmet'in büyük dedesi Kont Konstantin Borzecky (-ki Mustafa Celaleddin Paşa olarak bilinir) topçuluk konusunda yeni metotlar getirmiş, orduda haritacılık alanında hizmetleri görülmüş ve Türk Ulusçuluğunun ilk öncü eserini de kaleme almıştır. Bu parlak kariyer devam etmiş ve kendisi Karadağ Muharebesinde mirliva rütbesiyle savaş alanında şehit düşmüştür.''
...
İlber Ortaylı - İmparatorluğun Son Nefesi - Sayfa: 66-68
son olarak bende bir parça koyayım o zaman Nazım'dan memleket ile ilgili..
memleketimi seviyorum:
çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
DEVRİM DENİZERİ
Tarihçilerin kaleme aldığı iki ayrı öykü ve birbirinden
Oldukça farklı.
Bu nedenledir ki ben tarihçilerin yazdıklarına pekte güvenmem.
Özellikle konu siyaset olursa...
Sizin aktardığınız hikaye daha mantıklı geldi bana.
Paylaştığınız şiir de güzeldi.
Nazım Hikmet. deyince içimi yakan kendisinin
Bir vatan haini! Olarak suçlanmasıdır.
Oysa ben ömrümde böylesine vatanına aşıl birine
Rastlamadım.
Katkınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
Esenlikler..