Ramazan Geliyor
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara Sûresi, 183)
İki dağ arasında akan cılız su gibi, kanyonda dapdaracık tünellerden geçer gibi, ormana düşen karanlık ve sessizliğin ani çıtırtısının korkuya dönüştüğü hissediş gibi… Birbirini uzun süre görmeyen iki arkadaş gibi, aniden karşılaşsalar, “Nerelerdeydin, seni uzun zamandır görmedim, nedir görmeyeli haberlerin?…” gibi. Sanki gönülden merak etmişcesine sohbete başlarız! Sohbet ayakta uzun zaman sürer ve güzel bir oyunun sergilenişi gibi devam eder konuşmalar. Kâh güler kâh üzülür ve en sonunda en yakın zamanda görüşelim temennisi ile ayrılırlar. Aslında, bu kibarlık olsun diye söylenir ve kim bilir ne zaman böyle karşılaşsalar, bir tevafuk eseri, aynı konuşma devam eder, tıpkı her geçip giden ve birbirine benzer takvim yaprakları gibi…
Günümüzde ya çıkarlar örtüştüğünde, ya ortak tanıdığımız birisi hasta olmuşsa veya öldüğünde, ya doğal afetlerin ve ülke problemlerinin birleştirdiği noktalarda kısa süreli iletişimler devam ediyor. Dert ya da sorunun çözüleceği noktaya kadar birlik ve beraberlik insanları kenetliyor. Sorunlar çözüldüğünde, ölüyü gömüp ayrılan insanlar gibi kişiler arakasına bile bakmadan ayrı yönlere dağılıp gidiyorlar.
Bizi birleştiren veya ayıran olayların temel nedenleri dinsel, kültürel veya insanlık zincirinde olmuyor. İnsanlar, plansız ve programsız… Her yaşadığına bahane ve şikâyet ekleyerek, yaşadıkları hayatın doğru olduğuna inanarak yaşıyorlar. Siyasi bir olayda bile, verilecek karar ve oyda bile, bunun tepkisi aynı oluyor. Kimse, seçilecek adayın kim olduğunu araştırmıyor, seçilecek adayın hangi kritere göre seçildiği sır perdesinin arkasında saklı kalıyor. Verilen oy lidere ve onun tutkularının, söylemlerinin etkileme düzeyine göre veriliyor. Sonuçta, o seçilen kişiler ve onların atadıkları, liderin haberi olmadan ve atananların oluşturduğu ekiplerin har vurup harman savurduğu bir idare haline geliyor. Lider, güzel şeyleri konuşadursun, malı alan Üsküdarı geçiyor. Söylem ve uygulama maalesef, kişilerin yaşam düzeyine paralel olarak aynılığını en üst düzeye kadar yaymaya devam ediyor.
Kişilerin dinsel tercihlerine saygı gösterilmelidir, bu doğrudur. Eğer bu tercihlerinin etkileri çevresini ve başka insanları etkiliyor ve zarar veriyorsa ne yapmalıdır? Kişilerin eğitim düzeyi, ahlaki uygunluğu, milliyetçiliği… Yani ortak alana giren temelde bir çürüme oluyorsa ne yapmalıdır? Hangi kıstas ile uyarılmalı ve değerlerinin uygunluğuna ihaneti sorgulanmalıdır? En önemlisi bunu kim veya hangi kurum yapmalıdır… Ülkemiz Müslümandır. Kur’an ilahi ve çok değerli bir kitap ve onun sözleri okunduğunda veya değerlendirildiğinde dikkatlice dinleyen bir halkız. Ancak, Kur’an öğütlerinin yapıcılığı ve kişilere yol göstericiliği uygulama bazına geldiğinde çürümektedir nedense. Her ne kadar dinleyen olsa da, hiç görüşmeyen ve bir tevafuk eseri karşılaşan iki insan gibidir halleri… Konuşur, dinler ve kibarca ayrılırlar işte!
Din eğer gereken önemi aramızda gösterirse, kalpte korku yalnızca Allah’a karşı olursa ve muhafız gibi nöbet tutarsa… Her saniye eğitim görür ve Allah’ın ilmine karşı, Tefekkür, Teşekkür ve Tezekkür edilirse! İnsanlar birbirini görmeye can atar, aşk ve sevgi özlem ile yayılır, düşünen ve plan yapan bir topluluk haline gelir. Sonra ekip kurmaya gerek duymayan bir güven tesis edilir. Liyakat önem kazanır. İdeoloji ve siyaset yalnızca Kur’an öğütlerin gölgesinde kendisine yer bulur. Bu çerçevenin sonucunda Allah bize medeniyet ve çağdaşlığın en güzel nimetlerini zenginlik ve huzur içinde yaşatır. Sorun rızıksa-rızkın kuldan değil Allah’tan geldiğine inanmış kitleler kul hakkına önem verir ve haksızlık yapmaz, bunun sonucunda hapishanelerde hiç bir suçlu da bulunmaz, hastanelerde yatan hasta görülmez.
Aşksızlığın ve sevgisizliğin temel sorunu, cahillik ve Allah’tan başka her şeye kul olma düsturuyla çoğalıyor. Gelin, Kur’an’ı iyice öğrenin, onu yaşamaya gayret edin ve aramızda uygulayalım, Adaletsizliğin çözümünü ondan öğrenelim. Fatih’in İstanbul’u fethettiği duygu ve inancın doruğuna varalım inşallah. Buna bir nebze vesile olacak ve kalıcı iz bırakacak Kur’an ayı olan mübarek Ramazan ayımızı kutluyorum. Selam ve dua ile.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.